1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu şehir isim yetiştiremiyor arkadaş...

Eskişehirspor başkan arıyor,bulamıyor.
Kimin başkan olacağı 2-3 kişi arasında dönüp duruyor.
Bir dördüncü isim yok konuşulan.
İşin ilginç tarafı, "Bak şu olur" denebilecek dördüncü kişi de yok.
Bu durum sadece Eskişehirspor için geçerli değil elbette.
Bakın yakında Ticaret Odası seçimleri olacak.
Adı başkanlık için geçen ve "Bu işi şu yapar" denilebilecek isim sayısı 2-3'ü geçmiyor.
Keza Sanayi Odası.
İkinci bir isim bile yok ki, üçüncüsü,dördüncüsü konuşulsun.
Diğer odalar,dernekler de farklı değil.
Bir- iki isim etrafında dönüyor her şey.
Gelelim belediyelere.
Büyükşehir, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye başkanlığı için mevcut başkanlarla birlikte kaç kişi ismi geliyor aklınıza bir düşünün?
Bulabileceğiniz isim sayısı 3'ü, 5'i geçiyor mu? geçmiyor mu? göreceksiniz.
Aklınızı da zorlasanız, şehirdeki tüm tanıdık isimleri de tarasanız, emin olun her belediye için her partiden mevcut başkanların haricinde bulabileceğiniz ve o göreve yakıştırabileceğiniz isim sayısı 2-3'ü geçmeyecek.
Milletvekilliği meselesinde de tablo aynı.
Koca şehirde milletvekilliği yapabilecek, o göreve yakışacak isim sayısı bir elin parmağını bile geçmeyecek oranda.
Kısacası...
Eskişehir'de kulüp başkanı, oda başkanı, dernek başkanı yetişmiyor.
Eskişehir'de Belediyeci,siyasetçi yetişmiyor.
Hangi seçim olursa olsun, aday özelliği ve donanımı olan kişi sayısı birkaç kişiden ibaret kalıyor.
Dışarıdan bakıldığında bu şehir 850 bin kişinin yaşadığı koskoca bir şehir ama.
Bu şehirde,bu şehre sorumluluk alarak hizmet edecek insan yetişmiyor.
O yüzden...
Nereye bakarsanız bakın her yer aynı.
Yani bir gelen bir daha gitmiyor.
Ya da, Eskişehirspor'da olduğu gibi, biri gidiyor diğeri geliyor, biri geliyor, diğeri gidiyor.
Bu şehir için bir C planı oluşturabilecek isim ya da isimler bir türlü yetişmiyor...

***

Bu ziyareti çok
anlamlı, çok değerli bulduk iyi mi?

İsmi: Tarçın.
Anadolu Üniversitesi Yunus Emre kampüsü içinde yaşayan köpeğin ismi.
İsmi de koyan bizzat Anadolu Üniversitesi öğrenci ve çalışanları.
Maskotu olmuş resmen koca Üniversitenin.
Sabah öğrencileri,öğretim üyelerini ve üniversite çalışanlarını karşılayan, mesai bittiğinde de uğurlayan,kampüs içinde gören herkesin sevmeden işe başlamadığı Tarçın geçenlerde kaza geçirmiş.
Kampüsün içinde bir araç çarpmış Tarçın'a.
Yaralanmış tabii Üniversitenin maskotu.
Acilen Tepebaşı Belediyesi'nin yaşam merkezine götürülmüş.
Orada Belediyenin veterinerleri ve çalışanları ilk müdahaleyi yapmış.
Tam olarak iyileşmese de yaşam merkezinde bakıma alınmış.
İşte Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof Dr Naci Gündoğan o kadar yoğun işi arasında Tepebaşı Belediyesi yaşam merkezine gidip, Tarçın'ı ziyaret ediyor.
Yaralı Tarçın'ı sevip, görevlilerden bilgi alıyor.
Bu ziyareti çok önemsedik.
Bu ziyaret içimizde tarifi mümkün olmayan bir duyguya neden oldu.
Öylesine değerli bulduk ki bu ziyareti, Rektör'ün bir Dekan'a, bir Öğretim Üyesine,bir Üniversite öğrencisine ve bir Üniversite çalışanına yapacağı ziyaret kadar anlamlı bulduk.
Çünkü...
Bu ziyaretin arkasında "Üniversitemiz çatısı altındaki her canlı bizim için kıymetlidir." mesajını gördük.

***

Vermeyin kardeşim şunlara para!

Eskişehir'in her köşesini dilenciler bastı.
Sayıları öyle böyle değil. Bir hayli fazla.
En çok da Küçük Sanayi Sitesi kavşağı ve Borsa Caddesi üzeri ile Espark çevresinde konuşlanmışlar.
5 yaşında olanı da var, 55 yaşında olanı da.
Ailecek yol boyu dilenenleri de var, sülalecek adeta şirket halinde çalışanları da.
Kadınların sırtlarında yeni doğmuş birer çocuk, çocukların ellerinde ise birer cam silme aleti.
Kırmızı ışıkta durmaya görün, hemen bitiyorlar aracınızın başında.
Bir çoğu yarı beline kadar camdan içeriye girip,elini açarak para istiyor.
Bazıları cama vuruyor adeta kıracakmışçasına.
Öylesine rahatlar ki, kimse müdahale etmiyor.
Hiç kimse "Dilencilik yasak" demiyor.
Hele birkaç kişi de para verdi mi iyice azıyorlar.
Duygu sömürüsünü paraya döndürmenin yolunu bulmuşlar çok güzel.
Ufak uafak ama toplamda çok ciddi paralar kazanıyorlar.
Arsızlıkları da cabası.
Bir yapıştıklarında bırakmak nedir bilmiyorlar adeta.
Önce para istiyorlar.
Olmadı sigara.
O da olmadı,elinizdeki yiyeceğe göz dikiyorlar.
Verilen her para bunları mesleklerine daha da bağlı hale getiriyor.
Belki kimse para vermese "Bu böyle olmuyor" deyip, başka bir yol tutacaklar ama insanlar bir şekilde veriyor işte.
Şu bir gerçek ki, dilencilik devlet kurumlarının yaptığı mücadele ile engellenemiyor.
Dilenciliğin bitmesi için, insanların bunlara para vermemesi gerekiyor.
Vermeyin şu dilencilere para.
Verdikçe çoğalıyorlar çünkü.
Verdikçe arsızlaşıyorlar.

***

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Bir doktor, hemşiresi ile buluşmalara başlar. Bu buluşmalardan kısa bir süre sonra, hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler.
Doktor, bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye
...bir miktar para verir, İtalya'ya gitmesini ve çocuk doğana kadar orada kalmasını ister.
Hemşire, 'Bebeğin doğduğunu sana nasıl haber vereceğim? ' .
Doktor; 'Bana hemen bir kart gönder ve arkasına '*spagetti* ' diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok' der.
Hemşire parayı alır ve uçağa binip İtalya'ya gider.
Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora ;
'Sevgilim, bugün postadan senin adına İtalya 'dan postalanmış ilginç bir kart geldi.
Fakat ne anlama geldiğini anlayamadım.' der
'Peki karıcığım,ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım'.
O akşam doktor eve geldiğinde; kartı alır okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer.
Acil yardım ve tıbbi müdahalelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra acildeki doktorlar adamın elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar:
*Spagetti, spagetti, spagetti,
İkisi Sosisli, Biri Sade !

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi