
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu nasıl bir otoriteyse artık?
Partilerde İl Başkanlığı önemlidir.
Genel Başkanın o şehirdeki temsilcisidir il başkanı.
Belediye ve İl Genel Meclisindeki parti grubunun otomatikman başkanıdır.
Şehrin Milletvekilleri, şehrin sınırı içine girdikleri anda, il başkanının emrindedir.
Milletvekillerinin şehirde yapacağı çalışmayı, ziyaretlerini ve toplantılarını bile İl Başkanı hazırlar.
Vekiller de bu hazırlanan programa uymak durumundadır.
Kısacası...
Bir partide Genel Başkan neyse, o partinin şehirlerde ki genel başkanı da bizzat il başkanlarıdır.
İşte bu tanımı iyi bildiğimiz için, bundan bir süre önce kongre ile ve tek aday olarak AK Parti il başkanlığı görevine gelen Dündar Ünlü'nün "Partide tek otorite benim" açıklamasını yadırgamamıştık.
-"Zaten olması gereken de aynen bu. Dündar Ünlü doğruyu söylemiş" diye yorumlamıştık bu sözlerini.
Ancak...
Gelinen noktaya baktığımızda, siyaset yapmada bürokratların otoritesi, AK Parti il Başkanının otoritesini adeta sollayıp geçmiş.
Başta Vali olmak üzere, Sağlık müdüründen, Gençlik Hizmetleri müdürüne kadar bazı bürokratlar, görevlerinin gereğini yapma yerine, siyasette il başkanının otoritesinden daha fazlasını kullanır hale gelmiş.
Sosyal medya üzerinden hükümete eleştiri yapan insanların gözaltına alınıp, memurların sürgün edildiği bir ortamda, bizim bürokratlar maşallah hiçbir korku ve endişe duymadan CHP'li belediyelere resmen siyaseten savaş açmış.
Hatta...
-"İktidarda olan partiye zarar verir miyim?" kaygısı bile duymadan, İlçe başkanları, il başkanı, hatta Milletvekillerinin bu güne kadar yapmadığı biçimde muhalifliğe soyunmuş.
Durum böyle olunca insan ister istemez otoritenin il başkanında mı? Yoksa bu bürokratlarda mı olduğunu sorguluyor insan.
Bu durumda AK parti il başkanının yapacağı iki seçenek var...
Birincisi; Sosyal medya sayfalarını CHP'li Belediyeleri eleştiri için kullanan bu bürokratlara "İşinizi yapın kardeşim? Siyaseti biz yaparız. İlle de siyaset yapmak istiyorsanız, istifa edip gelin partiye" diyebilir...
İkincisi de; "Aferin kardeşim. Böyle devam edin" diye yol verebilir.
Birincisini yaparsa ne ala...
Eğer ikinci yolu tercih ederse, bundan sonra çıkıp "Tek otorite benim" falan demesin.
Çünkü buna kimse inanmaz...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Herkes "iyi bir yönetim" den ziyade "Benim yönetimim olsun" a bakıyor
CHP'de, il başkanı olması kararlaştırılan Aydın Ünlüce "Ben Milletvekili adayı olacağım" deyince, işler bozuldu.
Yine toplantılar, yine arayışlar başladı.
İşte bu toplantılar sırasında "Kimi il başkanı yapalım" diye isimler ortaya atılınca, bu isimlerin bazılarına Büyükerşen, bazılarına da Kazım Kurt karşı çıkmış.
Sonunda Ersen Yeniceli'nin ismi ortaya atılmış ve bu isim üzerinde anlaşma sağlanmış.
Ama yine de "Şu olsaydı daha iyi olurdu" diye ayrılmış herkes toplantıdan.
CHP'de gelinen nokta öyle bir hal aldı ki, hiç kimse "Partide iyi bir il başkan ve yönetimi oluşturalım. Bu il başkanı ve yönetim bu partiyi önümüzdeki seçimlere hazırlasın" diye düşünmez olmuş.
Herkesin derdi resmen;
-"Yeni il başkanı ve yönetimi benim adamım, bana yakın isimlerden oluşsun" a dönmüş...
********************************
Eğer AK partililer samimiyse...
Şair Fuzuli Caddesi üzerinde yıllardır faaliyet gösteren içkili bir mekan var.
Bu mekanın olduğu Apartman yıkılacağı için mekan sahibi yan dükkanı satın almış.
Yani, bu güne kadar 36 nolu yerdeyse mekan, şimdi 38 nolu yerde faaliyetini sürdürecekmiş.
Ancak...
İçki ruhsatı yıkılacak apartmanın altında olduğu için, yanına taşınacağı dükkan için yeniden içki ruhsatı gerekiyormuş.
Bunun için de meclis kararı.
İçkili yerin sahibi, konuyu meclise getirmesi için Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'a müracaat etmiş.
Kazım Kurt'un dediği "Git, önce AK Partili meclis üyelerini ikna et. Samimilerse zaten sana destek olacaklardır. Bunun, senin hakkın olduğunu ben biliyorum. Ancak, bunu meclise benim getirmem halinde AK partililer anında bu durumu siyaset malzemesi yapıyor" diyerek göndermiş mekan sahibini.
Bir süre sonra yeniden gelmiş mekan sahibi Kazım Kurt'un yanına.
-"AK partili meclis üyelerini dolaştım. Hepsi 'Tamam' dedi. Meclise gelsin, oy veririz diye konuştu" deyince Kazım Kurt;
-"Öyle diyorlar ama, mecliste tam tersi bir tutum takınıyor ve bunu siyaset malzemesi yapıyorlar. O yüzden bu işler sözle olmaz. Ellerinden yazı al. Ya da AK parti ilçe başkanı beni arasın, 'Bu bu şahsın hakkıdır. Mecliste muhalefet de etmeyeceğiz, bunu siyasi çıkar aracı olarak da kullanmayacağız' desin" demiş.
O günden sonra mekan sahibinin bir daha gelmediğini söyledi Kazım Kurt.
-"Halbuki adamın hakkı. Yıllardır bu işi yapıyor. Elinde olmayan nedenle apartman yıkılacak ve o da yan dükkânı bu iş için tutuyor. Ama gelin görün ki, adamın haklı olmasıyla ve mağduriyet yaşayacağıyla kimse ilgilenmiyor. Şimdi 'Bu adamın hakkı' diyerek konuyu meclise getirsek, AK partililer yine Barlar sokağı açtığımızı ilan edip, sokak sokak bağıracak" diyerek sürdürüyor sözlerini.
Kazım Kurt son söz olarak da;
-"Eğer AK partililer samimiyse. 'Biz içkili yerlere karşı değiliz' dediklerinde içtenlik varsa. İşte bunu göstermek için mükemmel bir fırsat. Bu işi yapan birinin başına böyle bir iş gelmiş. Hadi katkı versinler ve bu adamın mağduriyetinin giderilmesini sağlayalım" diyerek sözlerini noktalıyor.