
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Büyükşehir'de yönetim anlayışı zafiyeti mi?
Yılmaz Büyükerşen'in ilk dönemi; Belediyenin sağını solunu toplama ve proje hazırlama dönemi olarak hatırlanır.
Ne zaman Belediye binasına girsek, hemen her odada proje üzerinde hummalı bir çalışmanın yapıldığını gözlerdik.
Beş yıl söz konusu bu projelerin hazırlığı ile geçti.
İkinci dönem ise, birinci dönem boyunca hazırlanan projelerin hayata geçtiği dönem olarak geçti.
İlk dönem boyunca Belediye binası içindeki hummalı çalışma, ikinci dönem başından itibaren adeta dışarıya taşmıştı.
Bina içinde Belediye teknik elemanı bulmak mümkün olmazdı çünkü hemen her çalışan bürokrat hayata geçirilmeye başlayan projelerin uygulama alanlarındaydı.
Büyükşehir eliyle yapılan ve Eskişehir'i de ayrıcalıklı hale getiren tüm işler, neredeyse bu ikinci dönem içinde gerçekleştirilip, hayata geçirildi.
İkinci beş yıl da işte bu şekilde geçti.
Üçüncü dönem ise durağanlıkla başladı Büyükşehir belediyesinde.
Açılan davalar, sürekli hale gelen müfettiş soruşturmaları, Belediye'de ve Belediye çalışanları üzerinde ister istemez ürkeklik yarattı.
Dikkatler, projelerden çok, açılan davalara ve müfettiş soruşturmalarına çevrildi.
DSP'den istifa edilip CHP'ye geçilmesiyle, ilk iki dönemde hissedilmeyen siyaset, bu dönem belediye içinde oluşan ve üstelik birbirleriyle çatışma halinde fazlasıyla hissedildi.
Kısacası...
Üçüncü dönem, heveslerin kırıldığı, Belediye içinde gruplaşmaların olduğu ve bu grupların adeta birbirleri üzerinde güç gösterisinde bulunduğu bir dönem oluverdi.
Şimdi gelelim dördüncü döneme.
Dördüncü dönemin başladığından bu güne kadar geçen zaman her ne kadar 5 ay gibi kısa bir zaman olsa da, Büyükşehir Belediyesi'nde yaşanan başka bir sıkıntı, bu kısacık zaman zarfında bile gözle görülür hale geldi.
Bu gün için, Büyükşehir Belediyesi'ndeki yönetim zafiyeti ile ortaya çıkan sıkıntılara ilişkin söylenen çok şey var.
Örneğin: belediye çalışanlarının hiçbirinin yüzünün gülmüyor olması i bunlardan birisi.
En küçük işlerde bile bir ihale komisyonu oluşturulamaması ve belediye'de görev yapanların ihale komisyonlarında yer almak istememesi de...
Hiç kimsenin "Yargılanırım endişesi ile" imza atmak istemediği, derinden korku yaşadığı da söylenenler arasında.
Belediye içinde, Büyükerşen'e en yakın olabilme çabası içinde olanların, iş sorumluluk almaya geldiğinde kenara çekilmesi ve bürokratları öne sürüyor olması da rahatsızlıklardan bir tanesi.
Hakkında dava açılıp, yargılaması sürenlerin yoğurdu üfleyerek yemesi misali diken üzerinde çalışmasından tutun da, teknik adamların yaşadığı endişe nedeniyle imza atmama uğruna yerlerinden sürülmeyi kabullenmesine kadar bir dolu sıkıntı yaşanıyor Büyükşehir Belediyesi'nde.
Tüm bu dile getirilen sıkıntılar da, Büyükşehir Belediyesi'nden iş ve hizmet çıkmasının önünde en büyük engel olarak gösteriliyor.
Sonuç olarak...
Kabul edin etmeyin, Yılmaz Büyükerşen'in değişik bir yönetim anlayışı var.
Bu yönetim anlayışı, herhangi bir kitapta asla yer almıyor.
Var olan herhangi bir modele de hiç mi hiç benzemiyor.
