
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu mektup: sorumluluk sahibi olması gereken kent yöneticilerine...
Her gün işyerine çevre yolu üzerinden gidip gelen hassasiyet sahibi bir okurumuz, 71 Evler kavşağında meydana gelen elim kazaya şahit olmuş.
O üzüntü içinde, sıcağı sıcağına kaleme kağıda sarılıp. Aşağıdaki satırları yazmış.
-“İnsan canı bu kadar ucuz mu?” diye başlamış sözlerine…
-“Söyle sorumsuzluk olur mu?” diye de bitirmiş yazısını.
Kaleme aldığı konu ile söylediklerine hak verdik.
Hatta altına imza attık.
Bir de siz okurlarımızla paylaşmak istedik.
İşte Eskişehir sevdalısı okurumuzun hassasiyet içinde kağıda dökmüş olduğu cümleler:
Umarız bu yazılan cümleleri okuduktan sonra sorumluluk sahibi olan kent yöneticileri o sorumluluklarının farkına bir kez daha varır.
çevre yolu 71 Evler kavşağı kan dökmeye devam ediyor. önleyici tedbir prosedürleri yazıldı.
Küçük ölçekli işletmelerde bile kaza riski analizleri yapıldı.
Devletin müfettişleri ufacık eksiklere cezalar yazdı.
Halen yazıyor.
Bir yaralanmalı, ölümlü kazada işyerleri tazminatlarla sarsılıyor.
Devletin kurumları bu kurallardan muaf(!) Eleştirilemez, hata yapana bedel ödetilmez(!) Yapanın yaptığı, yapmayanın yapmadığı yanına kâr kalır.
Şimdi soruyorum; bu şehirde Karayolları ve UKOME var mı? Varsa;
çevre yoluna 70 km hız limiti koyar, uygun mu değil mi bakmazsınız.
71 Evler kavşağını kapatır ama ışıkları iptal etmezsiniz. Şehre giderken yaya geçidi eski sigorta hastanesinin yanında hiçbir işe yaramaz. Sökülüp taşınsın kardeşim 71 Evler kavşağına. Arayı da yaya geçidine kapatın. Işıkları iptal edin. Olmadı yeni bir yaya üst geçidi yapın. Eskişehir koskoca büyükşehir…
71 Evlerden yoğun trafik çıkıyor çevre yoluna. Akıl tutulması mı var kardeşim! İstanbul, Bursa, Ankara, Konya nasıl çözmüş. İki yüz metre hızlanma şeridi ışıklar tamamen iptal. Olamaz mı yani?
OSB /ESTİM kavşağı kesinlikle kelebek yapılmalı ve trafik su gibi akmalı. Kavşak ile 71 Evler girişine acilen yan yol yapılıp trafiğin çevre yoluna çıkmadan OSB kavşağına gitmesi sağlanmalı. OSB karşısında Toprak Grubu fabrikalarının önündeki gibi olamaz mı?
Sonuçta 71 Evler kavşağı can aldı. Ey Eskişehir Büyükşehir Sayın Belediye Başkanı, Ey Sayın Vali, Sayın Emniyet Müdürü…
Hiç mi sorumluluk hissetmiyorsunuz?
Daha ne kadar kan akacak…?
Bu benim işim değil diyebilirsiniz.
Kimin işi peki?
Yöneticilerimiz uyuyor mu?
.....
Genel başkanların demokrasi aşkı.
15 darbe girişimi sonrasını hatırlarsınız…
Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hem de AKP Genel başkanı Binali Yıldırım, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli Demokrasi ile yatıp demokrasi ile kalkar bir hale geldi.
Her dört ismin de ne kadar demokrasi aşığı olduğu herkes tarafından yakinen görüldü.
Eleştirmek için söylemiyoruz yaptıklarını, sakın yanlış anlaşılmasın.
Zira.
Demokrasi, bu ülkede yaşayan herkesin sonuna kadar koruması ve savunması gereken bir olgu.
Demokrasiyi kollamak, korumak ve önemini her platforma anlatmak da başta devleti yönetenlerle, siyasi partilerin başında bulunan insanlarına düşüyor.
Yukarıda söylediğimiz gibi onlar da 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında bu görevlerini en iyi şekilde yaptılar.
Ağızlarını her açtıklarında “Demokrasi” dediler.
