
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
ÇİFTÇİ, HER DÖNEM MAĞDUR EDİLDİ
Tarım ve Köyişleri Bakanı Eker, geçen yıl makarnalık buğdayda 385 YTL/ton olan müdahale alım fiyatının, bu yıl 440 YTL/ton, 375 YTL/ton olan ekmeklik buğdayın müdahale alım fiyatının da 425 YTL/ton olarak belirlendiğini, ayrıca ton başına 45 YTL prim verileceğini açıkladı.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı, Şemsi Bayraktar, ise hububat fiyatlarının, maliyeti bile karşılamadığını belirterek, "Gerekli düzenlemeler yapılmazsa, piyasa fiyatları, Toprak Mahsulleri Ofisi'nin altında kalır" diyerek tepki gösterdi.
Şu bir gerçek ki, son yıllarda köylü güç durumdadır. Büyük kentlere, göç hız kazandı. Tarım alanlarının, küçümsenmeyecek miktarı atıl olarak bekletiliyor. Özellikle de meyve ve sebzeye pazar bulunamadığından, ya tarlada çürüyor ya da yok pahasına satılıyor.
Oysa çok partili dönemde, her gelen siyasi iktidar, "Kalkınma Köyden başlayacaktır" ifadesini kullandı. Ancak hiçbir siyasi iktidar, bu vaadini yerine getiremedi. Hatta bu vaat entelektüel çevrelerce yadırgandı ama aynı çevreler,"Serbest Pazar Ekonomisini" öne sürerek, tarımın desteklenmesini söylediler.
Ayrıca Türkiye'de, köylüyü destekleme girişimleri devede kula oldu. Çünkü batı ülkelerinde çiftçinin genel nüfusa oranı %5-6 arasındadır. Bizde ise bu oran, %40'ın üstündedir. AB'de nüfus aktif nüfusun %5'i olurken, AB'de bütçesinden ayrılan pay,%46'dır. Yani AB'de bütçesinin, yarıya yakın kısmı tarım kesiminin desteklenmesine ayrılmıştır. Buna rağmen de AB bu desteklemeyi yetersiz görmektedir.
Türkiye'de ise destekleme oranları, her geçen yıl azalıyor. Girdi fiyatları yükselirken mahsullere verilen taban fiyatlarda ciddi düşmeler var. 1980'li yıllardan itibaren, yanlış ve haksız tarım politikaları, yanında tarım ürünlerinin ithalatının serbest bırakılması da kötü gidişin tuzu biberi oldu. Bu sebepten de geçmişte tarım ürünleri açısından kendi kendine yeterli yedi ülkeden biri olan Türkiye, Bugün siyasi otoritenin hataları nedeniyle, tarım ürünleri ithal eden bir ülke haline getirildi.
Kırsal kesimdeki diğer bir tehlike de, "EROZYON" dur. Bu yolla yılda 1.4 milyon ton verimli toprak yok oluyor. Her yıl KKTC kadar, bir toprağı kaybediyoruz. Erozyonun önlenmesi için mutlaka mera ıslah çalışmalarına ve ağaç dikimine hız verilmeli mevcutları da en iyi şekilde korunmalıdır.
Elbette Eskişehir'de, Türkiye'deki tarım politikalarından etkilenmektedir. Özellikle de hububat ve pancara verilen taban fiyatlar, Eskişehir çiftçisini sürekli mağdur etti. Çünkü Eskişehir tarımı iki temel ürüne dayanmaktadır. Hububat ve şeker pancarı. Bu iki temel ürün de, siyasi otoritesinin "HALKIN EKMEĞİ" bakış açısıyla, sürekli fiyat baskısı altında tutulmuş, İki ürün de uluslararası pazarlara açık olmadığı için, kaynak yaratamamıştır.
Yıllardır, hububat ve pancara, Ankara'da taban fiyat verilmektedir. Ankara daki taban fiyatı belirleyicisi siyasi irade ise siyasi geleceğini ve çıkarını düşünerek, halka ucuz ekmek ve şeker yedirebilmek için, maliyet ve fiyat ilişkisini hiç dikkate almaksızın, Eskişehir'deki iki temel ürünün fiyatını, sürekli baskı altında tuttu ve Eskişehir çiftçisini de sürekli mağdur etti.
Her türlü olumsuzluğa rağmen, Eskişehir' in ekonomisine, tarımın katkısı yıllarca küçümsenmeyecek boyutlarda oldu. Bu katkı daha da artırılabilir ve sanayi ve ekonominin motoru haline de getirilebilirdi. Yeter ki tarım alanları, daha verimli kullanılsın, tarıma dayalı sanayi yatırımları teşvik edilsin ve destek verilsin. Dünyadaki tarımla ilgili teknolojiler de, zamanında tarım sektörüne aktarılsın. Çiftçi ile ilgili seminerlere de süreklilik kazandırılsın.
Elbette çiftçi ile ilgili alanda, siyasi otorite kadar, çiftçi ile ilgili sivil toplum örgütlerinin, özellikle de Ziraat odalarının da sorumluluğu vardır. Ancak ziraat odaları, noter görevi görmekte tarımda verimi artıracak tek girişimde bulunmamaktadır. Bu durumu pek çok kere durumu, yasal çözüm bulunması için milletvekillerine ilettik ancak çözün bulunamadı.
Yıllardır, ülkemiz ve Eskişehir'de tarım beklentileri, sadece nüfusu doyuracak bir araç olarak değerlendirildi. Oysa, tarım ürünlerinde global ve ulusal pazarlarda rekabet edebilmek isteniyorsa, tarımda sanayileşmeden başka çıkar yol olmadığını vurgulamak ve buna göre de stratejiler belirlemek, daha akıllıca bir yol olacaktır.