
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu günün gelişi yıllar öncesinden belli değil miydi?
Emniyet Müdürlüğünün karşısında ki büfeye hırsız girmişti bir tarihte.
Hani "Köpek ısırırsa haber değil, adam köpeği ısırırsa haberdir" derler ya, bu da öyle bir haberdi işte.
24 Saat önünde nöbetçinin bulunduğu, günün her saati polislerin girip çıktığı binanın karşısında ki büfe soyulmuştu resmen. İlginç bir haberdi anlayacağınız.
Koyduk gazeteye haberi biraz da büyükçe.
Deliye dönmüştü zamanın Emniyet Müdürü.
Çünkü...
Emniyetin karşısında hırsızlık olması büyük bir prestij kaybıydı onun için.
Tavırları resmen "Ben size sorarım" cinsindendi.
Nitekim sordu da bunun hesabını.
Üstelik "Siz ' Emniyetin karşısında hırsızlık oldu diye yazarsınız haaa" dercesine.
Eskişehir'de Terör örgüt üyeleri yakalanmıştı. Üstelik eylem hazırlığındayken.
Her zaman olduğu gibi, Emniyetten Adliye'ye götürülürken çekmişti muhabir arkadaşlar fotoğraflarını.
Ve haber yapılmıştı gazetelerde "Emniyetin başarısı" diye.
İşte o Emniyet müdürü için bu haberin gazetede çıkması, Basından hesap sorma zamanının da geldiğine işaretti.
Terör örgüt üyelerinin Adliyeye giderken çekilmiş fotoğrafları içinde, onları götüren bir polisin de resmi yanlışlıkla çıkmış gazetede.
Aslına bakarsanız, normal bir durum bu.
Ama intikam alacak ya Emniyet müdürü... Fırsat da ayağına gelmiş...
Hiç kaçırmadı bu fırsatı.
-"polisi terör örgütüne hedef gösterdiler" diye dava açtı gazeteye.
Amaç; Emniyetin karşısında soyulan büfenin haberine karşı misilleme yapıp, intikam almak.
Çıktık tabi çaresiz mahkemeye.
Mahkeme "Bu Ülkenin güvenliği ve terörü ilgilendiren bir olay" deyip görevsizlik kararı vermesin mi?
Gönderdiler bizi Ankara Devlet Güvenlik mahkemesine.
Oraya da gittik çaresiz...
İşin ilginç tarafı...
Eylem hazarlığındayken yakalanan ve Adliye'ye sevk edilen Terör örgütü üyeleri, daha ilk ifadeleri sonrasında serbest kaldılar ama...
Zamanın Emniyet müdürünün sırf çıkan bir habere duyduğu öfkeden dolayı bizi ihbar ettiği dava, aylarca devam etti.
Aslına bakarsanız şaka gibi bir olay yaşıyorduk.
Onlar muhtemelen serbest kalır kalmaz eylemden eyleme koştururken, biz mahkemeden mahkemeye koşturur olmuştuk.
İşte o zamanlar biz buna bir türlü anlam veremiyor ve;
-"Nasıl olur ki? Eylem hazırlığında olanlar serbest kaldı, onların resmini bastığımız için biz hala yargılanıyoruz?" diyorduk.
Fakat sonradan anladık ki;
Ülkede bir şeyler değişme noktasına gelmeye başlamış.
Yine aynı yıllardı...
Büyükşehir belediyesi, Alpu yolunda Beton ve taş tesisi kurmuş, burada ürettikleri renkli taşları da kaldırımlara döşemeye başlamıştı.
Vardar iş merkezi çevresi de üçken şeklinde ki bu taşlarla döşeniverdi bir günde.
Bittiğinde çok da güzel bir görüntü çıkmıştı ortaya.
Ama...
Ertesi gün burada büyük bir eylem yapılacağı haberini almıştık.
Sorduğumuzda ise "Vardar iş merkezi etrafına döşenen taşları protesto edeceğiz" cevabını almış, doğrusu ne alaka olduğunu da pek anlayamamıştık.
Meğer, yere döşenen taşlar Kırmızı-Sarı ve Yeşil renkliymiş.
Terör örgütünün renkleri olduğu için, protesto edilecekmiş.
Ertesi gün edildi de bu durum.
Pek çok kişi taşların kaldırılmasını isteyerek slogan attı.
Ve dedikleri de oldu iyi mi?
Belediye, taşların tamamını söküp, renklerini değiştirmek durumunda kaldı.
Bunlar olurken, çok iyi hatırlıyoruz ki bazıları da çıkıp;
-"Taşları bile Terör örgütü üyesi yaptılar. Bu paranoya nereye kadar gidecek?" diyordu.
Şimdi bakıyoruz da, şehrin merkezinde rahatlıkla eylem yapıp, Abdullah Öcalan'a özgürlük istenebiliyor.
Kısacası...
Şu günlerde her ne kadar "Yeni bir süreç başlıyor" denilse de, müzakereler ağızlara yerleşmeye başlasa da, bugünün gelişi aslında taa o yıllardan belliymiş...
----------------------------
Oldu mu şimdi Vahap Ata...
Ak parti Tepebaşı ilçe Başkanı Vahap Ata'nın bir gazetede Ahmet Ataç hakkında söylediği sözleri eleştirmiştik.
Daha doğrusu...
Bu sözlerin, önemsediğimiz Vahap Ata'ya pek yakışmadığını ifade etmiştik.
Eleştirdiğimiz sözler, Ahmet Ataç'ın eğitimine yönelik sözlerdi.
Şöyle demişti Vahap Ata;
-"Ben Hukuk fakültesinden mezun oldum. Ahmet Ataç gibi Kara düzen bir ortamda Diş Hekimliğini bitirmedik"
İşte bu sözlerin hiç hoş olmadığını, Ataç ile aynı yıllarda Üniversite bitiren ve halen partisinin Milletvekilliği ve Bakanlığını yapan insanların bulunduğunu belirtip;
-"Şimdi onlar da mı kara düzen mezunu insanlar?" diye sormuştuk.
Vahap Ata, söylediklerinin yanlış anlaşıldığına ilişkin bir açıklama yapmış.
Doğrusu ilk duyduğumuzda sevindik...
İlk etapta...
Ya "Sözlerim maksadını aştı" ya da "Ben böyle bir şey söylemedim" diyecek zannettik.
Ama nerede...
Vahap Ata" Kara düzen tabiri 1974 yılında ilk defa Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan merkezi sınav sistemi öncesi her üniversiteye tek tek başvuru ile öğrenci kabulü sistemini belirten bir halk tabiridir. "Merkezi olmayan eski sınav sistemi" anlamında halk dilinde tam söylenişiyle "gara düzen" şeklinde kullanılır." Diye açıklama gereği hissetmiş.
Bir bakıma "Ben kötü bir şey söylemedim ki?" demeye getirmiş...
Getirmiş getirmesine ama...
Tabi bu sözleri söylerken, bu sözlerin içinde bir kıyaslama ve küçümseme olduğundan ve bunun kamuoyunda böyle algılanmasından, yine hiç bahsetme gereği duymamış.
---------------------------
Mehmet Ali Kumaş ile Sanayi Odası üzerine sohbet...
Mehmet Ali Kumaş Eskişehir'in tanınmış sanayicilerinden.
İsmi Sanayi Odası Başkanlığı için geçiyordu.
Sonrasında Başkan adayı olmaktan vaz geçti Mehmet Ali Kumaş.
Dün karşılaştık kendisiyle.
Sohbet sırasında laf Sanayi Odası seçimlerine geldi ister istemez.
Mehmet Ali Kumaş, yılların sanayicisi olduğunu, Sanayiciliğin adeta aile mesleği haline geldiğini söyleyerek başladı anlatmaya;
-"Savaş Bey yasa gereği aday olamıyordu ve Nebi Hatipoğlu adaylığını ilan etmişti. Çevremin de ısrarları karşısında "Niye Başkan adayı olmayım ki?" diye düşündüm gerçekten. Üst üste iki dönem başkanlık yapanların bir daha aday olamayacaklarına ilişkin yasa Anayasa mahkemesince iptal edilince, Savaş Özaydemir yeniden aday olacağını açıkladı. Bununla birlikte Başkan adayı olan İsmail Kadıoğlu, Savaş bey'in lehine çekilince ve iş değişik bir boyut kazandı" dedi.
Sonrasında gelişen olayları şöyle anlatıyor Mehmet Ali Kumaş.
-"Mevcut durum değişince bir anket yaptırdım. Yapılan ankette yüzde 35 ler civarında çıktım. Nebi Hatipoğlu da aşağı yukarı aynı orandaydı. O sırada Savaş bey ile bir diyalog nedeniyle ters düşme durumu oldu. Ve ben, benden önce adaylığını açıkladığı için Nebi Hatipoğlu ile birlikte, onun yanında seçimlere girmeye karar verdim. Şu anda da durum gayet iyi. 13 grubun 13'ünü de almak için uğraşıyoruz" diyor.
Bu arada, Sanayi Odası seçimlerine diğer kuruluş ve odaların dahil olmayıp, tarafsız kalması gerektiğinin özellikle altını çiziyor
Kumaş son olarak da; Savaş Özaydemir'in artık kenara çekilmesi gerektiğini belirterek;
-"Her zaman danışıp, fikir alabileceğimiz bir Akil adam olmalı. Gençlere bırakmalı. Hiç kimse vazgeçilmez değildir" diyerek tamamlıyor sözlerini.