7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)

BÜTÜN GÜZELLİĞİYLE CEYLAN ADI

Sahraların mahzun gözlü, nazlı güzeli ceylan; yüzyıllardan beri insanın dostu, sevdalının tanığı, şiir ve edebiyat dünyasının vazgeçilmez bir varlığı olarak kendini göstermiştir. Ona hayvan demeye insanın dili varmaz. Çünkü o, sevda sırrının dert ortağıdır.
Leyla ile Mecnun Mesnevisinde Fuzuli, Mecnun'un ağzından, avcının elinden kurtarıp dost olduğu ceylan'a şöyle seslenir;
"Ey çöllerde rüzgâr gibi gezip dolaşan nazlı Ceylan! Ey Yaban ırmaklarının yeşilliği, yaban baharlarının güzel yasemini! Beni çöllerde yalnız bırakma. Bana yol göster. Benimle arkadaş olup gez! Ve sakın insanım diye, benden tiksinme, hayalin gözbebeklerinden ayrılmasın. Su istiyorsan, göz yaşlarımı, ot istiyorsan kirpiklerimi al... Ey bana sevgilinin gözlerini hatırlatan!... Bana onun ızdırabını kolaylaştır."
Kerem ile Aslı hikâyesinde, Kerem, avcının elindeki yaralı ceylanı görünce;
"Ceylan dediğinin ak olur yüzü
Mevlam sürmelemiş eladır gözü
Aslı Han'ın ceylanıdır bu ceylan" diyerek onu sarmalayıp bağrına basar ve onunla dertleşir:
"Zalim avcı düşmüş gelir izine
Al kanlar dökülmüş iki dizine
Mor Sümbüller konmuş ela gözüne
Kaç kuzulu ceylan yad avcı geldi."

Fuzuli, "Görmedin Mecnunların sahradaki cemiyyetin
Sevdiğim meşk-i nigah eylerdin ahularla sen" diyerek Mecnun'un ceylanlarla dostluğunu, sırdaşlığını belirtir.

Gözleri sahralarda hüzün saçan güzelin adıdır ceylan; Ahu ve gazel adlarıyla anılsa da güzelliğin gizemi ceylan adında saklıdır.

Bora Gazi Giray Han,
"Severiz esb-i hünermend-i sabâ reftari
Bir peri şekl-i sanem bir gözü ahu yerine"

"Ahu gözlü, peri şekilli bir sevgili yerine, hünerli ve saba rüzgarı gibi giden atı severiz." Diyerek tercihini at yönünde kullansa da ahu gözlülerin hakkını da teslim etmektedir. Elbette at, Türk kültüründe önemli bir yer tutar.

"At yiğidin öz kardeşidir.
At Türk'ün kanadıdır." İfadeleri daha da genişletilebilir. Bu, şimdilik konumuz dışındadır.

Emirdağ halkının çocuklarına Ceylan adını vermesiyle kültürel kodlarımızın ilgisi vardır. Çünkü Türkistan zamanlarında, Berriye günlerinde bu sahralar güzeli ile beraber yaşadık. O'nun güzel gözlerini, sevdiklerimizin gözüne nispet yaptık.

Bu kültürel değerimizle dini mirasımız olan Bolvadin-Ağılönü'nde medfun olan Şeyh Abdülkadir Geylani'nin 12. göbekten torunu Abdülkadir Geylani-i Sani Hazretlerinin türbesine bağlananlar, doğan çocuklarına Geylani'ye benzeterek Ceylan adını koyarlar. Ceylan adının konulmasında bir gazetecinin iddia ettiği gibi Geylani soyundan gelme ile bir ilgisi yoktur.
Geylani-i Sani Hazretlerinin türbesine; çocuğu olmayanlar, felçli olanlar, yaramaz çocuklar, mutluluk bekleyenler götürülür. O'nun himmeti, adak adayıp, hürmet edilerek Allah'ın rahmetine vesile edilir. "Himmeti üstümüzde olsun" diyerek dilekte bulunulur.

Türbeler aynı zamanda tedavi amaçlı yerler olup, "ocak" diye tabir edilir. Bu biçimde bir ocağa, türbeye bağlanarak ad koyma geleneği Emirdağ'da çok yaygındır.

Allah, Hz. Adem'e her şeyin ismini ve faydasını bildirdiğini Bakara Suresi 31. Ayette: "Allah, Ademe bütün isimleri öğretti." diye buyurmaktadır. İnsanlar tarihin her devresinde inanç ve geleneklerine göre isimler kullandılar. İslamiyet'ten önce isimler çocukluk ve gençlik dönemi olmak üzere iki kere verilirdi. Çocuk bir yaşından sonra büyük bir şölen ardından isim alırdı. Esas isim çocuğun halkın yararına bir kahramanlık yapmasından sonra verilirdi. Dede Korkut kitabının Boğaç Han hikayesinde ad verme geniş olarak anlatılır: "Oğuz Beyleri gelip oğlanın üstüne yığınak oldular.. Dedem Korkut gelsin, bu oğlana ad koysun.. dediler. Dede Korkut-Bayındır Han'ın meydanında bu oğlan savaş etmiş, bir boğa öldürmüş, senin oğlunun adı Boğaç olsun, adını ben verdim, yaşını Allah versin," dedi.

Çocuğa ad koyarken ailenin bütün fertleri hazır bulunur. Ailenin büyüğü çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okur. Yine önce sağ kulağına sonra sol kulağına üçer defa adı söylenir. Konu-komşu ve hısım-akrabaya ağız tadı olarak lokum, helva dağıtılır.

Karahanlılar döneminde biri Türkçe olmak üzere iki has isim alma geleneği başlamıştır. Saltuk Buğra Han, Abdülkadir adını almıştır. Günümüzde bu gelenek pek çok aile tarafından yaşatılmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY) Arşivi