
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
CHP'nin üyesine ulaşamamasında asıl vahim olan ne biliyor musunuz?
CHP, 1 Kasım seçim sonuçlarını da masaya yatırmak amacıyla İl Danışma kurulunu toplamış.
Toplantının açılış konuşmasını yapan il başkanı Sinan Özkar da partinin kendi üyelerine ulaşamamasından yakınmış.
- "Üyelerimizin üçte birinin telefonları kayıtlarımızda yok. Bu bir parti için emin olun bir facia. Üçte bir üyemiz kayıp. Üye ile iletişiminiz yoksa üyeye ulaşamıyorsanız o siyasi partinin bir tarafları eksiktir. 200 bin küsür oy aldığımız kentte 13 bin üye çok az bir rakam" demiş.
Bu durum danışma kuruluna çağrılacaklara da sirayet etmiş olmalı ki,salonun bırakın üçte birini, neredeyse yirmide biri boş kalmış.
Eğer Sinan Özkar'ın söylediği doğruysa...
Yani...
Parti, kendi üyesinin üçte birine ulaşamıyorsa...
Ortada Sinan Özkar'ın dikkat çektiğinden daha fazla bir vehamet var.
Zira...
Parti kendi üyesinin üçte birine ulaşamazken, özellikle delege seçimleri sırasında Belediyeler parti üyelerinin tamamına nasıl ulaşabiliyor?
Nasıl oluyor da, parti kendi üyelerini bulamazken, Belediyelerden bizzat açılan telefonlarla o bulunamayan üyeler bulunup, hangi listeye oy vereceği bile söylenebiliyor?
Parti kendi üyesinin telefonunu bilmezken, o bulunamayan üye nasıl oluyor da günde üç sefer aranabiliyor?
Demek ki CHP'de: üyeyi bulması gereken bulamıyor, bulması gerekmeyen rahatlıkla bulabiliyor.
İl başkanının elinde olmayan liste, belediye bürokratlarının elinde dolaşıyor.
Demek ki:
CHP Parti binasından çok, Belediyelerden yönetilip tanzim ediliyor.
O yüzden...
Asıl vahim olan partinin kendi üçte bir üyesine ulaşamamasında değil.
Asıl vahim olan...
Partinin ulaşamadığı o üyelere başkalarının rahatlıkla ulaşıyor olması galiba...
*******************************
Çok çaba harcadık ama kurtaramadık...
Anadolu Üniversitesinin temellerinin atıldığı binanın 1958 yılında çekilmiş bir fotoğrafını yayınlamıştık bu sütunlarda önceki gün.
Uzun süre İş-Kur tarafından kullanılan Yüksek İktisat ve Ticaret okulu binasının lojman yapımı için yıkıldığını ve şehrin önemli bir hatırasının da böylece yok edildiğini söyleyip "Bu şehrin hafızasını yok etme pahasına bu binayı yıkanlar kadar, buna engel olamadığımız için hepimiz sorumluyuz" demiştik.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç aradı.
Söz konusu binanın yıkılmaması, kent hafızası için korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması adına, Belediye olarak konuyu mahkemeye taşımışlar.
Ancak, mahkeme kararı bile beklenmeden söz konusu bina Afet riski taşıyor gerekçesiyle alel acele yıkılmış.
Ahmet Ataç "O binanın yıkımı içimi yaktı. Tüm çabalarımıza rağmen engel olamadık. Lojman yapılması gibi saçma sapan bir gerekçeyle, bir şehrin hafızasını yerle bir ettiler. Eskişehir'in en değerli kurumunun doğduğu binayı gözlerini kırpmadan yıktılar. İşin acı tarafı, bu bina yıkılırken dönemin Anadolu Üniversitesi yöneticileri kıllarını bile kıpırdatmadı" dedi önce...
Ardından da...
Kılıçoğlu binasının tescili kaldırılarak yıkıldığını, aynı şekilde Şeker Fabrikası ve alanının da tescilinin kaldırıldığını söyleyerek " Kentte hafıza adına hiç bir şey kalmadı. Çok uğraştık kurtarmak için ama yalnız kaldık" diyerek tamamladı sözlerini.
Biz yazımızda " Kent hafızasını koruyamadığımız için hepimiz suçluyuz" demiştik ama, hafızanın korunması için en küçük suçu olmayan, hatta bu konuda görevini fazlasıyla yapan,en azından Tepebaşı Belediyesi ve Ahmet Ataç varmış.
Şimdi iki kere suçluluk duymamız gerekiyor.
Hem kent hafızasını koruma adına mücadele vermediğimiz için, hem de bu mücadeleyi verenlere yeterince destek olmadığımız için.
Komple suçluyuz anlaşılan.
Zira...
O canım binanın yıkımına ilgisiz kalarak biz de resmen balyoz sallamışız...
****************************
Çevremiz ve sağlığımız plastik poşetin içinde çürüyor...
Bugün çevre için en büyük tehdit, hemen her gün kullandığımız plastik poşet ve pet şişeler.
Sadece çevre de değil.
Aynı zamanda insan sağlığı için de büyük tehdit oluşturuyor bu her gün kullandığımız plastik poşet ve pet şişeler.
Zira...
Bileşimlerinde kanserojen unsurlar barındırıyor.
Plastik poşetin hammaddesi olan polietilen doğada 1000 yılda çözünüyor.
İşin kötü tarafı, geri dönüşüm daha maliyetli olduğu için bu plastik poşetler sürekli üretiliyor.
Türkiye'de 5 kişiden biri naylon poşet yerine file kullanırsa ülkede yılda 31 milyar 46 milyon 400 bin naylondan kurtulunmuş olunuyor.
Maalesef plastik poşeti en çok kullanan ülkelerin başında geliyoruz.
Eskişehir Kent Konseyi Çevre Sağlık Çalışma Grubunun "Geri dönüştür dünyayı değiştir" projeleri kapsamında hayata geçirdiği ve "poşetten fileye dönüşüm" ü hedefleyen bir projesi var.
Amaç: plastik poşet kullanımının terk edilerek hem çevre kirliliğinin önlenmesi hem de insan sağlığının korunması.
Çevreye ve sağlığa verdiği ve bundan sonra da vereceği zararlar göz önüne alındığında,Kent Konseyi çalışma grubunun başlatmış olduğu bu proje son derece önemli.
Bu konuda çalışma başlatması da gerçekten takdir edilecek bir durum.
Düşünün, sadece plastik poşet kullanmayarak hem torunlarınıza bırakacağınız çevreyi hem de torunlarınızın sağlığını kurtarıyorsunuz.
Umarız bu proje daha da genişler.
Umarız, başta plastik poşet kullanımının yoğun olduğu market ve alışveriş merkezleri başka olmak üzere poşet kullanımını terk eder.
Fileler, Pazar çantaları ve kağıt poşetler eskiden olduğu gibi yaşantımıza geri döner.
Aksi takdirde...
Çevremiz de sağlığımız da o kullandığımız plastik poşetlerin içinde çürüyüp gidecek.
Plastik poşeti bu hızla kullanmayı sürdürürsek...
Bu söylediğimiz bu gün olmasa yarın mutlaka olacak.