1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

CHP'de seçim senaryoları hazır...


2015'de yapılacak olan ve şunun şurasında 10 gibi kısa bir süre kalan seçimlere yönelik siyaset mühendisliği başladı.
Senaryolar artık parti çevrelerinde alenen tartışılıyor.
Özellikle de CHP'de.
Cumhuriyet Halk Partisi'nde Yılmaz Büyükerşen'in Milletvekili adayı olup olmayacağı konusu adeta gelenek haline geldi.
Her yapılan genel seçim öncesinde olduğu gibi, bu seçimler öncesinde de Büyükerşen'in ısrarla Milletvekili adayı olacağını söyleyenler var.
Kimi "Dokunulmazlığa ihtiyacı var" diyor kimi ise "Milletvekili, hatta olası bir koalisyonda Bakan olma hayali hep vardı" diyerek Büyükerşen'in bu seçimlerde vekil olma ihtimalini yüksek görüyor.
Her ne kadar, Büyükerşen'in milletvekili adayı olması halinde görevinden istifa etmek durumunda kalacağı ve yerine, meclis çoğunluğu nedeniyle bir AK partili üyenin Büyükşehir Belediye Başkanı seçileceği ihtimalinden dolayı bunun olması mümkün gözükmese de, birileri Büyükerşen'in vekil olacağında ısrar ediyor.
Bunun yanı sıra...
Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Başkanları olan Kazım Kurt ile Ahmet Ataç'ın, görevlerinden istifa ederek Milletvekili olabileceğini de söyleyen çok sayıda insan var.
Çünkü...
Her iki ilçede de meclis çoğunluğunun CHP'de olması, Başkanlar vekillik için istifa etse dahi, yerine meclis içinden bir başka CHP'li üyenin geleceği garantisini barındırıyor.
Kaldı ki:
Her iki ilçe meclisinde yer alan ve Kazım Kurt ya da Ahmet Ataç'ın oturdukları başkanlık koltuğunda hevesi olanlar, gerek Kurt gerekse Ataç'ın Milletvekili adayı olup koltuğu boşaltmasını adeta dört gözle bekliyor.
Sonuç olarak...
CHP'de, 10 ay sonra yapılacak olan Milletvekili genel seçimleri ile ilgili Milletvekili olabilecek isimler konuşulduğunda, partinin nedense seçilmiş üç belediye Başkanı ismi geliyor orta yere.
Bu bile, CHP'de yapılan siyasetin ne kadar dar bir alana sıkıştırıldığını adeta gözler önüne seriyor.
.......


8 Oyla kaybettim iyi mi?

O Eskişehir'in Bektaşisiydi...
Rahmetli İrfan Tanır'dan bahsediyoruz.
Eskişehir'in belki de gelmiş geçmiş en renkli simasıydı İrfan Tanır.
Organizatörlük yapıp, zaman zaman Eskişehir'e ünlü sanatçıları getirirdi.
Getirdiği her sanatçı Eskişehir'den kızgın ayrılırdı ama, bu kızgınlıkları İrfan Tanır'ın bir daha çağırmasına kadar ancak sürerdi.
Düzenlediği konserler için öyle bilet falan da satmazdı.
Eskişehir'deki belli başlı isimlere 10'ar, 20"şer tane bırakır, parasını peşin alır ve doğruca meyhanenin yolunu tutardı.
Hiç kimse yüzüne "Olmaz" diyemezdi İrfan Tanır'ın.
O sahip çıkılması, korunması gereken bir insandı herkes için.
Ayaküstü mükemmel şiirler yazar, hele hele içki masasında sohbetine doyum olmazdı.
Cebinde delikli kuruş olmadan gittiği mekânlarda, masası 5-6 70'likle dolardı.
Öylesine kendine has biriydi ki, söyledikleriyle, yaptıklarıyla efsane haline gelmiş, kulaktan kulağa anlatılır olmuştu.
Bir defasında, dönemin CHP'lilerine kızıp bağımsız aday olmuş ve 8 oy alarak listenin en sonlarında yer almıştı.
Seçimden sonra gittiği Ankara'da sorulduğunda ise;
-"Sormayın ya! 8 oyla Milletvekilliğini kaybettim" diyerek vermişti cevabını.
Aslında söylediği yalan da değildi hani...
Topu topu 8 oy almıştı ama, pişkinliği ve pratik zekasıyla örtebiliyordu tüm olumsuzlukların üzerini.
........

Abdest bozan parti...
Yıllar önce CHP nin eski Başkanı Deniz Baykal anlatmıştı anısını bir televizyon kanalında.
O zaman CHP nin Genel Başkanıydı.
Rize'nin bir köyüne uğramış Ankara'ya dönerken.
Köyde bir de bakmış yaşlı bir kadın iki elinde iki su dolu güğüm güç bela yürüyor.
Hemen durdurmuş arabayı ve yayan olarak gitmiş yaşlı kadının yanına.
-"Teyzeciğim sana yardım edeyim. Yükünü evine kadar götüreyim" diyerek almış elinden su dolu güğümleri.
Birlikte yürürlerken yaşlı kadın Baykal'a dönüp;
-"Seni buralarda hiç görmedim. Sen kimlerdensin?" diye sormuş.
Baykal;
-"Teyze ben Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanıyım" cevabı verince, yaşlı kadın önce ellerini başına koyup, sonra da Baykal'ın elinde ki su dolu güğümleri göstererek;
-"Ne yaptın be oğlum. Ben o taşıdığın sularla abdest alacaktım" diyerek, suları Baykal'a taşıttığı için büyük bir pişmanlık içine düşüvermiş.
Baykal bu olayı anlatırken, CHP li olmanın, toplumun bazı kesimlerinde hala abdest bile bozan bir durum olduğunu anlatmıştı.
Bu gün hala, Cumhuriyet Halk Partisine bu kadar olmasa da buna yakın bir anlayışla bakan toplumun bir kesimi var.
İşin ilginç tarafı...
CHP, kendisine karşı var olan bu anlayışı değiştirmeden iktidar olma şansı çok az.
O halde...
Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilk yapacağı, toplumun her kesimine CHP nin abdest bozacak bir parti olmadığını anlatmak, anlattığında da inandırmak olmalı...
Bu da maalesef salon toplantılarıyla ve Kılıçdaroğlu'nun da yakındığı gibi içkili mekan sohbetleriyle olmuyor...
Aksine...
Halkla kucaklaşmakla, halkın içinde olup, halkın dilinden konuşmakla oluyor...
Belki bu yazdıklarımıza bazı CHP liler kızacak ve "O iş öyle değil" diyeceklerdir ama...
Ne yapalım ki, toplumun bazı kesiminin CHP'ye bakış açısı böyle.
Ve CHP bu bakış açısını değiştirmek için çok da çaba sarf ediyor değil.
Umarız, son yapılan kurultayın ardından bu yönde çaba harcanır.

........


BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İki Türk Fransa'ya geyik avına gitmiş. Av da av yani... Deniz uçağıyla bir krater gölüne inecekler, dağlarda avlanacaklar sonra dönecekler... Şimdi onlara katılalım...
Pilot: Beyler göle indik, size iyi avlar. Bir hafta sonra tekrar bu göle sizi almak üzere iniyorum. Ancak şunu peşin peşin söyleyeyim, adam başı bir geyik taşıma hakkınız var. Deniz uçağı daha fazlasını kaldırmıyor.
Bizimkiler: Tamam, biz zaten seri avı düşünüyor değiliz, asıl kafamız dağılsın diye buradayız.
Pilot: Harika, iyi avlar. Rastgele!
Bir hafta sonra deniz uçağı göle iner... Pilot bir bakar ki... Bizimkilerin yanında, adam başı iki geyik!
Pilot: Bravo da, adam başı tek geyik demiştik. Bu uçak, bu ağırlığı taşımaz.
Bizimkiler: Taşır taşır.
Pilot: Taşımaz.
Bizimkiler: Taşır taşır.
Pilot: Beyler bakın! Burası Avrupa Birliği, her şeyin bir kuralı var. Nizam var intizam var! Dört geyikle binerseniz bu uçak havalanamaz.
Bizimkiler: Havalanır havalanır.
Pilot: Olmaz!
Bizimkiler: Geçen yılki pilot havalandı ama...
Pilot: Havalandı mı? Dört geyikle mi? Buradan mı?
Bizimkiler: Evet tastamam öyle. Geçen yılki pilot, dört geyikle havalandı!
Pilot: Madem o pilot yaptı, ben de yaparım. Hayatımda ilk defa böyle bir şey yapıyor olacağım ama kanıma girdiniz. Hadi yükleyin geyikleri, binin, bağlayın kemerlerinizi, kalkalım.
Pilot gazı verir... Deniz uçağı göl üzerinde süratlenir... Süratlenir... Kızaklar sudan kesilir ama uçak bir türlü ağırlığı kaldırıp yükselemez.... Ve sonuçta burun üstü ormanın içine çakılır, bin parçaya ayrılır. Şans eseri kimsenin burnu kanamadan herkes kurtulur. Ormanda, yarı baygın, paramparça olmuş uçağın yanında, bizim avcılardan biri kendine gelir, kafayı kaldırır... Arkadaşı da gözlerini açmıştır...
Gözlerini açan sorar:
- Len Ahmet, neredeyiz biz?
Bizimki şöyle bir etrafa bakar...
- Hemen hemen.... Geçen yıl düştüğümüz yerin 200 metre kadar gerisinde!

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi