
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Büyükerşen neden aday olur? Neden aday olmaz?
Eskişehirlilerin hemen her seçim öncesi konuştuğu konu nedense değişmiyor.
9 ay sonra yapılacak olan Milletvekili Genel seçimleri öncesinde de konu aynı.
-"Yılmaz Büyükerşen Belediye Başkanlığı görevini bırakıp, milletvekili adayı olacak mı?"
Bu soru, yukarıda da söylediğimiz gibi her mahalli ve Milletvekili genel seçimi öncesinde, Eskişehir'de cevap arayan bir soru.
Alışılageldiği üzere 9 ay sona yapılacak olan seçim öncesinde de sorulmaya ve konuşulmaya başlandı.
Başlayan her sohbette "Hoca Milletvekili olur mu?" sorusu gündeme gelir oldu.
İşin gerçeği, bu günden bu soruya cevap vermek mümkün değil.
Çünkü...
9 ay hem uzun bir süre, hem de CHP'de Milletvekili aday belirleme yönteminin ne şekilde olacağı bu günden belli değil.
Dolayısıyla...
Daha bu günden "Hoca Milletvekili olur gider" demenin de, "Kesinlikle aday olmaz' demenin de ne anlamı var ne de manası.
O yüzden...
Yılmaz Hoca'nın Milletvekili olacağı veya olmayacağını söyleyebilmenin tek yolu, ortaya gerekçeleri koyup, olabilirliği ya da olmazlığı tahminlere bırakmaktan ibaret.
Sonuç olarak bir tahmin yapmak gerekirse:
Yılmaz Büyükerşen aday olmaz...
Çünkü: Mecliste AK parti çoğunluğu var. Milletvekili adayı olduğu anda istifa etmesi gerekir ki, bu Büyükşehir Belediyesinin AK partiye geçmesi anlamı taşır.
Çünkü: Büyükşehir Belediye Başkanlığını bırakıp, milletvekilleri için Mecliste tahsis edilen 5 metrekarelik oda içinde oturamaz.
Çünkü: CHP'nin iktidar ya da iktidar olma şansı çok olmadığı için ve bu yüzden Bakanlık yapama şansı azalacağı için görevini bırakmak istemez.
Çünkü: Daha 4 yıl Büyükşehir Belediye başkanlığı görev süresi varken, bu süreyi milletvekili olarak geçirmek istemez.
Çünkü: Parti, Eskişehir büyükşehir Belediyesinin meclis çoğunluğu yüzünden AK Partiye geçeceği için aday yapılmasına izin vermez.
Her ne kadar "Meclis çoğunluğu AK partide olduğu için çalışamıyor", "Kurum içinde yönetim anlamında eskisi kadar hükmedici olamıyor", "Davalar hevesini ve moralini bozuyor" denilip, milletvekili adayı olabileceği söylense de, Büyükerşen kesinlikle Milletvekili adayı olmayacaktır.
Şu da bir gerçek ki...
Büyükerşen, CHP'de Milletvekili adayları belirlenip açıklanana kadar da "Ben kesinlikle aday falan değilim" demeyecektir...
......
Bir de "Sivrihisarlı" derler...
"Sivrihisarlı" denildiğinde akla gelen ilk özellik: Cimrilik olsa gerek.
Bu tespit Sivrihisarlıların yakasına süreç içinde nasıl yapıştı ya da yapıştırıldı bilemiyoruz.
Ancak...
"Sivrihisarlı" denildiğinde kafalarda oluşan ilk özellik, ister istemez Cimrilik oluyor.
Hatta...
Bu özellik, karşılıklı konuşmalarda rahat rahat espri konusu bile yapılabiliyor.
İçlerinde bu benzetmeden ötürü yakınanlar mutlaka vardır ama, Sivrihisarlıların büyük bir çoğunluğu, kendileri için yapılan bu benzetmeyi kabullenmiş vaziyette.
Öyle çok da şikâyetçi değiller "Cimri" olarak tanınmaktan.
Zaman zaman övündükleri bile oluyor.
Yukarıda da söylediğimiz gibi, cimri olma meselesi Sivrihisarlıların üzerine öyle bir yapışmış ya da yapıştırılmış ki, Sivrihisarlı olup da tam tersi davranışlar içinde bulunanları gördüğümüzde ister istemez şaşkınlık yaşıyoruz.
Tıpkı, Sivrihisar'ın genç Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü'de yaşadığımız gibi.
Hamid Yüzügüllü ilçenin sevilen işadamlarından birisi.
Mahalli seçimlerde çok hevesli olmasa da AK Partiden Belediye Başkan adayı oluyor.
İlçede yaşayanların yüzde 50'den fazlasının oyunu alarak belediye Başkanı seçiliyor.
Koltuğa oturduğunda ilk işi, kendisine kendi parasıyla bir makam otomobili almak oluyor.
Kendi parasıyla aldığı makam otomobilinin şoförlüğüne ise, Belediye personeli yerine, maaşını kendisinin verdiği kendi şirketinin personelini şoför olarak görevlendiriyor
Dahası...
Makam aracının yakıtını da, kendisine ait petrol istasyonundan dolduruyor.
Kısacası...
Mahalli seçimler sonrasında herkes yeni Belediye Başkanlarının Belediyeye ait makam otomobillerini yenilemesini konuşurken, Hamid Yüzügüllü ne Belediyenin makam aracını, ne şoförünü ne de makam otomobilinin yakıtını Belediye'ye harcatıyor.
Anlayacağınız...
Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü, Belediyenin çoğu masrafını da cebinden karşılamak suretiyle, Sivrihisarlılar ile ilgili bilinen cimrilik özelliğini resmen ortadan kaldırıyor.
.......
Evden çıkmıyorlardı,
şimdi eve girmiyorlar...
Down Sendromu genetik bir rahatsızlık.
Bu rahatsızlığı üzerinde bulunduran çocukların en büyük sıkıntısı, evin içinde kapalı olarak yaşam sürüyor olması.
Bu aynı zamanda down sendromlu çocukları bulunan ailelerin de aynı sıkıntıyı yaşaması anlamına geliyor.
Toplumun içine karışamıyor Down Sendromlu çocuklar.
Çünkü, o çocukların dış dünyaya karışabilmesi için toplumun bizzat bunun alt yapısını oluşturması gerekiyor.
Ne yazık ki bu yönde atılmış adımlar yok.
Ne yazık ki, bu yönde adım atma ihtiyacı hissedenler de pek yok.
Böyle olunca durum, o çocuklar da, o ç ocukların aileleri de ister istemez evlerine kapanıyor.
Karışamıyorlar insanların arasına.
Dış dünya onlar için adeta yabancı ve korkutucu bir yer olup çıkıyor.
Rahatsızlıklar daha da artıyor.
Neyse ki Tepebaşı Belediyesi, Türkiye'de bu konuya son derece duyarlı olan kurumların başında geliyor.
"Gökkuşağı" ismiyle oluşturduğu iki mekan ile Down Sendromu rahatsızlığı olan çocukların çalışabilecekleri bir ortam yaratıyor.
O güne kadar evde kapalı olan çocuklar, ailelerinin ellerinden tutarak getirilmesiyle, burada çalışmaya ve insanlara hizmet etmeye başlıyorlar.
Müşteri ve çalışan ilişkileri başlıyor bu mekânlarda.
Her geçen gün daha da sosyalleşiyorlar.
İş sorumluluğu başlıyor her birinde.
Para kazanıyor olmanın özgüvenini yaşamaya başlıyorlar.
Kısacası...
Taşıdıkları rahatsızlık yüzünden evlerinin içinde geçirdikleri yaşamı, normal bir insandan hiçbir farkları olmadıklarının bilinciyle dış dünyaya taşıyıp, birey olmanın hazzını yaşıyorlar.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'ın söylediği gibi "Bir zamanlar evden çıkmıyorlardı, şimdi ise eve girmek bile istemiyorlar"
Tepebaşı Belediyesi bu proje ile bu çocukların kendini birey olarak hissetmesi için elinden gelenin fazlasını yaptı.
Bunu bir teşekkür ya da ödül almak için de yapmadı.
Sosyal sorumluluğun belki de en ulvi, en güzelini üstlendi.
Şimdi sıra bizlerde...
Bu mekânlara ne kadar çok gidip, bu çalışan çocuklarla ne kadar çok müşteri-çalışan ilişkisi içinde olursak, en azından Tepebaşı Belediyesinin vermiş olduğu katkının çok küçük de olsa bir bölümüne galiba ortak olabileceğiz.