
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu kaldırımları yapanlara Nobel ödülü bile az gelir...
En basit işi yaparken bile, kuralına ve amacına uygun yapacaksınız.
Eğer yapamıyorsanız hem karizmanız çizilir, hem de komik duruma düşersiniz.
İnsanlar, yapılan hiçbir şeye "Küçük iş" diye bakmaz.
Aksine...
Yapılan iş küçük de olsa amacı ve kuralı doğrultusunda yapılıp yapılmadığına bakar.
Eğer doğru yapılmışsa mesele yoktur.
Yapılmamış ise, sizi büyük bir beceriksizlikle suçlar.
-"Bu kadar küçük bir işi bile yapamıyorsan, daha başka bir şey demiyorum" diyerek çıkar işin içinden.
O yüzden.
Yapılan işin küçüğü büyüğü yoktur.
Yapılan işin özenli ve özensiz yapılması vardır.
Özenli yapılan iş çok küçük bir iş olsa bile takdir görür, özensiz iş ise yine çok küçük bir iş olsa bile büyük eleştiriler alır.
İşte buna en son örnek.
Fotoğraflar Akarbaşı Mahallesi Akyıl sokaktan çekilmiş.
Odunpazarı Belediyesi burada Kaldırım yapıyor.
Yaptığı kaldırımların üzerini de bir güzel kırmızı renge boyuyor.
Buraya kadar her şey çok güzel.
Ama gelin görün ki, özellikle özürlülerin kaldırım üzerine çıkış noktaları olan yerlerde büyük bir komedi yaşanıyor.
Zira...
Özürlülerin çıkması için amblemin de özenli bir biçimde konulduğu kaldırım başlarında ağaç ya da direklerin olması, yani özürlülerin buradan yararlanmasının mümkün olmaması, mizahi bir görüntü ortaya çıkartıyor.
Fotoğraflara bakıp şöyle bir düşünün.
Tekerlekli sandalyesi ile bu kaldırımın üzerine çıkmak isteyen vatandaş, tam çıkış yerinin ortasında yer alan ağaç ve direk varken bunu nasıl başaracak?
Kısacası...
Odunpazarı Belediyesi, ortasında ağaç ve direk olmasına rağmen kaldırım başına özürlülerin çıkmasını sağlayan rampayı nasıl koyabildi! Dorusu takdir etmek lazım!
Demek ki...
Özürlülerin bundan yararlanamayacak olmasının hiçbir önemi yok onun için!
Durumun komikliği umurunda bile değil.
Umurunda olsa "Ben ne yapıyorum. Özürlüler için rampa yapıyoruz ama, adamlar buradan nasıl geçecek" diye kendi kendine bir düşünürdü.
Demek ki kafalarını bile kaldırmadan işlerini yapmışlar!
Aferin onlara...
.........
Bu kafa ile şehir merkezi rahatlar mı?
Şehir merkezinde trafiğin rahatlaması için yapılabilecek iki yol var...
Birincisi; İstimlak yapıp, binaları yıkarsınız. Böylelikle yollar genişler ve geçici de olsa bir rahatlık meydana gelir.
"Geçici" diyoruz, çünkü birkaç yıl sonra genişlettiğiniz yollar da artan trafiği taşımaz hale gelecektir.
Üstelik bu yola başvurmak, istimlaklere çok para gideceğinden dolayı bir hayli imkansız bir yoldur.
İkinci yol ise, şehir merkezinde bulunan ve büyük bir yoğunluğa neden olan kurumların bulundukları yerden alınarak, şehir merkezi uzağına taşınmasıdır.
Böylelikle.
O kurumların yol açtığı yoğunluğu şehir merkezinden kaldırıp atmış olursunuz ki, bu durum şehir merkezinde bir hayli rahatlık yaratır.
Kısacası...
Şehir merkezini rahatlatmak için genelde ikinci yol, yani yoğunluk yaratan kurum ve kuruluşların merkez dışına taşınması yöntemine başvurulur...
YOĞUNLUK YARATAN KAMU BİNASI MERKEZDEN TAŞINIYOR AMA, ESKİ BİNAYA BAŞKA BİR KAMU KURUMU GELİP YERLEŞİYOR
Aslına bakarsanız, Eskişehir'de de kent merkezini rahatlatmak içtin bu yapılıyor zannediyorduk.
Hatırlarsanız PTT binası, tam karşısına yeni bina yaptı.
Halbuki merkezin biraz dışında bu bina yapılabilirdi.
Her neyse...
Boşalttığı binaya Odunpazarı Kaymakamlığı gelip yerleşti.
Böylece var olan yoğunluk iki katına çıkmış oldu.
Adliye binası taşındı, boşalan binaya gelip Bölge İdare mahkemesi oturdu.
Bölgede hiçbir rahatlama olmadığı gibi, aksine yoğunluk iki kat daha arttı.
En son Vergi Daireleri Çevre yolu üzerinde ki yeni binada toplandı.
Önceki gün öğrendik ki, Vilayetin arka tarafında bulunan eski Vergi Daireleri binasına şimdi de Tapu Müdürlüğü geliyormuş.
Yani...
Vatandaşın belki de en çok işlem yaptırdığı kurum getirilip, şehrin göbeğine yerleşecekmiş.
Netice olarak...
Eskişehir'de yoğunluğa neden olan kurum ve kuruluş binaları bir şekilde başka yere taşınıyor ama, boşalttıkları binalara, daha fazla yoğunluğu olan kamu binaları yerleştiriliyor.
Durum böyle olunca da, şehir merkezinde herhangi bir rahatlama söz konusu olmuyor.
Binaların yarattığı yoğunluk ve şehir merkezine verdikleri sıkıntı, her geçen gün artıyor.
Ve bu kafa ile gidildiği müddetçe de, şehir merkezi bir türlü rahatlamıyor...
.........
Biraz da
gülmek lazım
Vinç operatörünün yanlış bir hareketi yüzünden vinç zincirlerine bağlı bulunan kocaman, köklerinden sökülmüş bir ağaç birden kayar ve yol üzerinde harekete hazır bekleyen otomobilin kenarına çarpar. Otomobildeki sarışın hışımla dışarı fırlar ve bağırır :
- Benimle birlikte gelin ve bu olayı kocama anlatın!
Sarışın yatıştırılmaya çalışılır. Vinç sahibi şirketin gerekli sigorta ödemesini yapmaya hazır olduğu anlatılmaya çalışılır
ama sarışın ısrar eder :
- Olmaz.. Her şeyden önce, kocamın karşısına bu kez benim bir ağaca değil, ağacın bana çarptığını doğrulayacak bir tanık götürmeliyim.