
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
CHP'li belediye başkanlarının bundan böyle kırmızı ışıkta bile geçmemesi lazım.
Millet İttifakının İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu, belediye yönetimi ile ilgili “Yeni nesil belediyecilik” ismini verdiği yeni bir model ortaya koyuyor…
Bu sayede bir hayli de ilgi, destek ve sempati topluyor.
Ortaya koyduğu ve “Ben belediyeyi böyle yöneteceğim” dediği modelin içinde partizanlık, savurganlık, usulsüzlük olmayacağını, bütçe ve kaynakların doğru yerde kullanılıp, hiç kimseye ve hiçbir gruba peşkeş çekilmeyeceğini, tasarrufa önem verilip, insan ayrımın asla yapılmayacağını söylüyor.
Hemen her konuşmasında da bu söylediklerini üstüne basa basa tekrarlıyor.
Görünen o ki Ekrem İmamoğlu’nun “Bu şekilde yöneteceğim” sözleri toplumda da fazlasıyla karşılık buluyor.
Zira bu sözleri dinleyen pek çok kişi “Seçilerse gerçekten bu şekilde yönetir” inancına sahip oluyor.
Aslına bakacak olursanız, Ekrem İmamoğlu’nun ortaya koyduğu “Yeni nesil belediyecilik” modeli vatandaşın nazarında, CHP’li tüm belediyeler ve belediye başkanları için ister istemez bir kıyas modeli haline geldi.
O yüzden…
Vatandaş bundan böyle, CHP’li başkanların yönettiği tüm belediyeleri, Ekrem İmamoğlu’nun ortaya koyduğu “Belediyecilik modeli” söylemleri üzerinden bakıp değerlendirecek.
örneğin…
-Savurganlık, insan ayrımı, kayırmacılık, partizanlık yapıldığına şahit olduğunda “Bak şimdi bu olmadı!” diyecek.
-Uygulamalarda, ihalelerde, davranışlarda bir sıkıntı fark ettiğinde “Söylediğinizle yaptığınız birbirini tutuyor mu şimdi?” diye soracak.
-Belediye bütçesinden boş yere para harcandığını, tasarruf yerine har vurup harman savrulduğunu, çalışanlara emeğinin karşılığının verilmediğini gördüğünde “Sizin de samimiyetiniz tiyatrodan ibaretmiş” diye lafı yapıştıracak.
-Bugün “Yeni nesil belediyecilik” adına söylenmiş ne varsa, tam tersine şahit olduğunda “Ekrem İmamoğlu öyle demiyordu ama” diye hesap soracak.
Sonuç olarak…
Belki farkındalar ya da değiller ama Ekrem İmamoğlu’nun “Uygulayacağım” dediği “yeni nesil belediyecilik” modeli, vatandaşın nazarında CHP’li belediyelere çoktan geldi ve yerleşti bile…
CHP’li belediye başkanlarının bundan böyle, bırakın partizanlık yapmayı, adam kayırmayı, peşkeş çekmeyi ve tasarruf yapmamayı bir kenara, kırmızı ışıkta bile geçmemesi, ağacın bir tek yaprağını dahi koparmaması gerekiyor.
Hatta…
Kendi çevrelerine sahip olmaları, yakınında bulunan ve kendi adını kendinden daha çok kullanarak, her türlü fırıldağı çevirme kabiliyetine sahip insanları göz önünden çekmeleri gerekiyor.
Dahası…
Kamuoyunun benimsediği bu belediyecilik modeline aykırı en küçük bir uygulama, hareket ve davranış karşısında “CHP’li belediye” anlayışını yerle bir edeceklerini unutmamaları gerekiyor…
O nedenle…
CHP’li tüm belediye başkanları, ortaya konulan bu model anlayışı çerçevesinde yönetim sergiler ve başkanlık yaparlarsa ne ala…
Yapmazlarsa, toplumda karşılık bulan bu yeni modeli de yok etmiş, hatta üzerine tüy bile dikmiş olurlar.
Bizden söylemesi…
.....
Adam haklı çıktı ama ne fayda!
NASA Kar Uzmanı olarak görev yapan Dr. Thomas Painter, Türkiye’yi ilgilendiren kötü bir haber vermişti 2018 yılının başında.
Küresel ısınma nedeniyle Türkiye’ye bundan böyle az kar, çok yağmur yağacağını söylemişti.
Sera gazlarının da etkisiyle bozulan iklim dengesi ve kürsel ısınma nedeniyle “Türkiye’de daha çok sel yaşayacaksınız.” demişti çok iyi hatırlıyoruz…
Bu yeni ikim durumuna hazır olmak için bir de öneride bulunup:”ülkenin bazı yerlerine çok yağmur yağacak. Bu yüzden ülke olarak altyapıya yatırım yapın. Bazı yerler ise ciddi kuraklık çekecek. Buna hazır olmak için de temiz su temini için acilen barajlar inşa edin!” uyarısında bulunmuştu.
Uyarıyı okuduğumuzda endişelenmiş ve bu endişemizi de köşemizde dile getirmiştik.
Aradan bir yılı aşkın bir süre geçti.
Gelinen noktada son yağışların, özellikle Eskişehir’deki tarım arazilerinin büyük bir bölümünü mahvetmesi ve ülkenin çeşitli yerlerinde meydana gelen sel ve heyelanların can ve mal kayıplarına yol açması, bir yıl önce uyarıyı yapan NASA uzmanını haklı resmen çıkardı.
O uyarıdan bu yana geçen süre içinde, bu konuyla ilgili hiçbir önlem alınmamış olması da, meseleyi bir tek biz ve bizim gibi birkaç kişinin ciddiye alıp endişelenmesi olmuş anlaşılan…
.....
Takdir özürlüyüz kabul edin…
Kişilerin yanı sıra, kurumlara, Odalara ve hatta partilere bakış açımıza kadar hemen her alanda yaygın bir hastalığımız var
-"Adamı sevmem ama, şu yaptığı iyi bir iş" lafı çıkmaz bir türlü ağzımızdan.
Ya da…
-"Şu partiden nefret ediyorum ama, yaptıkları şu iş gerçekten güzel bir hizmet" lafı da aynı şekilde…
Bize göre…
Sevdiğimiz adam ya da parti hep en iyisini yapar.
Sevmediğimiz adam veya parti ise, ne yapsa yapsın hep en kötüsünü...
Halbuki…
Herkesin eleştirilecek yanı kadar takdir edilecek bir yönü de mutlaka vardır.
Ama bunu söyleme cesaretini bir türlü bulamayız kendimizde.
Yaşadığımız ve şahit olduğumuz adaletsizliklerden sürekli yakınırız ama…
Kendi içimizde bir türlü adaleti ne yazık ki sağlayamayız.
Sonuç olarak...
Eleştiri konusunda kimse elimize su dökemez ama...
Ne yazık ki çoğumuz takdir özürlüyüz.
Ve takdir etmemek için de her zaman bir bahanemiz hazırda bekliyor…
.....
Biraz da gülmek lazım
çobanın birisi, kurtlara karşı kahramanlık gösteren köpeğine bir koyun bağışlamış. Olacak ya, o günlerde köpek ölmüş, fakat çoban sözünden dönmemiş. Köpeğe adanan koyun ise habire doğurmuş da doğurmuş, olmuş ayrı bir sürü. çoban bunları ne yapacağını bilememiş. En sonunda mahallin hakimine gitmiş, bu köpeğin mirasının kime kalacağını sormuş.
O da allem etmiş, kallem etmiş, kitabları karıştırmış; sonra da mirasın kendisine kalacağını söylemiş. Büyük bir yükten kurtulan çoban derin bir nefes alıp ferahlamış, “hemen sabahleyin köpeğin koyunlarını sizin eve getireceğim” demiş.
Adam tam kapıdan çıkacağı zaman aklına bir şey takılmış, geriye dönerek sormuş:
“Hakim bey, Ben bu sürüyü size getireceğim getirmesine de, aklıma takıldı; sen bizim köpeğin nesi oluyorsun?”