6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA)

ÇANAKKALE'DEN İBRETLİ HATIRALAR


Çanakkale Savaşı dünya tarihinin en kanlı savaşlarından ve Türkiye tarihinin en büyük zaferlerinden biridir. İngiltere ve Fransa'nın (müttefik) Akdeniz donanmaları 18 Mart 1915 sabahı Çanakkale Boğazı'nı cebren (zorla) geçerek İstanbul'u almak için deniz harekatına başladılar.
107 parça savaş gemisiyle müttefik donanması o zamana kadar dünya tarihinin gördüğü en yoğun denizden bombardıman açarak Boğazda ilerlemeye başladı. Çanakkale Kumandanı Cevat (Çobanlı) Paşa 150 topla karşılık verdi.
Denizden geçemeyen düşman kuvvetleri 25 Nisan günü Gelibolu yarımadasına asker çıkararak meşhur Çanakkale (kara) savaşı başladı. Düşman kuvvetleri 1916 kışında bozguna uğrayarak çekilip gitti. Çanakkale Savaşı'nda İngilizler 205.000, Fransızlar 47.000 kayıp verdi. Biz de 250.000 şehit verdik. Bu savaştan unutulmaz birkaç hatırayı değerli okurlarıma arz etmek isterim.
* Ancak askerlerinden istihkam evi Frederik Rişard bir hatırasını şöyle naklediyor:
-12 Ağustos 1915 günü taarruza (hücuma) kalktık. 163. tümenimiz her bakımdan üstün döğüşürken çok garip birşey oldu. Berrak gün yüzünde birden somun ekmeği biçiminde altı veya sekiz beyaz bulut belirdi. Rüzgar olmasına rağmen bulutlar 60 rakımlı tepenin üstünde hareketsiz duruyordu.
Bulut kümesinin tam altına gelen yerde toprağa yakın bir bulut daha belirdi. Yaklaşık 250 m. uzunluğunda, 65 m. yüksekliğindeydi. Oldukça yoğun görünüyordu. Katı bir madde gibiydi. Ve İngiliz birliklerinin sadece 100 metre kadar uzağında bulunuyordu.
O sırada 4.Norfolk taburu 60 rakımlı tepeye doğru hücuma kalkmıştı. Tepenin Türklerden alınması an meselesiydi. Bizimkiler doğruca bulutun içine girdiler. Son erine kadar görüyordum. Nihayet hepsi bulutun içinde kayboldu. Hepsi gözümden silinince, bulut sanki yükünü almış gibi ağır ağır yükselmeye başladı. Diğer bulutlarla birleşti ve kuzeye doğru uzaklaştı.
Bir daha 4.Norfolk taburundan hiç kimse haber alamadı. Tek bir eri yada subayı geri dönmedi. Sır oldular.
Maneviyata inanmayanlar bunu kabul edemezler. Hadi bakalım maddeperestler bunu nasıl izah edecekler? Hatırayı Müslüman Türklerden biri anlatsa inanmazlar, sen hayal görüyorsun derler. Bu Allah'ın (c.c) müslüman Türklere bir lütfu ve yardımıdır.
* Çanakkale Savaşı'nda iki zafer birden kazanılmıştır. Biri düşmana karşı kazanılan maddi zafer, ikincisi ise ruh ve mana fazilet ve fedakarlık, din iman ve vatan sevgisi zaferi.
Bedir Savaşı nasıl imanın küfre karşı ilk direnişi ise Çanakkale'de (tabiri caizse) İslamın son karakolunun müdafasıdır. Çanakkale Savaşlarından kahraman askerimiz şehadet aşkıyle tam bir iman heyecanı içindeydi. Nitekim düşman çemberi içinde kalan Binbaşı Lütfü Bey'in o hengamede canhıraş bir şekilde;
"Yetiş ya Muhammed, kitabın elden gidiyor" feryadıyla istimdad etmesi bunun en aşikar bir ifadesidir.
Elimizde bulunan hatıraların ifadesine göre her asker o tehlikeli zamanda bile bir vakit namazını kaçırmamaya dikkat etmiş ve Cenab-ı Hakka daima iltica halinde bulunmuştur.
* Alay komutanı Yarbay Hasan Bey bu savaşta ölüler arasında bir kıpırdama hareketi görür ve oraya yönelir. Yerde yatmakta olan bir Fransız neferinin üzerine eğilir. Omuzundan tutarak çevirir. Bir anda Fransız er ani bir hareketle elindeki kasaturayı Yarbay Hasan Bey'in göğsüne saplar. Alay komutanı gafil avlanmıştı. Ahh! diyerek yere yıkıldı. (Kosova'da Murad Hüdavendigarin Sırp askeri tarafından hançerlenip şehit edildiği gibi)
Olaya derhal müdahele edilmişsede geç kalınmıştır. Hasan Bey'in göğsü kan içindeydi, yüzü solmuştu. "Allah şahimiz olsun kötü bir niyetle yaklaşmadım" dediği duyuldu. Alay imanı başında Kur'an okumaya başladı. Bir kaç ayet okumuştu ki Yarbay; "İmam Efendi! La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim" duasını 33 kere okuyunuz, dedi. Kendisine imamla beraber tekrar etti ve sonra "Beni ayağa kaldırınız" dedi. Komutanlar koltuk altlarından tutarak ayağa kaldırdılar. Birden:
-La ilahe illallah Muhammedün Rasülüllah, dedi. Gözlerini ileriye doğru dikmişti. Yüzünde bir tebessüm belirdi ve yüksek sesle "niçin zahmet buyurdunuz ya Rasülüllah?" diyerek ruhunu etslim etti (ruhu şad olsun)
* Balıkesir'de on sene öncesine kadar ayakkabıcılıkla meşgul ihtiyar bir Cevdet (Alkalp) dedemiz vardı. O anlatır: Rahmetli babam Hafız Ali, Çanakkale'de kaldığında anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu tanıyacak bir fotoğrafı bile yoktu. O günler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntılar Kuvayi Milliye zamanı işgal yılları, yokluk, kıtlık, sıkıntılı günler. Çocukluğumuz hep ekmek peşinde sıkıntıyla geçti.
Anam (Adviye) benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta her bir yere gidişte yanıma gelir.
- Oğlum ben pazara gidiyor. Baban gelirse hemen beni çağır ha
- Ben komşulara falancaya gidiyorum. Baban gelirse hemen beni çağır ha .. derdi. Annem babamı bekledi durdu. Aradan yıllar geçti. Anacağım ihtiyarladı. Gene hep değneğini kakarak dükkanına gelir. Baban gelirse beni hemen çağır oğlum, derdi. Günü geldi hastalığı ağırlaştı. Ölüm döşeğinde bizimle helalleşti."Bana iyi baktınız Allah razı olsun, dedi. Bana döndü yavaşça; "Baban gelirse ona annem seni hep bekledi de" dedi. Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek "hoşgeldin hoşgeldin" diyerek ruhunu teslim etti.
Hoşçakalınız.

Kaynak: Çanakkale şehitleri tanıtım ve Araştırma Derneği 90.yıl fotoğraf albümünden alınmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6-İbrahim ŞAVK (CUMADAN CUMAYA) Arşivi