
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Büyükerşen "Sonunda beni fıtık ettiler ya"
Yayınlanma:
Bir arkadaşımızın ufak bir rahatsızlık geçirip, acil serviste müdahale altına alınması üzerine gitmiştik Acıbadem hastanesine...
Bir süre arkadaşımızın yanında onu teselli ederken, yandaki acil servis odasından gelen seslere ister istemez kulak misafiri olmuştuk.
Doktor olduğu anlaşılan kişi "Bakın beyefendi! Bizim burada yaptıklarımız boşa gidiyor. Hiç dikkat etmiyorsunuz. Fizik tedavi çok dikkat isteyen bir tedavi yöntemidir. Burada fizik tedaviye girdikten sonra özenli olmanız lazım. Gidip eve dinlenmeniz lazım. Ama siz tam tersini yapıyorsunuz. Akşam vakti buradan çıkıp ya iş yerine, ya da nikah kıymaya gidiyor, saatlerce ayakta kalıyorsunuz. Böyle olunca da verdiğimiz fizik tedavi resmen boşa gidiyor ve iyileşmeniz de gecikiyor" diye adeta fırça çekiyordu.
İstem dışı baktık "yan odada neler oluyor?" diye...
Bir de ne görelim!
Acil servis odasında doktordan adeta fırça yiyen kişi, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen değil miymiş!
Şaşırdık tabi...
-"Hayırdır hocam?" diye sorduk anında...
Bel fıtığı dayanılmaz ağrı vermeye başlamış.
Birkaç gündür girdiği fizik tedavi de, ağrılara çare olamamış.
-"Daha önceden de var mıydı böyle bir rahatsızlığınız?" diye sorduk...
-"Yoktu" dedi önce...
Ardından da...
-"Kendi gözlerinde gördün işte. 15 yılda beni fıtık etmeyi başardılar" dedi...
-"Fıtık edenler meclisteki AK partililer mi? Yoksa CHP'liler mi?" diye bir soru sormayı aklımızdan geçirsek de, orasının gazetecilik yapma yeri olmadığını düşünerek sustuk.
Zaten o esnada da Büyükerşen için doktorların ameliyat kararı verdiğini ve 24 saat içinde operasyonun yapılacağını öğrendiğimizden, "Geçmiş olsun" diyerek ayrıldık hastaneden...
Önceki akşam öğrendik ki, Büyükerşen ameliyat olmuş...
Operasyonu başarılı da geçmiş...
Ama hala söylediklerine cevap arıyoruz kafamızda...
Büyükerşen'i mecliste bulunan AK partiler mi, yoksa CHP'liler mi fıtık etti?
Ya da her ikisinin de bu işte katkısı mı var?
Ne dersiniz?
Not- Şimdi bu yazıyı okuyan "İyi de... Büyükerşen'in fıtık ettikleri ne olacak?" diye soracaktır...
Ne diyelim?
Galiba onları da ziyaret edeceğiz hastanelerde...
......
Hamamyolu ve tarihi Odunpazarı tespitleri...
Havanın da güzel olduğu bir yaz günü üşenmeyip, Anadolu Üniversitesi önünden yürüyerek Odunpazarı'na kadar çıkmıştık.
Çok keyifli de bir yürüyüş olmuştu bu.
Ertesi gün, yaptığımız yürüyüşün de etkisiyle "Üç farklı Eskişehir" adı altında bir yazı kaleme almıştık.
Zira...
Anadolu Üniversitesi ile Köprübaşı arasının farklı bir Eskişehir'i...
Köprübaşı ve Hamamyolu'nun daha farklı bir Eskişehir'i...
Odunpazarı'nın ise, bambaşka bir Eskişehir'i yansıttığıyla alakalıydı bu yazımız.
Gerek insanların yaş grupları, gerek ekonomik profiller ve gerekse çevre dokusu itibarıyla bir Eskişehir'den diğer Eskişehir'e geçişte belirgin geçişler açıkça hissediliyordu.
Kendi kendimize...
-"Niye Hamamyolu ve Odunpazarı da bir Üniversite Caddesi olamıyor?" diye düşündüğümüzü ve bu düşüncemizi de yazıya döktüğümüzü hatırlıyoruz.
İşte bu yüzden...
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt'un, Hamamyolu ile ilgili proje düşüncelerini duyduğumuza sevindik...
Tarihi Odunpazarı bölgesinin daha iyi gezilmesi, gelenlerin Odunpazarı'nda daha çok vakit geçirmesi için bölgenin araç trafiğine kapatılması fikri heyecanlandırdı bizi.
Tarihi Odunpazarı bölgesinden Köprübaşına kadar, insanların yürüyüş güzergâhı olması gerektiğine yaptığı vurguyu doğru ve önemli bulduk.
Sonuç olarak...
Odunpazarı Belediyesinin hem Hamamyolu hem de tarihi Odunpazarı bölgesi ile ilgili düşüncelerini destekliyoruz.
Dahası...
Bu tespitlerin düşüncede kalkmayıp hayata geçmesinin de bölgeye ayrı bir statü kazandıracağını düşünüyoruz...
Umarız, tespitte ve düşüncede kalmaz, biran önce hayata geçir...
.............
"Bana ne?" ile nereye kadar?
Eskişehir'in içinde bulunduğu ve her ortamda sıkıntısını içinde yaşadığı bazı sorunlar var.
Bu sorunlar aslında çözülemeyecek sorunlar da değil.
Ancak bu sorunlar çözülmüyor.
Çözülememesinin nedeni imkânsızlıklar falan da değil.
Tek neden "Bana ne" zihniyeti.
Örneğin;
Eskişehir'in yaşadığı ve her geçen gün de aran bir Trafik sorunu var.
Aslına bakarsanız bu sorun bu şehirde yaşayan herkesin sorunu.
Dolayısıyla bu sorunu çözmek için her kurumun taşın altına elini koyması lazım.
Ancak, ne böyle bir düşünce var, ne de böyle bir çalışma...
-"bana ne... Trafik belediyenin halletmesi gereken bir konu. Nasıl bu hale getirildiyse, bu hale getiren düzeltsin" denilebiliyor.
Alın size diğer bir örnek.
Çevre yolu yapıldı bitti.
Kullanıma açıldı.
Halen, Bağlar Caddesi'nden gidişte, Anadolu üniversitesi kapısı önüne geldiğinizde sağ tarafa dönemiyorsunuz.
Çünkü...
Bağlar Caddesi'nden Ankara yönüne dönülecek yol hala açılmadı.
Açılması için deplaselerin yapılması, istimlaklerin gerçekleşmesi gibi bir takım işlerin yapılması lazım.
Bunlar yapılmadığı için de açılamıyor.
Zira, yukarıda söylediğimiz "Bana ne" anlayışı burada da sürüyor.
-"karayolları başladı Karayolları bitirsin" deniliyor.
Netice olarak....
Eğer bu gün Eskişehir bazı sorunları yaşıyor ve bu sorunları çözemiyorsa...
Çözülemeyen sorunlar da vatandaşa her geçen gün eziyetin daha da büyüğünü çektiriyorsa...
Bunun temelinde "bana ne" anlayışı var.
İşte bu anlayış nedeniyle bu şehirde bu çileyi çekiyoruz.
Bize bu çileyi çektirenler de, güya birbirlerinden intikam alıyorlar.
.......