1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu Eskişehir'in siyasi tahlilidir
Bilinenin tersine Eskişehir Sağ oyların yoğunlukta olduğu şehirlerden biri.
Çok partili hayata geçildiğinden bu yana bu hep böyle olmuş.
Olağanüstü dönemler haricinde yapılan seçimlerin neredeyse tamamına yakınını hep Sağ partiler kazanmış.
Sol hep 2 nci parti durumunda kalmış Eskişehi'de.
Bir dönemler Demokrat Partinin kalesi olmuş, bir dönem ise Adalet Partisinin.
Devam eden yıllarda Anavatan Partisinin, onun devamında ise Doğru Yol Partisinin kalesi konumunda olmuş.
Her seçimde bu saydığımız bu Sağ partiler Sol'dan daha çok oy almış ve Sol'dan daha fazla Milletvekili çıkartmış.
Sol her ne kadar Eskişehir'de, Türkiye ortalamasının üzerinde oy almayı başarsa da Sağ partilerin her defasında arkasında kalmış.
DURUM BUGÜN DE DEĞİŞMEDİ
Eskişehir'in siyasi yapısı bu gün de değişmiş değil.
Eskişehir'de Sol oylar her ne kadar Türkiye ortalamasının üzerinde olsa da, Sağ oyların hala gerisinde kalıyor.
12 Eylül ihtilali sonrasında yapılan seçimlere şöyle bir bakın.
99'da DSP nin birinci parti olmasının dışında ki tüm seçimleri kazanan hep Sağ partiler olmuş.
CHP 3 milletvekili çıkarttığı 2003 seçimlerinde bile AKP nin arkasından ikinci parti olabilmiş.
Demek ki Eskişehir, yukarıda da söylediğimiz gibi Sol'un kalesi konumunda olan bir kent değil.
Tam tersi;Eskişehir Sağ oyların yoğun olduğu ve seçimlerde de bunun açıkça göründüğü bir kent.
NASIL OLUYOR DA SAĞ OYLARIN ÇOK OLDUĞU ESKİŞEHİR'DE SOL PARTİNİN BELEDİYE BAŞKANI 3 KEZ SEÇİM KAZANIYOR?
Sağ oyların daha fazla olduğu ve her Milletvekili seçiminde Sağ partilerin seçimi kazandığı Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen'in üç dönem üst üste seçim kazanması, aslında sorgulanması gereken bir konu.
Zaten bu yazının da amacı bu sorgulamayı yapabilmek.
Aslında bu sorunun cevabı çok basit.
Eğer sağ oyların fazla olduğu Eskişehir'de Yılmaz Büyükerşen Sol parti adayı olarak üç dönem üst üste seçim kazanıp Belediye Başkanı olabiliyorsa, Sağ seçmenden ciddi bir biçimde oy alıyor demektir.
Yani...
Büyükerşen sağ oyların katkısıyla üç seçimdir kaybetmiyor.
BU ASLINDA İKTİDAR PARTİSİ İÇİN DE BÜYÜK İPUCU AMA
Bu basit tahlil aslında Büyükerşen'in Beşlediye Başkanı olmasını iki seçimdir engelleyemeyen iktidar partisi için de büyük ipucu ama, iktidar partisi özellikle aday konusunda bu ipucundan bir türlü hareket etmeyi beceremiyor.
Başından beri "Odunu koysak kazanır" mantığını bir türlü bırakamıyor.
Halbuki...
Yapacağı tek şey, Büyükerşen'e giden sağ oyları engelleyecek bir adayla ortaya çıkmak.
Ya da...
Eskişehir'de var olan sağ oyların tamamını alacak nitelikte bir adayla seçmenin önüne çıkmak.
Bunlar olmayınca sağ oylar, Sol'un adayı olmasına rağmen Büyükerşen'e gidiyor.
Durum böyle olunca, seçim de AKP nin elinden gidiyor.
PEKİ NASIL BİR ADAY?
Peki iktidar partisi Eskişehir'de nasıl bir adayla seçim kazanır?
Aslında bu sorunun da cevabı kolay.
AKP, Eskişehir'de Sağ oyların Büyükerşen'e gitmesini engelleyebilecek bir adayla ancak seçim kazanma şansı yakalayabilir.
Dahası...
Sağ oyların kaçmasını engelleyecek niteliği bir yana. Sol'dan bile oy alabilecek nitelikte bir aday bulmadıktan sonra iktidar partisinin,Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kazanma şansı pek görünmüyor.
İktidar partisinin elinin altında, sağ oyların Büyükerşen'e gitmesini engelleyecek, hatta sol seçmenden bile oy alabilecek bir aday ismi var mı bilemiyoruz ama...
AKP nin seçim kazanması için böyle bir aday bulmasının zorunlu olduğunu çok iyi biliyoruz...
.......
Yıllar geçse de değişmeyen hikaye...
Bu hikayeyi çok severiz.
Bu güne kadar bir çok kez yayınlamşlığımız vardır.
İlginç olan, bu yazıyı hemen her iktidar döneminde yayınlamış olmamız.
Demek ki iktidarlar değişse de, hikayenin geçerliliği hiç değişmiyor.
İsterseniz bir daha okuyun siz karar verin.
Stalin en sadist cinayetlerini planladığı çalışma odasına yakın dostlarını toplamış sohbet ediyordu. Votka şişelerinin biri gidip, diğeri geliyordu. Kafalar iyice dumanlanmıştı. Stalin kan çanağına dönmüş gözlerini etrafında dalkavukluk yarışına girmiş adamlarına çevirerek sordu:
- Saçını ihtilalde, halk içinde, devlet yönetiminde, bürokraside ağartmış dostlarım... Söyleyin bakalım halkın, yönetime baş eğmesi, kayıtsız şartsız itaat etmesi için yöneticiler ne yapmalı, nasıl davranmalıdır?
Her dumanlı kafadan bir ses çıktı. Kimisi adaletten, haktan söz etti... Kimisi demokrasiden... Kimisi sürgünden, sehpadan, hapisten... Kitlesel cinayetlerin deha çapındaki katili Stalin, beğenmedi adamlarının izahatlarını... Bir kadeh daha votka yuvarlayarak şöyle dedi:
- Yönetimi eline geçiren hükümdar en yücedir! Halkın karşınızda baş eğip durması için ne yapılması gerektiğini, durun da şu beyinsiz kafalarınıza çivi gibi çakayım... Hemen hizmetçileri çağırıp emretti.
- Çabuk bana bir tavuk getirin... Aceleyle bir tavuk kapıp getirdi adamları... Stalin, kafaları iyice dumanlanmış adamlarının gözleri önünde başladı canlı canlı tüylerini yolmaya tavuğun.
Bütün tüyleri yolunup cascavlak kalan tavuğu odanın ortasına salıverdi, lider...
- Şimdi izleyin bakalım nereye gidecek bu şaşkın tavuk...
Zavallı tavuk bu azaptan kaçıp kurtulayım diye aralık kapıdan dışarı canını atayım diyor, soğuktan tir tir titriyor...
Masaların altına giriyor, köşeli masa ayakları canını yakıyor...
Duvar diplerine koşuyor teleksiz, tüysüz kanatları yara bere içinde kalıyor... Şömineye yaklaşıyor tüysüz derisi kavruluyor...
Çaresiz, tüylerini yolan Stalin'in bacakları arasına saklanıp, sığınıyor... O zaman Stalin, cebinden bir avuç yem çıkarıp önüne tane tane atıveriyor yolunmuş tavuğun... Yemlenen tavuk, Stalin nereye yönelse peşinden koşuveriyor..
Ağızları bir karış açık kalan dostlarına bakıp, pos bıyıklarının altından gülerek şöyle diyor Stalin:
- Gördünüz mü, Halk dediğiniz topluluk bu tavuk gibidir.
Tüylerini yolup al ve serbest bırak... O zaman yönetmek kolay olur...
Stalin'in sofra dostları hayretler içinde kalıp:
- Vay anasını birader, adamdaki akıla bak, diye başlarını salladılar...
Bu gerçekten olmuş mu, yoksa uydurulmuş bir öykü mü bilmem.
Ancak 'Stalin'in Tavuğu' diye bir tabir var... Bu tabire uyan nice halk, nice yönetici görmedik mi biz de şu kısacık hayatımızda...
Hele de, tüylerimiz yolundukça birilerinin bacakları arasına girip, ara sıra önümüze serpiştirdikleri yemlerin peşinden koşanların arttığını gördükçe...
Bu hikayeyi zaman zaman hatırlatmakta yarar olsa gerek diye düşündüğümüz için yayınladık ki tavuk gibi olduğumuzu unutmayalım...
.....
Biraz da gülmek lazım
Sarışın bir afet,köprüye çıkmış intihar etmek düşüncesiyle. Tam o sırada köprüden geçmekte olan cabriolet bir araç içindeki yakışıklı yurdum insanı inmiş ve ellerini uzatmış.
Adam: "Hanımefendi neden ölesiniz ki. İstediğiniz yeni bir hayatsa tutun elimden. Ben makine mühendisiyim. Ve yarın gemiyle Amerika 'ya gidiyorum. Dilerseniz sizi de kaçak olarak gemiye bindirebilirim." demiş.
Çaresiz sarışının pek hoşuna gitmiş bu teklif ve binmiş lüks spor arabaya uzaklaşmışlar gözden. Ertesi gün adam gerçekten gizlice gemiye bindirmiş sarışını. Gecesinde sarışına gizli gizli yemekler getirmeyi de ihmal etmemiş. Sarışında geceleri adamla birlikte olarak yapılan iyiliğin karşılığını kendince ödüyormuş. Aradan bir iki ay geçmiş. Kaptan bir gün gemiyi kolaçan ederken bizim sarışına rastlamış saklandığı yerde.
Kaptan: "Sen de kimsin?" diye sormuş.
Sarışın kısaca anlatmaya başlamış başından geçenleri.
Sarışın: "İşte o hayatımı kurtaran yakışıklı personeliniz beni gemiye gizlice bindirdi. Bunca zaman gizlice yemek getirerek beni aç bırakmadı. Ben de bunun karşılığında geceleri onunla birlikte oluyorum" demiş.
Kaptan kahkahayla gülmeye başlamış ve daha sonra konuşmaya başlamış.
"KIZIM GECELERİ GÜZEL VAKİT GEÇİRDİĞİNİZE HAŞA HİÇ ŞÜPHEM YOK. AMA BU GEMİ AMERİKA'YA GİTMEZ.KADIKÖY-EMİNÖNÜ VAPURU BU KIZIM."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.