Belki de kendisini ayrıcalıklı ve başarılı kılan etkenlerin başında, bu hiçbir yerde örneği olmayan yönetim anlayışı geliyor.
Dolayısıyla...
Büyükerşen'in yönetim anlayışı çerçevesinde sahip olduğu kabiliyetin, Belediye içinde yaşanan bu sıkıntıları rahatlıkla giderebilecek boyutta olması lazım.
Ama bunu yapmıyor.
Hâlbuki...
Yaşandığı söylenilen sıkıntılardan haberdar olmaması mümkün değil.
Kaldı ki:
Nasıl Belediye içinde yaşanan sıkıntılar bizim kulağımıza kadar gelebiliyorsa, kendisinin de kulağına aynı sıkıntıların varlığı şüphesiz gidiyor olsa gerek.
Buna rağmen bir müdahalede bulunmuyor olması da ilginç.
Netice itibarıyla...
Yukarıda da söyledik...
Birinci dönem projelerle, ikinci dönem, bu projelerin uygulamaya konulmasıyla geçti.
Üçüncü döneme ise, davalar ve soruşturmaların gölgesinde ki durağanlıkla ve siyasetle daha içli dışlı olunur bir manzara ile geride kaldı.
Eğer...
Dördüncü dönemin daha başında hissedilen ve Belediye içinde yaşanan söz konusu sıkıntılar ortadan kaldırılmaz ise...
Büyükşehir belediyesinin dördüncü dönemi ilerde, "yönetim anlayışı zafiyeti ile geçti" denilerek nılacak.
Bizden söylemesi...
.......
İki ayrı imza kampanyası...
Eskişehir ile ilgili iki ayrı konuda sosyal medya üzerinde başlatılan iki imza kampanyası var.
Birincisi:
Depreme dayanıksızlığı nedeniyle yıkılan ve Eskişehir'in en eski öğretim kurumlarından biri olan Süleyman Çakır Lisesi binasının yeniden aynı görünüm ve aynı isimle yapılmasına yönelik.
Okulun mezunları ve öğretmenleri ile öğrencileri tarafından başlatılan bu imza kampanyasında, Süleyman Çakır lise binasının kent belleğinde var olan bir bina olduğu, depreme dayanıklı olmadığı için yıkımına ses çıkartılmadığı fakat, bu okulun arsası üzerine, yine aynı okul görünümünde ve aynı isimle yeni bir okul yapılması isteniyor.
Diğer imza kampanyası ise, 1 Eylül tarihi'nden itibaren uygulamaya konulan ulaşımda ki bilet fiyatlarına gelen zammın geri alınması ile ilgili.
Zammın aile ve öğrenci bütçesine ağır geleceği belirtilerek, yapılan fiyat artışının geri alınması isteniyor bu imza kampanyasıyla.
Her iki imza kampanyası da sosyal medya üzerinde büyük ilgi görüyor.
Tabi bu imza kampanyalarının büyük ilgi görmesi, başlatılan kampanyaların iyi sonuçlanacağı anlamına gelmiyor.
Ne Süleyman çakır Lisesinin yerine, aynı okulun yapılması, ne de ulaşıma gelen zammın geri alınması, her zaman olduğu gibi söz konusu bile olmayacak.
Karar alıcılar, her zaman olduğu gibi şehirde yaşayanların görüşlerine kulak tıkayacak.
Kendi bildiği fakat içinde halkın yararı olmayacak ne varsa yapmaya devam edecek.
...........
Başıboş mu? Başı yok mu? Bu şehrin?
-Esnafın biri, dükkânının önü kapanmasın diye dubalar koyup araç parkını yasaklayabilir mi?
Söz konusu yer Eskişehir ise, yapar...
-Aynı esnaf, yayalar yürüsün diye yapılan kaldırımın üzerine ne kadar buzdolabı ve stant varsa koyabilir mi?
Söz konusu Eskişehir ise elbette yapabilir.
-İnşaat yapan bir müteahhit, inşaatına beton dökmek için, hem de günün en hareketli saatlerinde koskoca sokağı kapatabilir mi?
Söz konusu Eskişehir ise Caddeyi bile kapatır.
-Fırıncı, dışı resmen çamur bağlamış kasalarla ekmek taşıyabilir mi?
Eskişehir'de olmayacak şey yok. Tabii ki taşır.
-Trafiğin en yoğun olduğu caddelerde ticari mal indiren araçlar olur mu?
Niye olmasın ki? Burası Eskişehir.
-Tramvay güzergâhına araçlar girer mi?
Tabii ki girer. Girenlerin büyük bölümü de Resmi ve belediyeye ait araçlar olur.
-Şehir merkezinden kaldırılan resmi Kurum binaları yine şehir merkezine yapılır mı?
Elbette yapılır. Hatta Adliye binasının karşısına Kültür merkezi bile yapılır. Burası Eskişehir.
-Taşınan Resmi Kurumların boşalttığı binaya başka bir Resmi kurum getirilip kondurulur mu?
Niye olmasın ki? Amaç şehir merkezi yoğunluğunu azaltmak değil ki, resmi kurumlara yer bulmak.
-Zaten sıkışan kent merkezinde ki 5 km lik alana 5 Otel 3 Alışveriş merkezi kondurulur mu?
Konur...Konur...Hiç merak etmeyin.
-Odunpazarı ve İstasyon meydanlarını otoparka çevirip, sonra da Meydan yapmak için kendini yırtan bir şehir var mıdır?
Bak bu sorunun cevabını bilemedik işte...
-Demiryolunun yer altına girmesini 6 yıldır bitiremeyen bir kent biliyor musunuz?
Bu da çok zor bir soru oldu?
-Demiryolu yer altına girecek diye iki köprü yıkan şehir var mıdır?
Bunu da pes geçelim...
-Havacılığın merkezi olan bir kentte Uçak seferlerinin olmaması nasıl bir duygu?
Enteresan vallahi...
-Çevre yolunu bitirip, Üniversite önünden çevre yolu bağlantısını yapamayan bir anlayış hangi şehirde vardır dersiniz?
Uğraşmayın. Biz aradık bulamadık.
-Kaldırımlarda ,özürlülerin rahatlıkla çıkabilmesi için hazırlanan rampanın ortasında ağaç olur mu?
Ne desek ki? Bilemedik şimdi...
........
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Adamı, vergi dairesine çağırmışlar.. Yanında bütün defterlerini ve hesaplarını da getirmesini istemişler.. Adam korku içinde, mali danışmanına gitmiş.. Sormuş:
- Vergi dairesine giderken nasıl giyineyim?.
Ne tür bir izlenim bırakırsam, bana daha az vergi cezası keserler?
Mali danışman öğüt vermiş:
- En eski elbiselerini giy. Yoksul, muhtaç bir görüntü ver ki,sana az ceza kessinler..
Adam güvenemeyip, bir de avukatına danışmış.. Avukat, mali müşavirin tam tersi bir öğüt vermiş:
- En yeni, en pahalı elbiseni giy. Güvenli, kendinden emin bir görüntü ver ki, az ceza kessinler vergiciler..
Adamı bu öğütler tatmin etmemiş.. Aklına güvendiği, filozof bir arkadaşına aynı soruyu sormuş..
Bu akıllı arkadaş bir hikaye anlatmış.. Şöyle demiş:
- Bir gelin, zifaf gecesi ne giymesi gerektiğini bir arkadaşına sorar.. O da, gırtlağa kadar kapalı, koyu renk bir gecelik giymesini tavsiye eder..
Bir başka arkadaşı ise, dekolte, şeffaf bir gecelik giymesini söyler..
Vergi dairesine giderken ne tür bir elbise giymesi için arkadaşından öğüt bekleyen adam, bu hikâyeyi dinledikten sonra, sorar:
- Zifaf gecesi ne giyeceğini bilemeyen gelinle, vergi dairesine giderken ne giyileceğini soran benim aramda ne gibi bir ortak yan var ki?
Adamın akıllı arkadaşı gülerek, izah eder:
- Ne giyersen giy, başına gelecek şey aynıdır..