
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu iş bize biraz tuhaf geldi...
Dün Cuma namazı çıkışında Camii önlerinde yaşanan bir olaydan bahsetti okurlarımız.
Cuma namazı bitmiş, cemaat dışarıya çıkıyor.
Cami önlerine, her bağış toplanması sırasında kurulan tezgahlar kurulmuş.
Başında da görevliler.
Camiden çıkan cemaat, üç gün önce yaşanan Soma Felaketinde mağdur olanlar için bağış toplandığını zannediyor.
Öyle ya, ülkenin gündemi üç gündür soma'da yaşanan feci kazaya kilitlenmiş durumda.
Hemen herkesin içi üç gündür aynı acıyla yanıyor.
İşte bu duygular içinde camiden çıkanlar ve Soma için yardım toplandığını zannedenler atıyorlar ellerini ceplerine.
Ama ne görseler iyi?
Yardım soma'da yaşananlar için değil de, Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı adına ve Eskişehir'deki Camii restorasyonlarının için toplanıyor.
Bu durum bazılarının garibine gidiyor.
-"Türk dünyası Kültür Başkenti'nin zaten belli bir bütçesi yok mu? Yapılan restorasyonlar zaten bu bütçeden karşılanmıyor mu?" diye sormaya başlıyorlar.
Bazıları da...
-"Ülkede büyük bir felaket olmuş. Yüzlerce Madenci Soma'da yaşamını yitirmiş. Binlerce aile bu felaket karşısında perişan olmuş. Siz bunlar için değil de, Cami restorasyonları için para topluyorsunuz. Bu nasıl iş?" diye hesap soruyor.
Görevliler, soruları yanıtlamıyor tabii.
Belki yanıtlayamıyor.
Sadece, kendilerine böyle bir görev verildiğini söyleyebiliyor.
Bunun üzerine, büyük çoğunluk bağış yapmaktan vaz geçiyor.
Dün bu olayı duyduğumuzda Cuma namazı için çeşitli camilere gidenlere sorduk.
Hepsi benzeri şeyler söylediler.
Doğrusu garibimize gitti.
Ülkeyi yasa boğan bir Maden kazasının üzerinden henüz 3 gün geçmişken, bu felaket nedeniyle yüzlerce insan perişan olmuş ve yardım beklerken, neden Cami önlerinde Soma felaketzedeleri için yardım toplanmıyor da Cami restorasyonları için yardım toplanıyor?
Ve neden Türk Dünyası Kültür Başkenti'nin bütçesi varken bu Cami restorasyonları için cami çıkışlarında para toplama gereği duyuluyor?
Neden acaba?
.....
Gerçekten bu görüntü kimseyi rahatsız etmiyor mu?
"Eskişehir'in en bilinen binalarının başında gelen Kılıçoğlu Sineması binasında bir süre önce yakım başladı.
Binanın varisleri, bölgeye yeni bir proje gerçekleştirmek için harekete geçti.
Proje çerçevesinde bina yıkılırken, tabiat Varlıkları Koruma kurulu yıkımı durdurdu ve binada çalışma olmaması için mühürledi.
Böylece...
Söz konusu binada yıkım çalışması durdu.
Halen de söz konusu binada herhangi bir çalışma yapılmıyor.
Kılıçoğlu binasının ne olacağı da, doğrusu bilinmiyor.
Ancak...
Yıkım sırasında çalışmanın durması ve o günden bu yana binada herhangi bir işlem yapılamıyor olması, Eskişehir'e en merkezi yerinde ki binanın, çevresine olabildiğince çirkin bir görüntü verdiği ortada.
Bina çevresinde, bu çirkinliği gizleyecek herhangi bir tedbirin alınmamış olması da, söz konusu çirkinliği hayatın adeta bir parçası haline getiriyor.
Sözün kısası...
Kılıçoğlu binasının ne olacağı bilinmiyor ama...
En azından çevreye verdiği kötü görüntü de ortadan kaldırılamaz mı? "
Belki inanmayacaksınız ama tam 4 yıl önce yapmıştık bu uyarıyı.
4 koca yılda değişen bir şey olmadığı gibi, eski Kılıçoğlu sinema binası daha da mezbele hale geldi.
Artık evsizlerin barındığı, iki günde bir yangın çıktığı ve çevreye kötü kokuların da yayıldığı bir yer haline geldi.
Ne diyelim?
Galiba biz bu binanın kalkması için daha çok 4 yılları bekleyeceğiz bu gidişle...
.....
Unutulacak gibi değil ki!
Yaklaşık 20 yıl kadar öncesiydi.
Şeker Fabrikasında korkunç bir olayın gerçekleştiği haberini alıp, doğruca fabrikaya koşmuştuk.
Hala kullanılıyor mu bilemiyoruz ama, o zaman kullanılan Alkol tankına giren iki işçi zehirlenerek ölmüş, kendilerini çıkartmak isteyen iki işçi de aynı acı akıbete uğramıştı.
Son derece kötü bir gündü anlayacağınız.
O güne kadar Şeker bizim için sadece çayımıza attığımız önemsiz bir tatlandırıcıydı.
Yerde görsek üzerine basar, çayın yanında fazla gelen şekeri çöpe atardık gayrı ihtiyari.
Ama o günden sonra yapmadık bunu.
Çünkü...
O insanlar o şeker için, o şekeri imal edebilmek için yaşamlarını yitirmişti.
Belki acayip karşılayacaksınız ama, o günden bu yana Şeker'i kutsal bir gıdaymış gibi algılarız.
Çayın yanında gelen her kesme şekeri gördüğümüzde, o tankın içinde canından olan işçiler gelir aklımıza.
Soma'da yaşanan olaylara herkes şahit oldu.
Herkesin içi derinden yandı.
Ekmek parası için bile bile ölüme giden ve gönderilen insanların trajedisi herkesin boğazını düğümledi.
Ülke, babasız kalan çocukları, kocasız kalan kadınları ve çocuksuz kalan anne-babaların feryatları ile kahroldu.
Bu kolay kolay unutulacak ve unutturulacak bir acı değil.
Zira...
Bundan sonra nerede kömür görsek, madenciyi anımsatacak nerede bir simgeye rastlasak hep Soma gelecek aklımıza.
Yıllar geçse de...
...............
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel, Vatikan'da gezerken upuzun bir kuyruk görür.
"Nedir bu kuyruk?".. diye sorduğunda;
Kuyruğun diğer ucunun kiliseye uzandığını ve Vatikan kilisesi tarafından cennetin parça parça satıldığını, her 1000 dolar verenin de, cennetden bir parça satın alabildiğini öğrenir.
Kuyruğu takip edip kiliseye ulaşır, kapıdaki görevlilere:
"Ben cehennemi satın almak istiyorum".. der.
"Olmaaz ! Burada cehennem satışımız yok, cennetten bir parça almak istiyorsan da sıraya gir" derler..
Temel cehennemi almakta kararlıdır ve ısrarını da sürdürür..
Kapıda Temel'i ikna edemeyen görevliler, içerde Papa'ya durumu
anlatırlar. Papa gülerek;
"Gidin sorun bakalım.. Cehennemin tümüne ne kadar veriyormuş
bu akılsız adam.." der.
Kapıya inip Temel'e sorarlar:
"10.000 dolar veririm".. demiş.
Papa Temeli içeri çağırtır, hazırlattığı evrakı da Temel'e imzalatıp
10.000 dolarını da aldıktan sonra, arkasından gülerek uğurlarlar.
Dışarı çıkan Temel, kapıda günlerdir cennetten bir parça satın almak
için bekleyen binlerce kişiye elindeki belgeyi gösterip;
"Eyyyy uşaklar !...
Cehennemin tümünü ben satın aldım, artık cennet için uğraşmanıza gerek kalmadı, dağılabilirsiniz..."
Sonra ne oldu dersiniz?...
Cennet satışları sıfırlanan Papa ve ekibi, 10.000 dolara sattığı
cehennemi Temel'den geri alabilmek için, hâlâ pazarlık etmekte...
Son durum;
Temel, 10 milyon dolarda ısrarcı !