Yazının başlığını söyleyen ne güzel deyivermiş değil mi?
Dünyada yaşanmasının mümkün olamayacağı ilginçlikleri yaşar bu ülke.
Mesela canımızı en derininden yakan güzel Dilara'nın olayı gibi...
Şimdi o olay yaşanmadan ve birde o acı yaşandıktan sonrakilere bakalım.
Dilara henüz hayattayken, bir rögarın üzerine birisi karton yerleştiriyor.
Çalışmaları denetleyen yok, yani işin başında duran birisi bulunmuyor.
Durması gereken yetkilinin çalışmalar sırasında nerede olduğunu bilen yok.
Hatta soran bile çıkmadı henüz.
Sonra yüreğimizi dağlayan o olay yaşandı.
Gazeteler bu olayın üzerine gitmeye ant içti! (keşke ülke elden giderken böyle bir tepki koyabilselerdi)
Başımıza bela şu koltuk sevdası...
Bir üst merci, İSKİ Genel Müdürünü görevden almasa, hazret o makamda oturmaya devam edecek.
Böyle bir olay Japonya'da ya da Avrupa'nın her hangi bir kentinde yaşansa ne olurdu? (yaşanmazda, öyle farzedin)
Bırakın su kurumu müdürünü, belediye başkanına kadar herkes hemen çeker giderdi o makamlardan.
İşte neden biz adam olamıyoruz, biliyor musunuz?
En büyük mesele bu aslında...
Çok seviyoruz koltuğu, makamı ama hizmeti pek önemsemiyoruz.
Neyse yazımızı bir haber metni ile bitirelim.
Böylece yazımızın başlığı anlam bulmuş olur.
Haber aynen şöyle; "İstanbul Büyükçekmece'de kamyonla dolaşan bazı kişilerin rögar kapaklarını çaldığı ihbarı üzerine tüm bölge, polis ekipleri tarafından kontrol altına alındı. Kamyonla kaçmaya çalışan 3 hırsız yakalandı"
Yöneticilere suç buldum ya, tamam tamam geri aldım...