
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu sözler de neyin nesi acaba?
AK Parti'nin Tepebaşı Danışma Meclisi toplantısında, Milletvekili Ülker Can'ın söyledikleri ilginç...
Önce:
-"AK Parti grubu olarak çoğunlukta bulunuyoruz. Ancak, bu dönemde AK parti grubu olarak meclis çoğunluğuna sahip olmamız kamuoyuna ne yazık ki bir suç gibi yansıtılmak isteniyor." Diyor Ülker Can.
Ardından da...
-"Çoğunlukta olmak ne zamandan beri doğruları söylemeyi, doğruyu yapmayı engelliyor önce bunun izah edilmesi gerekiyor." Diye ekliyor sözlerine.
Son olarak da, Acaba ne demek istedi? Neyi işaret etti?" dedirten o sözlere geliyor sıra.
Yani şu sözlere:
-"Bizim büyükşehir grubunda bulunan arkadaşlarımızı; şehrin vicdanını çıkarını düşünmemekle suçlayanlar, bir zamanlar kabak tarlası ilan ettikleri yerler için bugünden sonra ne yapacaklar önce bunu açıklasınlar. Seçim öncesi yapılan pazarlıkları bugün meclis gündemi yapanlar, yarının gündemlerini de bu pazarlıklara göre belirleme niyetindelerse kimse kusura bakmasın, biz AK Parti olarak bu oyuna gelmeyiz, gerekirse de bozarız"
Şimdi bu sözlerden yola çıkarak zihnimizi zorladığımızda aklımıza tek bir yer ve bu yerle ilgili olarak seçim öncesi yaşanan olaylar geliyor...
Hatırlanacağı üzere, eskiden tarla olarak kullanılan ve Sümer mahallesi sınırları içinde kalıp "Artvinlilerin yeri" olarak bilinen bir alan var.
Bu alan Tarım vasfı taşıdığı için imara açılmıyor. İmara açılabilmesi için plan değişikliğinin yapılması, bu değişikliğin de Büyükşehir Meclisi'nde kabul edilmesi gerekiyor.
İşte seçim öncesi söz konusu alanın imara açılmasına yönelik girişim yapıldı.
İlgili madde mecliste görüşülerek imar komisyonuna gönderildi.
Bu arada, Belediye ile Cemaate yakın müteahhitlerin, buranın imarı konusunda anlaştıkları iddiası kamuoyunda sıkça konuşulmaya başlandı.
Hatta bazı AK partililer, seçim öncesi cemaatin Eskişehir'de CHP'yi desteklemesi karşılığında böyle bir imar pazarlığı yapıldığını açıktan açığa olmasa bile, dolaylı yollarla iddia etmişlerdi
Konu tam da imar komisyonu aşamasındayken seçimler yapıldı.
Yani...
Sümer Mahallesi'ndeki söz konusu alanın imara açılması için vakit yetmedi.
Seçimlerde, Büyükşehir Meclisi AK Parti çoğunluğu ile oluşunca, bu alanın imara açılması sanki biraz riske girdi.
Tüm bunlardan sonra...
AK Parti Milletvekili Ülker Can "Seçim öncesi yapılan pazarlıkları bugün meclis gündemi yapanlar, yarının gündemlerini de bu pazarlıklara göre belirleme niyetindelerse kimse kusura bakmasın, biz AK Parti olarak bu oyuna gelmeyiz, gerekirse de bozarız" demekle, aslında "Bu imar değişikliğine çoğunlukta olduğumuz Büyükşehir meclisinde onay vermeyeceğiz. Haberiniz olsun" mu demek istedi?
Sanki bize öyle der gibi geldi
.......
Dediği gün zaten 5 yılda bir geliyor...
Milletvekili Salih Koca "Bir gün gelecek Eskişehir'de 15 Belediyeyi de kazanacağız" demiş ya...
Aslında söylemesi ne kadar kolay ama yapması ne kadar zor olan bir şey söylemiş Koca.
O "Bir gün gelecek" dediği gün zaten 5 yılda bir kez geliyor.
Kaçırdın mı o günü, bir Beş yıl daha beklemek durumunda kalıyorsun.
O da kaçtı mı, hadi bakalım bekle bir Beş yıl daha.
İşte böyle böyle 3 kez "Gelecek" dediği günü kaçırdı AK parti Eskişehir'de.
Yan yana topladığınızda 3 seçim yapıyor.
Yani 15 yıl...
Şimdi Salih koca "Bir gün gelecek Eskişehir'de 15 Belediyeyi de kazanacağız" diyor ya, "Gelecek" dediği güne bu günden 4 yıl 10 ay var...
O yüzden...
-"Bir gün gelecek 15 Belediyeyi de alacağız" demek kolay.
Zor olan...
Bu günden 4 yıl 10 ayın nasıl geçeceği?
Geçen 4 yıl 10 ayın sonunda da alamadın mı belediyeleri, hadi bakalım beklemeye başla bir başka günü.
Yani bir Beş yılı daha...
Sabır taşı olsa dayanamaz valla...
......
Şu kibrimiz de olmasa ne güzel olacak...
Belki defalarca yazmışızdır.
Bize göre Eskişehir'in en büyük sorunu, şehrin menfaatleri söz konusu olunduğunda asla bir araya gelinememesidir.
Hep aynı örneği veririz Eskişehir'in bu en büyük sorunu ile ilgili olarak.
-"Eskişehir'de çok başarılı kurumlar var. Tek tek baktığınızda, başarıları ortadadır. Ancak, bu başarılı kurumlar 'bir araya gelelim ve başarı çıtamızı en tepeye taşıyalım' demez. Gerçekten de manzara yıllardır böyledir Eskişehir'de. Halbuki, o başarılı kurumlar bir araya gelse, Eskişehir bulunduğu konumdan daha da yüksekte olacaktır" diye.
Bunun sorumlusu olarak da, o kurumların başında olan insanları gösteririz hep.
Kibir içinde olduklarını, başarıyı tek başlarına yaşamak istediklerini, bu yüzden de sürekli olarak Eskişehir'e zarar verdiklerini ifade ederiz yıllardır.
Buna rağmen Eskişehir'de sözünü ettiğimiz birlik ve beraberliğin sağlanması yolunda bir tek adım ileriye gidilmediğine de şahit oluruz.
Hâlbuki...
Eskişehir; asgari müşterek olmalıdır herkes için.
Mesele Eskişehir olunca, kibir ve kıskançlık ortadan kalkmalıdır.
Zaman zaman bunu düşünsek de, bir türlü hayata geçiremeyiz.
Çünkü...
Eskişehir adına yapılacak her işte "Ben mi onun ayağına gideceğim" diyerek, kibrimizden asla vazgeçmeyiz.
Nasreddin Hoca'ya köylüleri "Sen Evliya mısın hocam?" diye sormuşlar.
Nasreddin Hoca da "Evliyayım tabii" demiş.
Bunun üzerine köylüler "İspatla o zaman. Şu ağacı yanına çağır" deyince, Nasreddin Hoca başlamış ağacı çağırmaya.
Bir, İki... Üçüncü kez çağırdığında Ağaç gelmeyince köylüler "Ne oldu Hocam?" diye sorunca Hoca da;
-"Eğer Ağaç gelmiyorsa, ben Ağaca giderim. Çünkü Evliyada kibir olmaz" cevabını vermiş.
Netice olarak...
Bu şehrin yönetiminde bulunanlar ve bu şehirde sözü geçen insanlar, kibri bırakıp birbirlerinin ayağına gidebilse, hem kendileri Evliya olur hem de Eskişehir ihya olurdu.
Ama olmadı, olmuyor...
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Anne dışarıda alış-verişteydi. İki buçuk yaşındaki bebeğe babası gözkulak oluyordu.
Aslında bu pek de zor bir şey değildi. Yavrucak halının üzerinde "çay seti" oyuncağıyla oynarken baba da koltuğunda gazetesini okuyor, ara sıra da bebeğinin kendisine -çay seti oyuncağının minik plastik fincanlarıyla- ikram ettiği suları çay niyetine içerek oyuna iştirak ediyordu.
Derken anne eve geldi. Baba anneye sus işareti yapıp, bebeği izlemesini istedi. Bu çok şirin hareketini annenin de görmesini istiyordu.
Anne, bebeğin elinde çay fincanıyla salondan çıkıp, biraz sonra içi su dolu olarak babasına getirmesini ve babanın da onu çaymış gibi içmesini seyretti.
Sonra gayet sakin bir tavırla elindekilerle mutfağa geçerken eşine seslendi:
"Çocuğumuzun uzanabildiği tek su kaynağının klozet olduğunu biliyorsun, değil mi?"