4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

ÇİZMEYİ AŞTILAR

AÇILIM, faturaları, bir bir gelmeye başladı. Oysa AK Parti iktidara geldiğinde, PKK terörü, yok denecek kadar azdı. Abdullah Öcalan' a, "SAYIN" demek suçtu. Bugün ise etnik kahraman ilan edildi. Güya "AÇILIM" la, PKK terörü bitirilecek, annelerin gözyaşı da dinecekti. Tam tersi oldu. PKK terörü, hız kazandı, annelerin gözyaşı da artarak akmaya devam etti.
Hükümlü olmasına rağmen Abdullah ÖCALAN, "15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran'dan sonra, ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar. Her ikisi de çok büyük olur. Müzakere olursa büyük ve anlamlı bir müzakere olur, savaş olursa da büyük bir savaş olur. Her ikisi de büyüktür, anlamlıdır ve kutsaldır." sözleri ile hükümeti ve kamuoyunu tehdit etti.
DİYARBAKIR 'da toplanan Demokratik Toplum Kongresi'nde (DTK) konuşan BDP' nin Van'da desteklediği bağımsız milletvekili adayı ve DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk ise "Kürtler hükmünü vermiştir; çözüm AKP'ye rağmen gelişecektir. Kürtler 'in, bu anlamda sabrı da, tahammüle de bitmiştir. Devletle olmuyorsa, halkımız kendi demokrasisinin kuracak ve kurduğu bu sistem içinde yaşamasını bilecek kadar örgütlüdür. Bu statüsüzlük durumu daha fazla devam edemez. Mısır gibi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Ancak, bir statü kazanılacak ve ne pahasına olursa olsun savunulacaktır" dedi.
Hülasa, emperyalist ülkeler, Ortadoğu, Kafkaslar ve orta Asya, özellikle de Türkiye' yi, 1975 Helsinki Sonuç Belgesi' nin, İnsan Hakları Temel hak ve Özgürlüklerini temel alan 7. nci maddesine yönelik bir modelle, demokratikleştirilmelerini amaçlamaktadırlar. Emperyalist ülkelerin, bu modelle tetikleyeceği insan hakları temel hak ve özgürlükleri istemleri, bu bölgelerdeki ülkelerin, parçalanmasına neden olacaktır. Nitekim BU MODELLE SOVYETLER; SAVAŞSIZ, İŞGALSİZ VE MÜDAHALESİZ BİR BİÇİMDE ÇÖKERTİLMİŞTİR. YUGOSLAVYA VE IRAK BÖYLE PARÇALANMIŞTIR. Türkiye' de, bu modeller parçalanmak istenmek, açılımlar ise bu senaryoya, zemin oluşturdu. Elbette bu tablo da öncelikli sorumlu, siyasi otoritedir. İktidar ne düşündü bilinmez ama " ETNİK AÇILIM" ülke için, ciddi sorun oldu. Çünkü PKK ve yandaşlarını umutlandırdı. Belirsizlik ise, ülke genelinde, etnik gerilim, kin ve nefreti artırdı. Özellikle de "ulusal" ve milliyetçilik" kavramlarının suç gibi gösterilmesi, gerginliği daha da artırdı.
Türkiye, etnik açılımlarla değil, kararlı ve cesur bir siyasi irade ile terörü bitirebilir. Vatandaş bunun farkında ama ne iktidar, ne de muhalefet bu alanda kararlı bir irade göstermiyor. Bilakis siyasi çıkar için, etnik milliyetçiliği körükleyecek beyanlarda bulunuyorlar. Oysa siyasi partiler, terör ve etnik milliyetçilik karşısına, karalı tutum izlenseler ülke huzura kavuşacaktır.
Hatırlıyorum da Eskişehir de bir şehit cenazesinde bir vatandaş "...Siyasiler şehitlerimizin, vatan için ne ifade etiğini bilmiyorlar. Bilselerdi, PKK terörüne, Tansu Çiler gibi, çözüm bulurlardı. O'nun döneminde, PKK terörünü, Özel Harekât Timi halletmişti.." diyerek sitem etmişti
Gerçekten de Prof. Dr. Sayın Tansu Çiler, milli meselelerde ve terörle mücadelede cesur ve kararlı oldu. KARDAK krizinde, " O BAYRAK! YA İNECEK, YA İNECEK! diyerek, milli konularda, ne kadar duyarlı ve cesur olduğunu gösterdi. PKK terörü ile kararlı bir şekilde mücadele etti.1993 yılında, terör ile mücadele de girilen yeni dönemde, özel harekât timlerine düşen görev de arttı. Sayıları 8000 civarına ulaşmıştı. PKK' ya karşı, çok başarılı oldular. Yok denecek kadar da şehit verdiler.
Türkiye Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Orta Asya ekseninde, kilit ülke durumuna gelmiş ve jeostratejik önemi de artmıştır. Ayrıca bu bölgelerdeki zengin enerji kaynakları," BATI" tarafından kontrol altında tutulup kullanılması, hayati önem kazanmıştır. Batı ülkeleri, bu bölgede, güçlü bir Türkiye istemiyor. O nedenle de etnik ve ideolojik akımları körükleyerek, Türkiye' yi bölmek veya pasifize ederek, hedeflerine ulaşmak istiyorlar. PKK ve yandaşları emperyalist ülkelerin, senaryolarının bir taşeronudur. Maalesef, Emperyalist ülkeler, "ERMENİ" ve "KÜRTLERİ", Türk toplumu üzerindeki hedeflerini gerçekleştirmek için, her dönem "TAŞERON" olarak kullanmak istedi.
Ayrıca hayalperest siyasiler, köşe yazarları, üniversitesi' nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açılması isteyen YÖK Başkanı, rektörler, Anadille eğitim öneren EGİT-SEN veya benzer isteklerde bulunan kişi/kişiler' de, bu senaryoya bilerek veya bilmeyerek destek vermektedir. Oysa Lozan'da emperyalist ülkeler, "Lozan da kaybettiklerimizi, onlara alfabe verdiğimizde tek tek geri alacağız " vaatlerini, dünya dil literatüründe yer almayan "KÜRTÇE" yi, dil yaparak, bu hedeflerini hayata gerçekleştirmek istiyorlar.
Hala bu senaryoları anlamaya siyasiler ve kişiler varsa ne denebilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi