(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK

CEHENNEMDEN CENNETE...

Maçın başındaki mücadeleye bakınca "Slow motion" çekim var zannettim.
Karşıda ilkel bir rakip vardı. Fakat Kırmızı Siyahlıların rakip alanda çoğalmak adına yaptığı hiçbir eylem yoktu.
Eskişehirsporlu futbolcuların ilk yarıda 15 pas yaptığını ama pozisyona bile giremediğini gördük.
Üstelik hiçbir getirisi olmadığı halde, tek santrafor oynatma hastalığı yine vitrindeydi.
Sağlam'ın inadı ilk 45 dakikayı adeta heba etti.
***
Tekrar etmekten usanmadığı yanlışları, Perşembe gecesi yine inatla sergileyen bir Ertuğrul Sağlam vardı. Hem de Trabzon maçında yeterli doneleri almasına rağmen...
Görünürde mutlak galibiyete bilenmiş bir takım.
Ama öznesinde risk olmayan... Hala tek santraforla oynamayı maharet sayan.
İkinci yarıda hatadan dönülünce; çift forvetin yanı sıra oyunu kanatlara yayarak genişleten bir takım çıktı sahneye...
Ve ardından aslında gecikmiş bir sonuç çıktı.
Bu filmin adını 'Cehennemden Cennete Dönüş' koydum...
***
Baktık ki; Kırmızı Şimşeklerin oyun üstünlüğüne karşılık, Antalya'nın sessizce süzülmeleri daha tehlikeli...
İçe dönük futbolumuz ve rakibin kontralarla kalemiz önünde tehlikeler yaratması tamamen bizim acizliğimizdi.
Nitekim biraz yetenekli olsalar ilk yarı en az 4-0 biter, şimdi herkes başka şeyler yazıp konuşurdu...
Allah'tan Antalya'nın inancı o topu kaleye sokmaya yetecek kadar güçlü değildi.
Eskişehirspor adına koskoca 45 dakikada not edeceğimiz futbol güzelliği de, pozisyon da yoktu.
***
Trabzon maçının benzeri yine klasik ikinci yarı dönüşü yaşadık.
Gördük ki, bu takım tahrip olmadan tahrik olmuyor.
Skor olarak geriye düşüldü ve ikinci yarıda Ertuğrul Sağlam tarafından baştan oynatılması gereken Trabzon maçında ki sisteme dönüldü. Ardından sonuca etki yapabilecek oyuncular sahaya sürüldü. Hal böyle olunca oyunun şekli de tamamen değişti...
Takımın kazanmaya soyunmasını belirleyen de böylece düşünce gücü oldu.
Yürekli düşünce...
Çünkü kavgaya katılmak yürek işidir. O yürekliliği de Sağlam ve ekibi ancak bu yarıda gösterebildi.
Tel tel dökülenler toplandı.
Forvet, karşı alandaki enerjisiyle rakip savunmanın belini kırdı.
Antalya'nın kendi kalesine attığı gol, iki güneşi yan yana görmek gibiydi. Çünkü baskıdan sonuç alamayan bir takımın, rakip savunmayı hataya zorlayarak böyle bir gol bulması gerçekten ihtiyaçtı.
Bir darbelik canı olan Antalya'yı, Kamara ve eleştirilere inat Necati'nin golleriyle saf dışı bıraktık...
Onlar bu sonuçla sadece kupadan elenmekle kalmadı, belki de küme düştü.
***
Futbolda bir gerçek var.
Bir şeyin gerçekleşmesini istiyorsan onu çok isteyeceksin.
Eskişehirspor finali istedi ve aldı.
Kazanmak gerçeği de, enerjinizi korkularınıza değil, cesaretinize verdiğiniz zaman başlar.
Facia olasılığı varken, dönüş yapabilmenin sırrı da budur.
Maçın bitimindeki resim, resmi bir tarihin belgesidir.
***
Perşembe geceki yazılan tarihin ardından futbolu değil, düşünceyi öne çıkarıp, gecenin sadece övgü kısmına bakalım.
Tamam da...
İzlemek istediğimiz takımın ikinci 45 dakikadaki olduğunu söylerken, Antalya gibi bir rakip karşısında sadece yarım saatte 4 net pozisyon verip, sonra da gol yediğimiz gerçeğini de görmezden gelmeyelim...
Finale kalmak birçok şeyin üzerini örtebilir...
Fakat gerçekler fena halde sırıtıyor.
Eskişehirspor kendinden de hoşnut olabilir...
Ama asıl gerçek olan şu ki;
Bu Antalya'yı elemek değil, eleyememek olay olurdu...
***
Tarihi sonucun altında imzası olanların cümlesini alkışlamalıyı da biliriz...
Ancak o kupayı istiyorsak, bazı gerçeklerimizi iyi etüt etmeliyiz...
27 yıl sonra finale kalmak tarihi bir sonuç ve efsanenin bitmediğinin belgesidir.
Bunun adı Anadolu'da başkaldırıyı başlatan Dev'in uyanması...
Bunun adı; efsaneleri dinleyen bir neslin kendinden sonrakilere anlatabileceği yeni bir hikayenin ön sözü...
Her harfi taraftarının içini ısıtan bir aşk:
"ES-ES-ES Kİ-Kİ-Kİ ES-Kİ ES-Kİ ES"
***
KUPA MI?
Yeter ki bu futbolcu topluluğu inansın ve final oynamayı kendine yeterli görmesin...
Yeter ki filmin içinde başka filmler çevrilmesin...
Yeter ki, Galatasaray'a o kupa teselli ikramiyesi olarak verilmesin...
Yoksa hiçbir maçın oynanmadan sonucu belli değildir...
Ve şanslar %50'dir.
Ve dolayısıyla o kupanın bir kulbu da bizim elimizdedir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK Arşivi