1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Büyükerşen'in sitemini falan anlarım da....

Yılmaz Büyükerşen'in Ahmet Ataç'a kızıyor olmasını ve gönül koymasını belki anlarım.
Öyle ya... Yılların birlikteliği, dostluğu, ağabey-kardeşliği var ortada.
Acı tatlı anılar, birlikte çekilen meşakkatler ve beraberce yaşanan sevinçler var.
O yüzden, haksız dahi olsa, 40 yılı aşkın birlikteliği düşünüp, Büyükerşen'in Ataç'a karşı sitem ve eleştirilerine belli ölçüde hak veririm.

Hatta...
Haksız da olsa, zamansız da olsa, yersiz de olsa, bir yerde durup:
-"Büyüğüdür söyler","Büyüğüdür yapar", "Büyüğüdür haklıdır" derim.
O nedenle Büyükerşen'in Ahmet Ataç ile ilgili zaman zaman inişli çıkışlı duygu değişikliklerini anlayabilirim.

Ancak...
Büyükerşen'in yakınlarında yer alan.
Varlıkları tamamen Büyükerşen'e endeksli olan.
Onun sayesinde rüyasında bile göremeyeceği yerlere gelen.
Büyükerşen'in olmadığı gün sokakta selam bile verilmeyen o eski günlerine dönecek olan.
Hatta.
Büyükerşen'in en yakınında yer alabilmek için dokuz takla atan bazılarının, Büyükerşen'den çok "Büyükerşenciliğe" soyunmasına, Büyükerşen'den çok "Büyükerşencilik" yapmasına bir anlam vermek çok zor.
Bu insanların:
Büyükerşen'in Ataç'a söylemediği lafları söyleyebilmeleri...
Büyükerşen'in Ataç'a karşı yapmadığı davranışları yapabilmeleri.
Büyükerşen'in Ataç'a karşı "Büyüğüm. Severim de döverim de" tavrını sürekli "Dövmeli" şekline sokma çabalarını da anlamak mümkün değil.
Elbette bunun altında, sözünü ettiğimiz bu kişilerin Ahmet Ataç'ın şehirde bulmuş olduğu karşılığın rahatsızlığı yatıyor ama...
Yine de, Ahmet Ataç'ı Büyükerşen nazarında itibarsızlaştırma gayretlerini aleni olarak yapıyor olmalarını da gerçekten anlamanın olanağı yok.
Sonuç itibarıyla...
Yılmaz Büyükerşen bu şehirden çıkmış nadide bir markadır, bir isimdir, hatta bir efsanedir.
Görev süresi bittikten sonra dahi ismi aynı şekilde korunması gerekir.
Büyükerşen'in böyle kalması, böyle anılması ve böyle anlatılması için de herkesin kendince belirli bir çaba harcaması gerekir.
Bu konuda harcanabilecek ilk çaba ise, bir marka ve efsane olan Büyükerşen'i öncelikle varlıkları Büyükerşen'e bağlı olan "Büyükerşenciler"den, hatta gerektiği yerde kendisinden bile korumak olmalıdır.
Büyükerşen'in taşıdığı en büyük ağırlık, bu şehirde kendilerini Büyükerşen yerine koyup, Büyükerşen'in yapmadığını yapma hakkını kendisinde bulanlardır.

Şu da çok iyi bilinir ki:
Balonları uçuran, zamanında atılan ağırlıklardır.
Düşüren ise, atılmak yerine sepette tutulan aynı ağırlıklardır...
.....
Bu sezon basket şöleni var
Futbol elbette ama, Eskişehir'in kent yaşamı düşünüldüğünde bu şehre en yakışan spor dalı futbol'dan sonra kesinlikle Basketbol.
Eskişehirlilerin öteden beri sevdiği ve ilgi duyduğu bir spor dalı.
Türkiye Basketbol 1 nci liginde mücadele veren Nesine.Com Eskişehir basket takımı, yapmış olduğu transferler ve şehrin spor kamuoyuna sunduğu enerji ile bu sezon Eskişehirlilerin basketbol heveslerini tam anlamıyla gidereceğe benziyor.
Çıktığı ve Eskişehirspor yönetici ve takımının da tam kadro izlemiş olduğu ilk karşılaşmasında sahadan galibiyetle ayrılan ve var olan heyecanı böylelikle daha da sonraki haftalara yükselten Nesine.com Eskişehir Basket görünen o ki bu sezon içinde Eskişehirli basketbol severlere hem sevinç hem de görsel şölenler sunacak.
.....
Bu koku
nedir arkadaş?
Cuma günü Eskişehir'e gelen biri, otobüsten iner inmez "Bu nasıl şehir?"demiştir muhakkak.
Cumartesi günü Eskişehir'i gezmeye gelen turistler, otobüslerinden iner inmez kesin "Yürü ya! Bu şehirde bu şekilde yaşanır mı?" diye aklından geçirmiştir
Ve Pazar günü Eskişehir'e gelen kafilelerdeki insanlar, Eskişehir'e iner inmez "Hay sizin şehriniz batsın!" diye yorumda bulunmuştur.
Neden mi?
Hemen söyleyelim:
Eskişehir Cuma gecesinden başlayan ve Cumartesi ve Pazar günü de devam eden, insana adeta nefes aldırmayan leş gibi bir pis koku ile kaplandı.
Öyle böyle bir koku değil sözünü ettiğimiz.
Şehrin merkezinde yürürken insana istifra ettirecek kadar kötü bir koku.
Evde camı çerçeveyi açamayacak kadar da iğrenç bir koku.
Kokunun kaynağı her zaman olduğu gibi Şeker fabrikası.
Koku ise işlenen pancarın şlempe kokusu.
Her zaman olduğu gibi Şeker fabrikası "Koku bizden kaynaklanmıyor" diyecektir.
Demesi bir şeyi değiştirmiyor.
Çünkü...
Bu pis kokuyu tüm şehir 3 gündür çekiyor ve kokunun da nereden kaynaklandığını biliyor.
Netice olarak.
Siz ne kadar Avrupa şehri olduğunuzu söyleyip gezin.
Cadde ve sokaklarınızda gezen insanlar yolda burunlarını kapatıp yürüyorsa, pis kokudan dolayı evinin balkonunda oturamıyor, camı açamıyorsa,"Avrupa şehri" söyleminiz hikâyeden öteye gitmez.
O yüzden...
Kim yapar? Nasıl yapar bilemiyoruz ama.
Birileri çıkıp artık bu şehri bu kokudan kurtarmalı.
Aksi takdirde, soğuk kış ayları öncesinde insanların dışarıda geçirecekleri şu birkaç gün de,şehri kaplayan bu pis koku nedeniyle resmen kepaze olacak.

.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Toplu sözleşme pazarlığından yeni çıkmış sendika başkanı, salonda toplanmış isçilere ateşli bir söylev çekmektedir:
"Yoldaşlar! Yönetimle yeni bir sözleşme yaptık.Bundan böyle haftanın dört günü daha çalışmayacağız!"
Kalabalık, "Yaşasın!" diye bağırır.
"Çalışma saatimiz beşte değil, dörtte bitecektir!"
"Yaşaaaaaa!!"
"Çalışmaya dokuzda değil, on birde başlayacağız!"
"Helaaallll!!"
"Maaşlarımız yüzde 150 artacaktır!"
"Vaaaaaauuuuuvvvv!!"
"Yalnızca Çarşambaları çalışacağız!"
Bu sözün ardından derin bir sessizlik olur. Derken arkalardan bir ses duyulur, "Her Çarşamba mı ?"

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi