1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

CHP'lilerin birlik-beraberlikten anladıkları...


-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama bu il başkanıyla bu iş hayatta olmaz.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama bu ilçe başkanlarıyla da bu iş olmaz.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama Erman Gölet aday yapılırsa bu iş kesinlikle olmaz.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama, Büyükerşen partiyi dizayn derse bu işin sonu gelmez.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama Büyükerşen işin içinde yoksa bu hayatta olmaz.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama adaylar kesinlikle önseçim ile belirlenmeli.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama bu üye ve delege yapısıyla ön seçim kesinlikle yapılmamalı.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama bu genel başkanla bu iş olmuyor.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama Kılıçdaroğlu kesinlikle Genel başkan kalmalı.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama belediyeciler bu partide söz sahibi olduğu sürece bu iş olmayacak.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama DSP'den gelenler bu partide köşe başlarını tutmamalı.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama Listeler hazırlanırken hep CHP dışından gelenler listelere yerleştirilmemeli.
-Parti olarak birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var ama partide hep benim dediğim olmalı.
CHP'de herkes birlik ve beraberlik istiyor.
Seçim öncesi başarı için gereken tek şeyin, birlik ve beraberlikten geçtiğini söylüyor.
Ne gariptir ki: birlik ve beraberlik isteyen her CHP'linin mutlaka bir şartı var.
Tüm bunlardan sonra CHP'liler nasıl bir birlik-beraberlik istiyor, anlamak mümkün değil...
......

Kayı köyünde dere ıslahı yapacaklardı sözde...

Mihalıççık ilçesinin Kayı köyü.
Köyün içinden geçen bir dere var.
Bu derenin üzerinde de 6 köprü.
Mahalli seçimler öncesi "Derede ıslah çalışması" yapılacak diye iki köprü yıkılmış.
Bakan Veysel Eroğlunun toplu açılış töreni içindeki işlerde, bu derenin ıslahı çalışması da varmış.
Sonra ne olduysa olmuş ve müteahhit kayıplara karışmış.
Dere de ne ıslah edilmiş, ne de başka bir iş yapılmış.
İki köprü yıkıldığıyla kalmış.
Köyde yaşayanları büyük bir sıkıntıya sokmuş bu durum.
Çünkü ulaşım sağlanamaz hale gelmiş.
Dahası...
Islah çalışmasının yapılıp yapılmayacağı konusunda kendilerine bilgi veren de yokmuş.
Kısacası...
seçim bitmiş, herkes tarağını tasını toplayıp gitmiş.
Kayı köylüleri, yıkılmış iki köprü ve ıslahı yapılmayan bir dere ile baş başa kalmış.
Şimdi umutla bu ıslahın yapılacağı haberini bekliyor.
Ama haberi verecek olan da ortada yok ne yazık ki!
......
İnsanlar niçin inanmak istemiyor? Bunu hiç düşündünüz mü?

Sazova'daki Stadyum tamamlanınca, Atatürk Stadyumu yıkılıp meydan haline getirilecek.
Kararları alındı, fikir birliğine varıldı.
Ancak, buna rağmen Eskişehirlilerin içinde hala bir şüphe var.
-"Bu gün böyle söylenilse de, yarın iş değişir, Atatürk stadyumunun yeri imara açılıverir. Çünkü en büyük rant burada" düşüncesi hala devam ediyor.
İyi de, niçin verilen sözlere insanlar inanmak istemiyor?
Öle ya! Bunu söyleyenlerin içinde koskoca bakanlar, milletvekilleri, valiler olduğu halde niçin insanlar verilen sözlerin tutulacağına pek de ihtimal vermiyor?
Niye vermiyor söyleyelim mi?
Atatürk Stadyumunun yerinin meydan olması gerektiğini yıllar önce bir tek o dönemin Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı söylemişti açık açık.
Onun dışında...
Dönemin valisi "Hiç merak etmeyin. Yeni stadyum, mevcut Atatürk Stadyumunun olduğu yere yapılacak. Size vali sözü" derken, dönemin Milletvekili, şimdinin bakanı "Belki Atatürk Stadyumunun yerinin bir bölümünü meydan yapabiliriz" demiş, diğer bir vekil ise "TOKİ kendi parasını çıkartmadan meydan falan yapamaz" gibi açıklamalarda bulunmuştu.
Sonra işin içine Türk Dünyası sokuldu ve Anadolu Üniversitesi'nin aktaracağı para ile "Atatürk Stadyumunun yerini meydan yapacağız" kararı alındı.
Karar alındı alınmasına ama, yukarıda da söylediğimiz gibi Atatürk Stadyumunun yerinin tamamıyla meydan olacağına hala çok kişi ihtimal vermiyor.
-"Bugün verilen sözler, yarın geldiğinde unutulur" deniliyor.
Umarız böyle olmaz.
Umarız bu gün verilen sözler, özellikle de Meydan konusunda yarın geldiğinde yerine getirilir.
Umarız...
İçinde hala şüphe olanlar gelecekte haklı çıkmaz...
......

Anlayana...


-Seçimde hangi partiye oy vereceksiniz?
Hiçbir partiye vermeyi düşünmüyorum.
- Peki niçin?
Bu güne kadar verdik de ne oldu?
- Ne olmadı ki?
Halimizden belli değil mi? Herkes "Kurtaracağız" diye geldi, bırakın kurtarmayı, her seçimde bir önceki yılı arar olduk.
- Ne olmasını isterdiniz?
En azından verilen sözlerin tutulmasını isterdim.
- Peki tutulmadı mı?
Bırakın verdikleri sözü tutmayı, seçimden sonra yüzlerini bile göremedik.
- Önümüzde seçim var ama...
Biliyorum. Yine ortaya çıkacaklar ve "Kurtaracağız" diyecekler.
- Artık inanmıyorsunuz anlaşılan?
Bu durumda kim kime inanır ki. Yine yağıp gürleyecekler, sonra da ortadan kaybolacaklar. Bir dahaki seçime kadar. O yüzden oy moy vermeyeceğim kardeşim. Hiç birinin birbirinden farkı yok.
Bu karşılıklı konuşma, anket yapan bir genç kız ile, işçi emeklisi olduğunu sonradan öğrendiğimiz bir vatandaş arasında geçen ve bizzat şahit olduğumuz bir konuşma...
Bu konuşmadan herkesin kendisine çıkartacağı bir ders var aslında.
Özellikle de siyaset yapanların.
Tabii anlayana...

.......

BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Zengin ve ikram seven ağanın konağına bayramda önce bir molla gelmiş, peşinden de Bektaşi... Ağa ikisini de ağırladıktan sonra ocak başında kahvelerini içerken mollaya sormuş:
— Tütün içer misiniz?
— Estağfurullah, mekruhtur!
— Ya içki?
— Aman efendim haramdır, hiç olur mu?
— Ya kadınlarla ilişkiniz?
— Hiç olur mu, biz harama uçkur çözmeyiz!
— Saz, çalgı, musiki?
— Tövbe tövbe! Bunları, bana sorarak günaha giriyorsunuz.
Ağa, Bektaşi'ye dönmüş, aynı soruları ona da sormuş, Bektaşi her soruya;
— Eyvallah imanım, emrin olur! diye cevap vermiş...
Yemek bitmiş, misafirler yola çıkarlarken ağa onlara diş kirası vermiş. Mollaya bir altın, Bektaşi'ye de elli altın. Bunun üzerine Molla itiraz etmiş:
— Böyle bir kâfir adama elli altın, bana bir altın veriyorsun.Sana yakıştı mı bu ağam?
Ağa gülmüş;
— Onun masrafı ağır be Molla!

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi