1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Büyükerşen "Cumhurbaşkanlığı adaylığı benim meselem değil"

Cumhurbaşkanlığı meselesini soruyoruz Yılmaz Büyükerşen'e.
-"Sizi uzun zamandır bu göreve yakıştıranlar var" diye.
-"Benim meselem değil" diyor önce.
Ardından da...
-"Hiçbir zaman böyle bir niyetimin ve isteğimin olduğunu söylemedim. Şimdi de söylemiyorum. Ama benim dışımda bunu arzu edenler oluyor ve bunu söylüyorlar. Onlara da benimle ilgili bu düşüncelerinden ötürü teşekkür ediyorum ama benim gündemimde, niyetimde ve planlarım arasında kesinlikle böyle bir adaylık yok" diyor.
-"Sizin olmayabilir. Ama parti çıkıp sizin isminizi ortaya atarsa?" diyoruz, yine aynı sözleri tekrarlayıp, "Benim meselem değil" diyor.
Bu kez, meclisteki AK parti çoğunluğunu hatırlatıp;
-"Zaten Cumhurbaşkanlığına aday olmanız halinde görevinizden ayrılmanız gerekiyor. Bu kez, Büyükşehir belediyesi meclis çoğunluğu olduğu için muhtemelen AK partiye geçer. Öyle değil mi?" dediğimizde ise Büyükerşen:
-"Valla şimdiden ne konuşsak boş. Gerçek olan benim böyle bir düşüncem olmaması ve bu güne kadar da böyle bir düşünce ortaya koymamış olmamdır. Öte yandan, siyaset Türkiye'de bıçak sırtında. Bakarsanız bu günden yarına tüm siyasi dengeler birden değişiverir" diyerek tamamlıyor sözlerini.
----------------------------------------------
Sosyal medyada rekor kıran veda Mektubu...
Vefat eden Marquez'in veda mektubu dün sosyal medyada adeta rekor kırdı.
Ölmeden kısa bir süre önce kaleme aldığı mektubu biz de köşemize aynen alıyoruz.
Okuduğunuzda, kesilip saklanacak bir mektup olduğuna ve içinde hayata dair önemli tespitler barındırdığına siz de hak vereceksiniz...
"Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde... Artık ölebilir miyim?"
--------------------------------------------
CHP'liler için de böyle tur'lar lazım...
İngiltere'de, "Politik Turlar" isimli bir şirket kurulmuş.
Okuduğunuzda çok ilginç gelecek, "Yoksulluk Turları" adı altında turlar düzenlemeye başlamış.
Yani...
Elinde bol miktarda parası olan ve bu parayı Bahamalar ve benzeri yerlerde yaptıkları tatillerde harcamaktan bıkmış ve sıkılmış insanlara yoksulluk satmaya karar vermiş.
400 Sterlin olan ücreti ödeyen zenginlere, 2 gün süren turlarda, Londra'nın en yoksul mahalleleri gezdiriliyormuş.
Böylece...
Harca harca bitmeyecek parası olanlar, o güne kadar çok yabancı oldukları yoksullukla birebir tanışıyor, ekonomik kriz ile boğuşan aileleri birebir gözleme imkanı bulabiliyormuş.
Tüm zenginler büyük ilgi göstermiş bu programa.
Hemen hepsi katılmışlar.
Yoksul mahallelerde, yoksul insanlarla oturup yemekler yenilmiş, dertleşilmiş.
Zenginler yoksulluğun ne demek olduğunu anlamışlar.
İki günde bile olsa, yoksullarla aynı dile konuşmayı başarmışlar.
Yaşamları, değerleri ve algıları değişivermiş.
Bu arada...
Yoksullar da zenginleri anlamışlar bu geziler boyunca.
HHH
Seçim sonuçları kesinleşti ya, partilerin hangi mahallede hangi oranda oy aldıkları da ortaya çıktı ya...
Sonuç, hemen hemen her yerde aynı...
Merkezde ki zengin mahallelerde CHP var, Kenarlarda ki yoksul mahallelerde ise AKP.
Tam tersine bir durum.
Para, güç ve ihtişamı elinde bulunduran AKP, toplumun yoksul ve dar gelirlilerin yaşadığı bölgelerden oy alırken, işçinin, emekçinin, çalışanın ve dar gelirlinin sesi ve temsilcisi olması gereken CHP, tuzu kuruların yaşadığı kent merkezinden oy alıyor.
Yani...
CHP ne yaparsa yapsın, asıl hedef kitlesi olan kenar semtlerden bir türlü oy alamıyor.
Hani diyoruz ki:
İngiltere'deki benzeri bir "Yoksulluk Turu" da burada düzenlense de, bu turlara öncelikle CHP yöneticileri bu turlara bir katılsa...
Belki o zaman O insanlar CHP'yi, CHP de o insanları daha iyi anlar...
---------------------------------------------------
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Yolcular uçağın yanında otobüsten inmişler. Bavullarını gösteriyorlar. Bir bakmışlar uçak şirketinin minibüsü yanlarında durmuş. İçinden kaptan pilotla, yardımcı pilot inmişler. Yolcular fena halde şaşırmışlar. Nasıl şaşırmasınlar.
Kaptan pilotun elinde bir beyaz baston. Kolunda üç noktalı bant. Yardımcı pilotun elinde bir köpek tasması. Tasmanın ucunda bir kopek. Sağa sola çarparak öylece ilerliyorlar uçağa. Günlerden 1 Nisan değil ama "Şaka herhalde" demiş yolcular, doluşmuşlar uçağa. Uçak pistte hızla ilerlemeye başlamış. Yolcuların gözleri camda. Uçak hızlanmış. Yolcular endişelenmeye başlamışlar. Uçak daha hızlanmış. Pistin sonu hızla yaklaşmaya başlamış. Uçak iyice hızlanmış. Bazı yolcular paniklemiş, dua etmeye başlamışlar. Uçak son hıza ulaşmış. Bu arada pistin sonuna da ulaşmış. 100 metre sonra betonun bitip çimlerin başladığını gören yolcular dehşet içinde çığlığı basmışlar. Tam o anda da kaptan pilot levyeyi sonuna kadar çekmiş. Uçak tam pist biterken tekerleklerini yerden kesmiş, havalanmış. Kaptan pilot arkasına yaslanmış derin bir nefes almış ve yardımcı pilota dönmüş:
- Biliyor musun? Bir gün çığlık atmakta gecikecekler ve hep birlikte geberip gideceğiz!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi