
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu şehirde yaşayıp, bu şehre ait olmadığını hissetmek...
Yayınlanma:
İktidar Partisi'nin mahalli seçimlerde bir türlü başarılı olamadığını konuşuyoruz ya hep.
Her defasında, mahalli seçimler yenilgisinin nedenlerini sıralıyoruz ya.
Galiba AK partinin Eskişehir'deki mahalli seçimlerde bir türlü dikiş tutturamamasının ve Büyükerşen karşısında her defasında yenilgiye uğramasının en büyük nedenlerinden biri de, partinin yönetim kademesinde görev almış kişilerin bu şehirde yaşadığı halde, bu şehre ait olmadığını hissetmelerinden kaynaklanıyor.
Şöyle ki:
Eskişehir'de yaşayanların büyük bir çoğunluğunda alışkanlık, hatta tutku haline gelmiş bir yaşam tarzı var.
Örneğin:
Sağ ve Muhafazakâr düşünceye sahip olduğunu çok iyi bildiğiniz, hatta yaşamı bile bu çerçevede olan çoğu insanı, Eskişehir'in içkili mekânlarda da rahatlıkla görebilirsiniz.
Bundan dolayı herhangi bir rahatsızlık duymaz örneğini verdiğimiz insanlar.
Hatta.
İçki kullanıyor olmasının, sağ ve muhafazakâr düşüncesine herhangi bir zarar verdiğini de düşünmez.
Dahası...
Bu özellikteki insanları içki masasında görenlerin de aklına böylesine bir düşünce gelmez.
Daha da önemlisi...
Düşüncesi ve inancı nedeniyle içki kullanmadığını, ağzına bile koymadığını bildiğiniz pek çok insanı da, içki içilen ortamlarda ve sırf sohbete katılma adına rahatlıkla görebilirsiniz.
Böyle mekânlarda bulunduğu için "Beni burada görenler şimdi ne der?" endişesini kesinlikle yaşamaz.
Onu o masada görmeleri halinde, çevresindeki insanların da aklına "Bunun burada ne işi var. Gizli gizli içki mi içiyor?" düşüncesi kesinlikle gelmez.
Sonuç olarak...
Eskişehir'de, böylesine bir yaşam tarzına sahip ve sayıları da bir hayli fazla olan bu insanlar, bu yaşam tarzına hoşgörü ve saygı ile yaklaşılmasını bekler.
Bunun dışında, kesin çizgilerle konulmuş ve baskı unsuru oluşturabilecek yaşam tarzı isteği, bu insanları bu isteği yapanlardan olabildiğince uzaklaştırır.
Çünkü...
Bu tür istekleri ve baskı unsuru oluşturabilecek yaklaşımları, alıştığı ve kabullendiği yaşam tarzına büyük bir tehdit olarak görür
Sonuç olarak...
Eskişehirlinin bir yaşam tarzı gerçeği vardır ve bu gerçek yukarıda da saydığımız bazı hassasiyetleri içerir.
Açık açık "Bu yaşam tarzından vaz geçeceksin" denilmese de, bunu demeye getiren söylem ve davranışlar, söz konusu yaşam tarzı içinde olanlar tarafından anında hissedilir.
Galiba, AK parti yönetimlerinin ve aktörlerinin Eskişehir'de gözden kaçırdığı ve bunun sonucu olarak da mahalli seçimlerin kaybedilmesine yol açan tablonun geri planında bu ince ayrıntı yatıyor.
Yani...
AK Partili yönetenler, bu şehirde yaşamalarına rağmen, şehrin bu hassasiyetlerine ait değilmiş gibi bir tutum sergiledi, sergiliyor.
Dahası...
Böyle bir yaşam tarzını kabullenip, doğal karşılama yerine, Eskişehir'de yaşayan insanları, kendilerince olması gereken bir yaşam tarzı içinde görmek istiyor.
Hatta bunun için "çabalıyor" görüntüsü veriyor.
Halbuki Eskişehir hoşgörü kenti ve Eskişehir'de yaşayanlar da, sakin, kavgayı sevmeyen ve hoşgörülü insanlar.
Nasıl ki solcu olarak bilinen insanların camiye gitmelerini yadırgamıyorsa, sağ görüşlü, hatta muhafazakar olarak bilinen insanların da,içmiyor olsa bile içkili yerde görülmesini yadırgamaz.
Hele hele...
AK partiyi yönetenlerin bu tür yaşam tarzını doğal bulmasını yardıramayacağı gibi, takdir bile eder...
......
Para sorumsuzca harcanıyorsa tasarruf güzel bir şey ama...
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt, görevde 200 günün değerlendirmesini yapmış.
Üzerinde ısrarla vurguladığı nokta, Belediyenin gerçekleştirmiş olduğu tasarruf.
Bu 200 günde mevcut borcun beşte biri, yani 23 milyon azaltılmış.
Yine bu 200 günde 8 Milyon lira da tasarrufta bulunmuş Belediye.
Şimdi...
Para gereksiz yerlere harcanıyorsa, etrafa savruluyorsa, durduk yere kasadan çıkıyorsa, yapılan tasarruf yerindedir.
Sonuçta o para her ne kadar belediye'nin kasasında gözükse de, paranın tamamı o ilçede yaşayan halkın parasıdır.
Ancak...
Sırf tasarruf ve borç azaltma adına yapılması gereken hizmet kısılıyorsa, yapılan tasarrufun izahı olamaz.
Biz, Odunpazarı Belediyesinin tasarruf ettiği ve borç olarak ödediği bu paraların, vatandaşa daha iyi ve hızlı hizmet için kullanacağından herhangi bir şüphemiz yok.
Ancak...
Borcu katrilyonları bulan ve bundan da hiçbir rahatsızlık ve endişe duymayan sayısız belediye varken, sırf borç ödeme ve tasarruf amacıyla hizmetlerin vatandaşa ulaşamamasına da karşı olduğumuzu söylemekte yarar var galiba...
......
Eskiden ülkede gecikmiş adaletten yakınılırdı, şimdi adaletin kendisinden yakınılıyor.
Baro Başkanı Rıza Öztekin'i ağırladık önceki gün ES TV'de.
Daha geçtiğimiz hafta üçüncü kez aynı göreve seçildi.
Üstelik tek aday olarak katıldığı ve yüzde 80'in üzerinde katılımın olduğu bir seçimle yeniden görev başına getirildi.
Türkiye'de hukuk sisteminin ve Adalet anlayışının hangi konuma geldiğini anlatırken çizdiği son derece kötü bir tablo vardı Rıza Öztekin'in.
-"Eskiden geciken adaletten yakınılırdı, şimdi ise adaletin olmayışından yakınılıyor" dedi örneğin.
-"Eskiden hastaneye düşmemek dilenirdi, şimdi Adliye'ye düşmemek dilenir oldu" dedi ardından.
Birilerinin sırf yargılanmama ve mahkûm olmama adına hukuk sistemini, kendilerinin yargılanmayacağı noktaya getirdiğinden yakındı.
Hukukun, adaletin herkese bir gün lazım olacağının özellikle altını çizdi konuşmasında.
-"İlerisi için umut var mı?" diye sorduğumuzda ise...
-"Şimdi güneşin battığı bir karanlığı yaşıyoruz. Elbette güneş doğacak ve o ışık ortaya çıkacak. Sadece güneşin doğması tıpkı kutuplarda olduğu gibi biraz geç oldu ama sonunda doğacak o güneş" benzetmesi yaptı.
Sözleri içinde "100 yıllık parantezi kapatacağız" diyerek Cumhuriyete gönderme yapan iktidara da, "Altı oku yeniden dizayn edeceğiz" diyen ana muhalefete de ciddi göndermelerde bulundu Rıza Öztekin.
Son sözleri ise...
-"Hukuksuzluğu ve Adaletsizliği isteyen ve uygulayan, Cumhuriyetimizin kodları ile oynamaya kalkan kim olursa olsun, onun karşısında olduk olmaya da devam edeceğiz" şeklindeydi...
......
Bu iş böyle...
CHP Milletvekili Süheyl Batum "Beni liste başına da koysalar kabul etmem, istifa ederim" diyor.
Ne zaman diyor bunu...
Artık Genel başkanın kendisini liste başına kesinlikle koymayacağının ortaya çıkmasından sonra söylüyor.
Çünkü...
Genel Başkanla ters düştü.
Genel başkana kurultayda rakip çıkartmak için çaba harcadı.
Genel başkan yardımcılığı görevinden ayrılmasını belki hala hazmedemedi.
Dolayısıyla, liste başına konulmasını bırakın bir tarafa, yeniden aday bile olamayacak bir konuma geldi.
Keşke...
Süheyl Batum Eskişehir ile hiçbir alakası olmamasına rağmen Eskişehir milletvekili listesinin başına konulduğunda kabul etmeyip, bir de üstüne bu lafları söyleyerek adaylığı kabul etmeseydi.
Eeee.
Siyasette bu işler böyle yürüyor işte...
......
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Temel, bir haftalığına gittiği memleketten, haber vermeden erken dönünce Karısını evde başka bir erkekle yatakta bulur. Derhal belinde taşıdığı tabancasına davranan Temel, yatakta yakaladığı adamı alnının ortasından vurur.
Tabancayı tam kendi kafasına doğrultmuşken, karısı haykırarak
Üzerine atlar:
- Dur Temelim, kıyma kendine!..
Temel, sinirden titreyerek haykırır:
- Sus kaltak, sıra sana da gelecek!..