1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Bu tavır haklıyı bile haksız gösteren bir tavırdır...

Baro Başkanı Rıza Öztekin, sosyal medya üzerindeki kişisel sayfasından bir paylaşımda bulunuyor.
Rıza Öztekin, CHP'ye yönelik bir eleştiri niteliği taşıyan paylaşımında şöyle diyor:
"Atatürk'ün resmini indiren milletvekilini değil de bunu kamuoyuna duyuran milletvekilini kesin ihraç istemiyle disipline sevk eden Parti artık tercihini yapmıştır.
Ama bu ilk değil... Atatürk'ün resmi önünde fotoğraf çektirmek istemeyen bir Baro Başkanı şimdi Konak Belediye Başkanıdır.
Atatürk'e hakaret eden Bekaroğlu'nu da unutmuyoruz...
O kadar fazla örnek var ki...
Parti'nin üst kadrolarının Atatürk'le sorunu var... Türk kelimesini de Anayasa'da istemiyorlar. Atatürk'ün kurduğu Parti'yi bu hale
getirenlere yazıklar olsun.."
İşte bu paylaşımın altına, kendisi de Avukat olan CHP İl Başkanı Sinan Özkar kınama içeren bir cevap yazıyor.
Sinan Özkar'n da Baro Başkanı Rıza Öztekin'in sözlerine karşı yazdığı cevap şu şekilde:
"Kamuoyuna malum çevreler tarafından servis edilen yalan ve iftiraları içeren sözlerinizi kınıyor ve tekzip ediyorum. Bilgi sahibi olmadan konuşmak en çok bir hukukçuya yakışmaz. Disipline sevk gerekçelerini bilmediğiniz ya da anlamak istemediğiniz anlaşılıyor. Partimizin hiç bir kademesinin Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk ile sorunu yoktur. Sözlerinizden anlaşılan o ki, partimizde çok hevesli olduğunuz ikbal beklentinize cevap alamamanın öfkesi var. Bulunduğunuz makama ve temsil ettiğiniz meslek mensuplarına yakışmayan sözlerinizi kınıyorum."
Alın size Eskişehir kamuoyunu meşgul edecek bir tartışma:
İkisi de Başkan, ikisi de Avukat.
Ve bu tartışmada kimin haklı? Kimin haksız? Olduğuna gelince...
Baro Başkanı, kişisel sayfasından CHP'nin Atatürk'e yaklaşımı ile ilgili düşüncelerini dile getirebilir.
Bu düşünceler CHP il başkanının hoşuna gitmeyebilir.
Baro Başkanı'nı bu düşüncelerinden dolayı kınaya da bilir.
Ancak...
CHP il Başkanına düşen görev, eleştiriye her zaman açık olmaktır.
Yapılan eleştirilerin yanlış olduğunu daha iyi bir dil ve daha ikna edici bir üslupla anlatması icap eder.
Hele hele...
CHP'nin Atatürk ile ilgili yaklaşımını doğru bulmayıp eleştiren bir meslektaşı ve kendi meslek örgütü başkanına "partimizde çok hevesli olduğunuz ikbal beklentinize cevap alamamanın öfkesi var."diye son derece ciddi bir iddiada bulunmak, doğru bir yaklaşım değildir...
CHP gibi büyük bir partinin il başkanı, bu benzeri eleştirilerde daha sakin ve mantık çerçevesinde davranış göstermek durumundadır.
Bunu gösterir, göstermez bilemeyiz ama...
Bu tavır çoğu zaman haklıyı bile haksız duruma düşürecek bir tavırdır...
*****
Cahillik ve hadsizlik...
iki psikiyatri uzmanı bir teori ortaya atıyor....
"Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır."
Ve bunun üzerine bir araştırma başlatılıyor. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşılıyor:
· Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
· Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedir.
· Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
· Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.
Dunning-Kruger Sendromu diye adlandırılan bulgunun çıkış noktası elde ediliyor.
-"İşinde çok iyi olduğuna" yürekten inanan 'yetersiz' kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!
-Ancak bu 'cahillik ve haddini bilmeme' karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur.
'Eksiler' kariyer açısından 'artıya' dönüşür.

-Sonuçta, 'kifayetsiz muhterisler', yani hırsından dolayı, altından kalkamayacağı yükün altına girenler, her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler...
-Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında 'fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da 'ihtiras eksikliği' ile suçlanırlar..."

Not: Şimdi bu yazıyı kendisi için yazdığımızı zannedip,"Yaşasın beni yazmış" diye düşünen ve bundan mutlu olan insanlar çıkabilir düşüncesiyle söylüyoruz ki, bu yazı hiç kimse için yazılmadı.

Eğer...
Çevrenizde var olan bu tür insanlar ile bu yazıyı pekiştiriyorsanız, o sizin bileceğiniz iş.
*****
Bu bir hastalık ve
her birimizde
bu hastalık var...
Kişilerin yanı sıra, kurumlara, Odalara ve hatta
partilere bakış açımıza kadar hemen her alanda yaygın bir hastalığımız var
-"Adamı sevmem ama, şu yaptığı iyi bir iş" lafı çıkmaz bir türlü ağzımızdan.
Ya da...
-"Şu partiden nefret ediyorum ama, yaptıkları şu iş gerçekten güzel bir hizmet" lafı da aynı şekilde...
Bize göre...
Sevdiğimiz adam ya da parti hep en iyisini yapar.
Sevmediğimiz adam veya parti ise, ne yapsa yapsın hep en kötüsünü...

Halbuki...
Herkesin eleştirilecek yanı kadar takdir edilecek bir yönü de mutlaka vardır.
Ama bunu söyleme cesaretini bir türlü bulamayız kendimizde.
Yaşadığımız ve şahit olduğumuz adaletsizliklerden sürekli yakınırız ama...
Kendi içimizde bir türlü adaleti ne yazık ki sağlayamayız.

Sonuç olarak...
Eleştiri konusunda kimse elimize su dökemez ama...
Ne yazık ki çoğumuz takdir özürlüyüz.
Ve takdir etmemek için de her zaman bir bahanemiz hazırda bekliyor...
*****
Bir bankada 5 tane yamyam, programcı olarak görevlendirilirler. Müdürleri onlara hitaben:
- "Şimdi burada çalışabilirsiniz. Burada iyi para kazanabilirsiniz.
Ama yemek yemek için bankanın kafeteryasına gideceksiniz ve diğer çalışanları rahat bırakacaksınız" der.
Yamyamlar hiç bir çalışanı rahatsız etmeyeceklerine söz verirler. hafta sonra müdürleri gelir:
- "Çok iyi çalışıyorsunuz. Yalnız katınızdaki temizlikçi kız kayıp. Ona ne olduğunu biliyor musunuz?" diye sorar.
Yamyamların hepsi hayır derler ve bu işle hiç bir ilgilerinin olmadığını söylerler. Müdür gidince yamyamların şefi yamyamlara döner:
- "Aranızdan hangi maymun temizlikçi kızı yedi?" diye sorar.
En arkadaki yamyam alçak bir sesle cevap verir:
- "Ben yedim" Bunun üzerine şef söyle cevap verir.
- "Ulan aptal! Biz 4 haftadır grup müdürleri, bölüm müdürleri, proje yöneticilerini yiyip duruyoruz ki kimse farkına varmasın diye, nasıl olsa onların bir işe yaradıkları yok senin durup dururken temizlikçi kızı yemen şart mıydı?!"

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi