
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Biz galiba takdir özürlüyüz...
Öncelikle; yapılan işten çok, önce kimin yaptığına bakıyoruz.
Neden mi?
Çünkü yapılan işi, yapan kişiye göre değerlendirme hastalığımız var.
Böyle bir hastalığa yakalanmış olmamız nedeniyle ne baktığımızı görebiliyoruz, ne de yaptığımız değerlendirmelerde adil olabiliyoruz.
Aslında...
Yapılanı değerlendirmek çok kolay herkes için.
Ya "İyi" diyeceksin, ya da "Kötü"
Kararsız mı kaldın, o halde "İdare eder" demek bile bir çözüm.
Ama işin içine yapanlar girince, iş değişiyor.
İyi olsa da yapılan iş "Kötü", Kötü olsa da "iyi" olabiliyor bir anda.
Dolayısıyla...
Biz yapılan bir işi değerlendirme yerine, yapan kişiye bakış açımızı ortaya koyuyoruz çoğu zaman.
Örnek verelim...
Büyükerşen'i bir türlü sevmemiş ve sevmeyecek olanlar için, Büyükerşen'in yaptığı her iş kötüdür.
Dünyanın en güzel hizmetini de getirse, eleştirilecek ve "Kötü" denilecek bir tarafı mutlaka vardır. Olmasa bile yaratılır.
Diğer taraftan...
Büyükerşen'i seven ve destekleyen için de yapılan her iş güzeldir.
Kötü dahi olsa, iyi bir tarafı mutlaka bulunur. Olmadı yaratılır.
Örnek olarak Büyükerşen'i verdik ama...
Bu örneği çoğaltmak elbette mümkün.
Kişilerin yanı sıra, kurumlara, Odalara ve hatta partilere bakış açımıza kadar yaygın bu hastalığımız.
-"Adamı sevmem ama, şu yaptığı iyi bir iş" lafı çıkmaz bir türlü ağzımızdan.
Ya da...
-"Şu partiden nefret ediyorum ama, yaptıkları şu iş gerçekten güzel bir hizmet" lafı da...
Bize göre...
Sevdiğimiz adam ya da parti hep en iyisini yapar.
Sevmediğimiz adam veya parti ise, ne yapsa yapsın hep en kötüsünü yapmıştır.
Yaşadığımız ve şahit olduğumuz adaletsizliklerden sürekli yakınırız ama...
Kendi içimizde bir türlü adaleti ne yazık ki sağlayamayız.
Belki hep aynı örneği veriyoruz ama...
80 li yılların sonlarına doğru Turgut Özal Başbakan, Hüsamettin Cindoruk da dönemin DYP Genel Başkanı.
Her ağzını açtığında Turgut Özal'ı sürekli eleştiriyor Hüsamettin Cindoruk.
Bir gün bir gazeteci uzatıyor mikrofonu Cindoruk'a ve
-"Özal'ı sürekli eleştiriyorsunuz. Bu adamın beğendiğiniz hiçbir yanı yok mu?" sorusunu soruyor.
Cindoruk'dan çok ilginç bir cevap geliyor;
-"Terzisini çok beğeniyorum. Gerçekten güzel elbiseler dikiyor" diye.
Gerçekten böyle bir hastalığımız var.
Ve bu hastalığa bağlı olarak biz galiba takdir özürlüyüz...
.........
Kavganın yaşandığı yerde 5 Bin kişilik iftar yemeği...
"Bir garip kavga" diye vermiştik Aşağısöğütönü'nde yaşanan haberi.
TOKİ Konutlarının arkasında Tepebaşı Belediyesi tarafından yaptırılan Hobi Bahçelerine karşı çıkanlarla, bunu onaylayanlar kavgaya tutuşmuştu.
Bir taraf, evlerinin etrafında Hobi Bahçeleri istemediklerini söyleyip, "Burası sarhoş ve pislik yuvası haline gelecek" derken, diğer taraf da Tepebaşı Belediyesinin hizmetlerine teşekkür etmek için karşısına dikilince, kavga başlamıştı.
İşte bu gerginliğin yaşandığı Aşağısöğütönü'nde ki TOKİ konutlarında, Tepebaşı Belediyesinin düzenlediği iftar yemeği yapıldı.
Doğrusunu söylemek gerekirse...
Söz konusu gerginliğin bu iftar yemeğine de yansıyabileceğini düşünüyorduk.
Özellikle Hobi Bahçelerini istemeyen kesimin, iftar yemeğinde Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a tepki gösterebileceğini ihtimal dahiline almıştık.
Öncelcikle şunu söyleyelim ki; Tepebaşı Belediyesinin Aşağısöğütönü'nde düzenlemiş olduğu iftar yemeğine 5 bine yakın kişi katılmış.
Birkaç gün önce yaşanan olumsuz olayla ilgili herhangi bir durum yaşanmadığı gibi, Ataç'ın iftar yemeği sonrasında yaptığı konuşması, büyük alkış toplamış.
.......
Tıp Fakültesinde bir ilk...
Sakın ola yazının başlığına bakıp da, Tıp Fakültesinde bilimsel bir başarıya imza atıldığını falan zannetmeyin.
Çünkü böyle bir durum yok ortada.
Dahası...
Fakültede Bilim konuşulacak bir ortam yok.
Defalarca yazdık Tıp Fakültesinde ki Döner Sermaye dağılımı adaletsizliğini.
Parayı kazandıran hekimlerin, adeta bahşiş gibi Döner sermaye ücreti aldığını ifade ettik.
Kökeni Tıp bile olmayan idarecilerin ise, aynı döner sermayeden 5-6 kat daha fazla payı almasının yarattığı adaletsizliği dile getirdik.
Sonunda bir grup ortaya çıkmış.
Döner Sermaye paylarının dağıtımında ki adaletsizliği haklı olarak Adalete taşıma kararı almışlar.
Yani...
Mahkemeye götürme kararı.
Eğer bu olursa, Tıp Fakültesinde bir ilk gerçekleşecek.
Ne yazık ki...
Türkiye'de gerçekleşecek bu ilk, bilimsel bir başarı olmayacak...
..........
Biraz da gülmek lazım
Çapkın adamın karısı ile ilişkileri pek yolunda gitmemekteymiş. Kırk yılda bir beraber oluyorlarmış.
Adam her gece başka birisiyle yatıp kalkıyormuş.
Bir gün kadın doktora gittiğinde hamile olduğunu öğrenmiş. Büyük bir sinirle hemen kocasına telefon açıp, konuşmaya başlamış:
- Bunu bana nasıl yaparsın? Bütün bunlar olup biterken beni nasıl hamile bırakırsın? Biraz önce doktordan geldim ve beş haftalık hamile olduğumu söyledi. Hepsi senin hatan. Şimdi ne söyleyeceksin bakalım?
Telefonun öbür ucunda derin bir sessizlik yaşanmış. Kadın tekrar hiddetle;
- Beni duymuyor musun, yanıt bekliyorum.
Adam hattın öbür ucundan fısıltıyla konuşmuş;
- Affedersiniz, siz kimsiniz?