Demokrasi nöbetleri tuttular, demokrasi mitingleri yaptılar demokrasi buluşmaları gerçekleştirdiler.
Süreç sonunda şunu çok iyi anladık ki, bu isimler gerçekten ve samimi bir şekilde demokrasi'nin ne kadar önemli olduğunu halka anlatmak için büyük bir çaba sarf ettiler.
Şimdi sıra, bu ismini verdiğimiz insanların, başkanlıklarını yaptıkları partilerde da aynı demokrasiyi uygulamalarına geldi.
Yani…
Demokrasi ile ilgili bugüne kadar söylediklerini partilerinde de hayata geçirme vakti geldi.
Sonuç olarak…
Bu liderlerin gösterdiği demokrasi aşkını, partilerindeki kurultayların önünü açarak herkese bir kez daha göstermesi gerekiyor.
Bunu gösterip, ispat etsinler ki, bizler de kendilerini demokrasi aşıkları olarak kutlayalım ve alkışlayalım.
-“Bunlar gerçekten demokrasi için kararlılarmış” diyebilelim.
.....
Pozitif paylaşımlar yapın,
herkesin havasını değiştirin…
Facebook çalışanı olan araştırmacılar milyarlarca duygusal içerikli mesajı irdelemiş.
Duyguların nasıl yayıldığını anlamak için yağmur örneğini alıp, yağmur yağdığında güncellemelerin nasıl geliştiğini takip etmişler.
önce yağmurlu ve kapalı havalar olan yerlerde negatif mesajların yüzde 1,16 arttığını ve pozitif mesajların yüzde 1,19 oranında azaldığını saptamışlar.
Sonra yağmurdan etkilenenlerin, havanın o kadar kötü olmadığı başka kentlerde yaşayan arkadaşlarının durumunu incelemişler.
Sonuç ne mi olmuş peki? Her bir olumsuz mesaj bu kişilerin arkadaşları arasında olumsuz içerikli güncellemelerin oranını normal düzeyine göre yüzde 1,29 artırmış.
Şaşırtıcı olan mutlu mesajların etkisinin daha güçlü olmasıymış. Eğer bir kullanıcı neşeli bir mesaj koyarsa, bu dostları arasında olumlu mesajlarda yüzde 1,75 oranında bir artış yaratıyormuş.
Bu konuda yapılan araştırmanın sonuçlarını yazan ekip şöyle diyor: “Sonuçlar, duyguların sosyal medya iletişim ağlarından geçerek büyük ölçeklerde duygu birlikleri yarattığı, mutlu ve mutsuz insan kümeleri oluşturduğunu gösteriyor.”
Araştırma sonuçlarına göre Facebook’ta olumlu mesajlar çevrenize ve arkadaşlarınıza yine olumlu olarak yansıyor. Aynı durum olumsuz mesajlarda da geçerli oluyor. Ancak daha ilginç olanı ise olumsuz paylaşımlara yapılan olumlu yorumların kişilerin düşüncelerini pozitif yönde değiştirebildiğini gösteriyor.
Bu bulgular neticesinde raporda sosyal medyadaki duyguların yayılma gücünün küresel çapta büyük etkiler doğurabileceği öne sürülüyor. Doğrudan etkisi olmasa da bu sonuçlar sosyal ağların doğru kullanıldığında mükemmel bir propaganda aracı olduğunu gösteriyor.”
.....
Biraz da gülmek lazım
İki cüce erkek kardeş yine iki cüce kız kardeşle evlenmişler ve balayına gitmişler.
Gittikleri otelde bitişik odaları tutmuşlar.
Birinci çift
ilk gecelerinde uğraşmışlar uğraşmışlar ama başarısız olmuşlar. Keyifleri kaçmış yan odadan gelen sesleri dinlemeye başlamışlar.. birde ne duysunlar. Yârim saatte bir "haydi yallah hop hop hop" diye sesler geliyormuş...
Sabah olunca kahvaltıya inmişler. iştahsız bir şekilde
kahvaltıyı didiklerken diğer bütün gece hoplayan cüce çift gelmiş...
Hoplayan cüceler:
"Kardeş geceniz nasıl geçti???"
Bizimkiler:
"Hiic, yatıp uyuduk."
Gece hoplayanlar iç geçirmiş :
"Ah ne güzel! Biz o kadar uğraştık yatağa bile çıkamadık...."