
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu iş bal gibi de siyasi işte...
Eskişehir’e kurulacak olan Termik santral için sık sık “Bu işe siyasi gözle bakılmamalı”, “Bu iş siyasetin içine çekiliyor”, “Bu işin siyasetle alakası yok.” “Bu iş siyaset dışı çevre ve sağlıkla ilgili bir mesele olmalı” gibi pek çok söz işitiyoruz.
İyi de…
Bu iş bal gibi de siyasi işte…
Tamam! İnsan ve çevre sağlığı ile ilgili bir konu siyasetin dışında ve üzerinde tartışılması, konuşulması ve karar alınması lazım gelen bir kondur ama neticede siyasi de bir konudur…
O yüzden…
Termik santrale karşı çıkanlar: “Bu işe siyaseten karşı çıkmıyoruz. Bu işe cevre ve sağlık açısından baktığımız için karşı çıkıyoruz”
Termik santrali onaylayanlar ise: “Bu işin siyasetle alakası yok. Santrali siyaseten değil, ülkenin zenginliği değerlendirilsin, enerjiye ödediğimiz paralar dışarıya gitmesin diye destek veriyoruz” demesin…
En azından bu gerekçeler altında olayın siyaset dışı olduğuna dair algı yaratmaya falan çalışmasın.
çünkü…
Eskişehir’e kurulacak olan Termik santral bal gibi de siyasidir…
Santralin kurulma kararından tutun da, yönetmeliğin değişmesine, toprak kurulunda karar alınmasına ve termik santralin kurulacağı alanın tarım dışı kullanılmasına yönelik oy kullanmalarına kadar her sürecin içinde siyaset resmen vardır.
öte yandan…
Termik Santrale karşı çıkılması her ne kadar çevre ve sağlık odaklı olsa da, bu karşı çıkış karşı tarafta yer alanlara siyaseten bir alan açmıştır.
O nedenle…
Termik santrale karşı çıkan da termik santrali savunan da bu işin içinde siyasetin olmadığını ve olmaması gerektiğini söyleyip, boş yere kendini yormasın…
-“siyaseten destekliyorum ya da karşı çıkıyorum” falan demesin…
çünkü…
Bu işin her aşamasında, her iki tarafta olanlar için de büyük ölçüde siyaset var…
.....
Vergi ödüyoruz da…
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır...
Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar...
Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel..
Ortaya bir fikir atılır...
Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak.
Amerikan vatandaşı söz alır:
-Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız... önce yere bir daire çizeriz... Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’e gelir ve başlar anlatmaya:
-Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak... İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok...
Bizde bu iş daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk...
Bizde hükümetler halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar...
Havada kalanlar halka hizmet olarak geri döner...
Dünyanın belki de en çok vergi toplayan ülkelerinin başındayız.
Bu ülkede Dünyanın en çok vergi ödeyen insanları yaşıyor.
Toplanan vergiler yeterince ve gereğince değerlendirilip, vergi verenlerin lehine geri döndürülüyor mu?
İşte bütün mesele burada!
.....
Hesaplar iyi yapıldı mı?
Siyaset yapanlar doğal olarak hesap da yapar.
O yüzden 2019 seçimlerinin ya da olabilecek erken bir seçimin hesaplarının bu günden yapılıyor olmasında herhangi bir gariplik yoktur.
Siyasette hesap yapanların kendine göre bir strateji belirlemesinde de bir gariplik yoktur.
Dolayısıyla…
Kendine göre hesabı ve stratejisi olanların daha bu günden tanınırlık ve popülerliğini arttırmak için çaba göstermesi de gayet normaldir.
Hatta...
Kendisine rakip olabilecek kişi ve unsurları ortadan kaldırma adına çalışmalar yürütümesi de anlaşılır bir davranıştır.
Sonuç olarak...
Bu günden yapılan hesapların tek amacı, hedeflenen göreve en yakın ve tek isim olmaktır.
Ancak…
Bu çaba başarılı olsa dahi sadece aday olabilmeye yeter.
Seçimi kazanıp, o hedeflenen koltuğun sahibi olmaya ne yazık ki yetmez.
çünkü…
Yaptığınız hesaplar ve çizdiğiniz strateji sizi ancak "aday" olarak halkın karşısına kadar taşıyabiliyor.
O yüzden…
Siyasette, özellikle ileriye dönük hesap yapanların çoğunun toslamış olduğu duvardır halk.
Siyaseti ve siyasetteki koltuk hesabını yapanların çoğunun kafasını gözünü patlattığı yerdir o halk duvarı.
çünkü…
Koltuk hesabı yapılırken seçmenin ne diyeceği hesap edilememiştir.
Bu nedenle…
Siyasette, seçilmesine ramak kala halkın oyunu alamadığı için kaybeden, tüm stratejisi ve planları suya düşen, üstüne üstlük siyasetten bile silinip giden sayısız siyasetçi olmuştur.
Yıllar öncesinden yaptığı hesaplar kendisini adaylığa taşımıştır belki ama koltuğa taşımaya yetmemiştir.
Diyeceğimiz o ki:
Siyasette yıllar sonrasının hesabını yapıp, koltuk için çaba harcayanlar, hesaplarının içine halk’ı da mutlaka dahil etmelidir.
Zira...
Aday olmayı başarıp,seçimi kaybetmek, siyasetçi için en kötüsüdür...
.....
“Bir şeyler kıpırdıyordu” deyip geçin…
Milyarder işadamı, Einstein’in “Görecelik Kuramı”na kafayı takar.
Bunun ne menem bir şey olduğunu anlamak için Einstein ile konuşmaya gider.
Einstein, zengin ama biraz da deli olan adama, bir hayli karmaşık olan kuramı 3-5 sözcükle nasıl anlatabileceğini düşünür.
Sonra da:
-“Bakın” der. Bizim bulduğumuz gerçek, sizin anlayabileceğiniz dille “Bir şey kıpırdıyordu” diye izah edilebilir.
Deli zengin:
-“nasıl” der. “binlerce yıllık insan düşüncesinin vara vara sonunda vardığı nokta bu mu? Bula bula bunu mu buldunuz?”
Einstein “Evet” der. “Sonunda bu gerçeği saptadık. Bir şey kıpırdıyordu…
İnsanın bazen vardığı gerçeklerde “Bir şey kıpırdıyordu” türünden olağanüstü basitlik taşıyor.
O yüzden…
Anlatmakta zorlandığınız ya da karşınızdakilerin anlamasından şüphe ettiğiniz olayları “Bir şey kıpırdıyordu” diye anlatın geçin…