
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Bu yazıyı her gün yazsak yeridir. Çünkü gerçekten bu şehirde birbirini seven yok...
Eskişehir iyi hoş şehir de, öteden beridir gelen çok büyük eksiklikleri var.
Bu eksikliğin temelinde ise, büyük bir hastalık yatıyor.
Eskişehirliler "birlikte olamama", "bir araya gelememe" gibi bir hastalığa yakalanmışlar.
Aradan yıllar geçmesine rağmen hastalık bir nebze olsun iyileşememiş.
Tam tersi, yıllar geçtikçe daha da artmış.
O yüzden, Eskişehir yıllardır "Birliktelik" adına ortaya bir şey koyamadığı gibi, yıllarını hep yakınma ile geçiriyor.
Kiminle konuşsanız, kime sorsanız "Birlik ve Beraberlikten" dem vuruyor...
Ama bir araya gelme çağrısı yapıldığında "Ne işim var?" diyerek kenara çekiliyor.
Üstelik...
Bunun hemen ardından da "Bu Eskişehirlilerden bir şey olmaz kardeşim" diyerek.
Halbuki, bu tespitinin içinde kendisinin de olduğunu bile bile.
BU ŞEHİRDE KİMSE KİMSEYİ SEVMİYOR
İşin gerçeği şu...
Bu şehirde yaşayan insanlar, birbirlerini sevmiyorlar.
Dolayısıyla da, birbirlerine güvenmiyorlar.
Aslına bakarsanız, bir araya gelmenin bazı kriterleri vardır.
Bu kriterlerin başında da sevgi ve saygı gelir.
Eğer bir kentte yaşayan insanlar, üstelik pozisyonları Kanaat önderi olma niteliğindeyse ve birbirlerini sevmiyorlarsa, o insanların ortak bir amacı da olmaz.
Dahası bu insanları bir araya getirmeniz de mümkün değildir.
Çünkü bu insanlar, birbirlerini sevmedikleri ve birbirlerine güvenmedikleri için bırakın bir araya gelmeyi, birbirlerinin paçasını tutup çekme fırsatını kollarlar
Siz bakmayın her ağızlarını açtıklarında "Eskişehir için" diye söze başlayanlara...
Bunların tamamına yakını bir yandan "Bu kentte niçin birliktelik yok?" diye bağırırlar, diğer taraftan da herhangi bir birliktelik çağrısında "Bana ne? O girsin" diye işi üzerinden atarlar.
YAKINMAYA GELİNCE HEP ONLARI GÖRÜRSÜNÜZ
Durum böyleyken, bu şehirde birliktelik olmamasından yakınan bir ton adam çıkar konuşur...
Bu kentte yapılan her hangi bir girişimin başından tutmayan bu insanlar, elin oğlu dışarıdan gelip aldığı zaman;
-"Burada biz varken, dışarıdan gelip Eskişehir'in parasını alıp götürüyorlar" diye feryat figan eder.
Anlayacağınız...
Eskişehirli, iş işten geçtikten sonra ortalığı velveleye vermeyi sever.
Hiçbir zaman, bu işlere vakit ayırıp;
-"Şu Alışveriş merkezini biz yapalım", "Şu fabrikayı biz kuralım" diye çaba sarf etmez.
Dışarıdan gelen bunu yaptığında ve şakır şakır para kazandığında ise;
-"Bize vermezler ki? Çünkü biz Eskişehir çocuğuyuz" diyerek bir de zeytinyağı gibi üzerine çıkmaya çalışırlar.
Arada sırada "Birliktelik" kurulmak istenilmeye görsün...
Önce "bu birliktelik içinde kimler var?" diye sorarlar.
Baktılar içlerinde bir iki ismi beğenmiyor;
-"O varsa ben yokum" diyerek çıkarlar işin içinden.
Çünkü bu kentte birileri birilerini hep kendi çıkarları için seviyor.
Eğer biri, diğerini seviyorsa, bilin ki ondan alışveriş yaptığı içindir.
Sevmiyorsa, bilirsiniz ki ondan alışveriş yapmıyordur.
Adam Eskişehir'de 10 bin kişi çalıştırıyor olsa da, onunla ticari ilişkisi olmadığında iyi adam değildir...
Çünkü iyi biri olması için Eskişehir'e faydalı olması yetmez. Kendisine de bir şekilde faydalı olmak durumundadır.
Anlayacağınız...
Yazımızın da başında söylediğimiz gibi Eskişehir güzel bir kent.
Ama, öteden beri gelen bir hastalığı mevcut.
Bu hastalık, bir araya gelememe hastalığı...
İşin garip tarafı, bu hastalık her geçen gün artıyor...
Bu hastalık ortadan kalkmadıkça...
Kent güzel ve modern olabilir ama...
Hasta bir kent olmaktan da hiçbir zaman kurtulamayacak anlaşılan...