
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu binalar bu markalara yakışmıyor
ETİ, SARAR ve KILIÇOĞLU.
Eskişehir'in Sanayisi denildiğinde akla gelen ilk üç firma.
"Eskişehir sanayisi denildiğinde aklınıza ne geliyor?" diye kimi çevirip sorsanız, yukarıdaki ilk üç firmayı solukta sayar...
Aslına bakarsanız...
Eskişehir'e katma değer sağlayan, istihdam yaratan, Eskişehir'in Eğitiminden tutun da, Kültürüne ve Sosyal yaşamına kadar hemen her alanda katkı sağlayan en önemli sanayi kuruluşlarımız bunlar.
Ödedikleri vergilerle bu şehri gururlandıran, yaptıkları bağışlar ve sponsorluklarla büyüklüğünü her zaman ortaya koyan ve bu şehirle bütünleşip, bu şehrin içinden çıkarak Türkiye, hatta Dünya çapında tanınırlığa ulaşan firmalarımız.
Bu üç firmamızla ne kadar gurur duysak azdır...
Zaten...
Her fırsatta da duyduğumuz gururu çeşitli yollarla ifade ediyoruz.
Ancak...
Eskişehir'in bu çok değerli üç firmasına ait olan ve yıllardır boş durduğu için kent merkezinde artık sorun yaratmaya başlayan alanlar var...
Örneğin: ETİ'ye ait olan İsmet İnönü Caddesi üzerindeki, yıllardır boş duran eski ETİ Fabrika binası...
Örneğin: Sarar'a ait olan ve yıllardır hiçbir şey yapılmayan eski Otogar binası.
Ve
Örneğin: Kılıçoğlu'na ait olan Fabrikalar Bölgesindeki eski Fabrika binası.
Her üçü de yıllardır boş ve öylece duruyor.
Her üçü de, yıllardır boş duran halleriyle çevresindeki yapılaşmaya engel teşkil ediyor.
Yine her üçü de, yıllardır boş tutulduğu ve üzerine herhangi bir yatırım yapılmadığı için, çevresiyle birlikte her geçen gün daha da mezbele bir görünüm arz ediyor.
MÜLKİYET HAKKI ELBETTE ÖNEMLİ.
Dışarıdan baktığınızda, ETİ, SARAR ve KILIÇOĞLU firmalarına ait bu eski yapılar ve yapıların üzerinde durduğu arsalar son derece değerli.
Yani...
Üzerine hangi proje düşünülürse düşünülsün, tamamlandığında sahiplerine büyük rant sağlayacak alanlar.
Elbette söz konusu alanları sahipleri adına düşünecek ve ne şekilde değerlendireceklerini söylemek gibi bir ukalalık yoluna gitmeyeceğiz.
Haliyle...
Sahip oldukları mülkiyetlerini ne şekilde değerlendireceklerine en iyi kendilerinin karar verebileceğini düşünüyoruz.
Ancak...
Bu süreç uzadıkça, Kent adına sözünü ettiğimiz sıkıntılar da yaşanıyor.
Hiçbir şey olmasa, her üç eski yapının çevreye vermiş olduğu çirkin görüntü bu şehirde yaşayan insanları rahatsız ediyor.
MARKALARINA YAKIŞAN YATIRIMLARI
BİRAN ÖNCE YAPMALILAR
Kısacası...
Başta da söylediğimiz gibi Eskişehir'in bu önemli üç markasının bu şehre katmış olduğu sayısız kazanımları var.
Eskişehir için son derece önemli üç firmanın, kendilerine ait yapıların üzerinde olduğu arsaları biran önce değerlendirme ve şehre birer kazanım olarak sunma görevlerinin olduğunu düşünüyoruz.
Bunu en azından, sahip oldukları eski yapıların çevreye vermiş olduğu çirkin görüntüyü ortadan kaldırma adına yapacaklarını tahmin ediyoruz.
Sözün kısası...
Artık şehir içinde kalan ETİ'nin eski Fabrika binası, SARAR'ın sahip olduğu eski Otogar ve KILIÇOĞLU'nun eski Fabrika binası ile çevresi, bu halleriyle bu firmalarımıza hiç mi hiç yakışmıyor.
Eskişehir'in bugünkü konumuna gelmesinde önemli bir paya sahip olan bu firmalarımızın, kendi arazileri üzerinde yapacakları yatırımlarla Eskişehir'in geleceğine bir pencere daha açmaları ve bunu da biran önce yapmaları, büyüklüklerini bir kez daha ispat edecektir.
Umuyoruz...
.....
İtibar suikastını pek anlayamadık...
Türk Dünyası Vakfı mütevelli heyetinin Şanlıurfa'da toplanınca...
Bu toplantı öncesinde konuşan Bakan Nabi Avcı "Vakıf olarak Şanlıurfa'da bilim şenliği yapacağız" deyince...
Biz de: "Bizim vakıf Şanlıurfa'ya mı kayıyor?"diye soran bir yazı kaleme aldık.
Bundan hareketle de, vakfın kuruluşuna karşı çıkan belediye başkanlarının bu durumda haklı çıktıklarını belirten bir yazı kaleme aldık.
Eski Eskişehir, yeni Şanlıurfa valisi ve Vakıf yönetim kurulu başkanı Güngör Azim Tuna yazılı bir açıklama yapmış.
Vakfın amacının projeler üretip, kaynak oluşturarak bağışlar ve yardımlarla istediği her yerde faaliyet yapabileceğini söylemiş, ardından da Türk Dünyası Bilim Şenliği'nin vakfa maddi yük getirmeden Şanlıurfa valiliği sponsorluğunda bu yıl yapılacağını ifade etmiş.
Buraya kadar anladık açıklamasını.
Ancak...
Bundan sonra söylemiş olduğu "Bu konuyu malzeme yapmanın yapılan çalışmaları gölgelendirme, vakfı ve üyelerini itibarsızlaştırma çabası olduğu açık bir şekilde görülmektedir" şeklindeki ve "İtibar suikastı amacı taşıyan eleştiri" sözlerine pek bir anlam veremedik.
Öncelikle şunu söylemeliyiz ki, yapılan çalışmaları gölgelendirme gibi bir çabamız kesinlikle olamaz.
Vakıf üyelerini itibarsızlaştırma asla olamaz çünkü vakfın yönetiminde bizim vali Tuna'dan yıllar önce tanıdığımız ve saygı duyup her zaman takdir ettiğimiz öğretim üyeleri var.
Ama buna rağmen sayın Tuna bizim yazımızı "Çalışmaları gölgelendirme, vakıf üyelerini itibarsızlaştırma ve itibar suikastı" olarak görmüş.
Ne diyelim?
Yine de şanslıyız galiba.
-"Buna da şükür" diyelim bari...
En azından başka gazetecilere verdiği cevaptan daha nazik!
.....
Termos kadar aklı olmayanlar...
İbrahim Tatlıses'in televizyonda şov yaptığı dönem vardı ya, işte o dönemde yaşanıyor anlatacağımız olay.
Programa konuk olarak bir Profesör davet edilir.
Tatlıses her zamanki birazda ukalalığa kaçan tavrıyla Profesöre sorar:
-"Profesör bey, siz okumuş adamsınız. Bilirsiniz. Termosa soğuk su koyduğunuzda suyu soğuk tutuyor. Sıcak su koyduğunuzda ise sıcak tutuyor. Söyler misiniz bana termos suyun sıcak ya da soğuk olduğunu nereden biliyor?"
Profesör cevap vermiş:
-"Çok basit. Siz elinizi suya soktuğunuzda soğuk ya da sıcak olduğunu anlamaz mısınız?"
Tatlıses:
-"Anlarım tabii. Ama benim aklım var" deyince Profesör cevap veriyor:
-"Hah... İşte o kadarcık akıl termosta da var."
Şimdi bu nerden aklımıza geldi de yazdık diye merak ediyorsanız hemen söyleyelim.
Etrafımızda topluma önder olup, insanları yönetme görevi üstlenen öyle siyasetçiler, öyle bürokratlar var ki, gerek yaptıkları ve gerekse söyledikleriyle resmen saçmalıyorlar.
İnsanın resmen yüzlerine "Termos kadar bile aklın yok" diyesi geliyor.
Geliyor gelmesine ama söyleyemiyor işte...