1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Çoğu Eskişehirliyi, siyasette aday olduklarında ancak tanıyabildik...



-Nuri Uzel'in Eskişehirli olduğunu, zamanın Sosyaldemokrasi Partisi'nden 2 nci sıraya konulup, milletvekili olduğunda öğrenmiştik.
-Soy ismi aşinaydı ama, Erol Zeytinoğlu'nu da Anavatan Partisi'nden 3 ncü sıraya konulup, Milletvekili seçildiğinde öğrenebilmiştik.
-Kaymakamlıklar yapmış, en son Emniyet Genel müdür yardımcılığı görevinde bulunmuş Muharrem Tozçöken'i de, AKP'den Eskişehir milletvekili olduğunda öğrenebildik.
-Turizm Bakanlığı müsteşarı Nedim Öztürk'ü de aynı şekilde siyasette Eskişehir'den aday olduğunda öğrendik.
-Ruhsar Demirel, Utku Çakırözer ve Emine Nur Günay'ın da Eskişehirli olduklarını, Eskişehir'den aday ve sonrasında Milletvekili olduklarında öğrenme şansımız oldu.
-Bir zamanların ünlü polis müdürü Bülent Orakoğlu'nun da Eskişehirli olduğu, Eskişehir'den aday olduğunda bilindi.
-Eski İstanbul Emniyet müdürü Celalettin Cerrah ve eski Tübitak başkanı Nükhet Yetiş'in Eskişehirli oldukları yine isimleri adaylık için geçtiğinde anlaşıldı.
-Zeki Sezer'in Eskişehirli olduğunu DSP'ye genel başkan olduğunda, Hüseyin Aksoy'un Eskişehirli olduğu, kardeşi Sezai Aksoy belediye Başkanı olduğunda öğrenildi.
Örnekleri çoğaltabiliriz ama...
Kısacası...
Eskişehirli, önemli görevlerde bulunan Eskişehirlileri ancak Eskişehir'den aday olduklarında ya da Eskişehir'den milletvekili seçildiklerinde öğrendi.
Yani...
Siyaset sayesinde bu isimlerin Eskişehirli olduklarını öğrenebildik.
Bu Eskişehirliler olarak bizim büyük eksikliğimiz olabilir.
Onları siyasete girip, aday olmalarından önce tanımamız, bilmemiz gerekiyordu.
Ancak...
Yukarıda saydığımız isimlerin de büyük eksiklikleri var.
Çünkü...
Onlar da seçim kapıya dayandığında ve seçimlerde aday olmayı düşündüklerinde, doğdukları yer olan Eskişehir akıllarına geldi.
Siyaset hesapta yokken, bulundukları önemli görevleri yürüttükleri sırada ne bir Eskişehir lobisi içinde yer aldılar, ne de Eskişehir'de düzenlenen ve Eskişehir için önem arz eden etkinliklere katılma ihtiyacı duydular.
Siyaset ve adaylık hesabı da olmasa, Eskişehirli olduklarını hissettirecek hiçbir davranış içinde de muhtemelen olmayacaklardı.
Bugün için, bürokraside ve diğer alanlarda Eskişehirli olduğunu bilmediğimiz pek çok hemşerimiz var.
Hiçbirini tanımıyoruz.
Zira...
Zaman zaman gelip gitme dışında Eskişehir ile bir bağları yok.
Aralarında çok önemli ve çok kritik görevlerde bulunanları var aslında.
Hiçbirini bilmiyoruz.
Ne zaman mı öğreniriz bunların Eskişehirli olduklarını?
Hemen söyleyelim:
Seçimlerde aday olduklarında...
Çünkü...
Onlar da doğdukları Eskişehir'i aday olduklarında ancak tanımak zorunda kalıyor...
.....
"keser döner sap döner" sözünün ilk söylendiği yerin Sivrihisar olduğunu bilir miydiniz?

Süleyman Demirel'e, 27 Mart 1986'da Zincirbozan yolu görünüyor.
Yola çıkan Demirel'i Sivrihisar'da oldukça fazla kalabalık bekliyor.
Kalabalık, Demirel ile vedalaşacak.
O'nu Zincirbozan'a uğurlayacak.
Fakat...
Jandarma, Demirel'i Sivrihisar'da karşılayanların tek tek araç anahtarlarını topluyor.
Amaç: Konvoy oluşturup Demirel ile birlikte Zincirbozan'a kadar gidilmesini önlemek.
Demirel bu meseleyi duyunca çok üzülüyor.
-"Bunlar ayıp şeyler" diyor önce.
Ardından...
-"Bu meseleler yarın geçer ama halk kalır" dedikten sonra o ünlü sözü söylüyor:
-"Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner"
Bugün dahi siyasette çok sık kullandığımız bu söz anonim bir sözdür.
Ancak.
Türk siyasetine bu sözü ilk sokan kişi Süleyman Demirel'dir.
Ve bu sözün ilk söylendiği yer de Eskişehir'in Sivrihisar ilçesidir.
Sahiden de bu söz söylendikten sonra defalarca keser de dönmüştür, sap da, hesap da...
.....
Korku bildiklerimizi söyletmiyor...


Köylünün öküzü kaybolmuş...
Hemen Kaymakam'a koşmuş köylü.
-"Öküzümü kaybettim. Şimdi ben tarlayı nasıl süreceğim?"
Kaymakam "kayıp hayvan idaresini" aramış.
-"Ahmet Ağa'nın öküzü kaybolmuş. Sizde öküz var mı?"
Karşı taraf demiş ki:
-"Hayır kaymakam bey. Öküz yok. Ama bir Ayı bulduk. O var."
Köylüne yapsın?
-"Olur" demiş.
-"Belki biraz zor olacak ama tarlayı ayı ile sürerim"
Kayıp hayvan idaresine gitmiş.
İdarenin müdürü köylüye sıkı sıkıya tembihte bulunmuş.
-"Bu ayı terbiye edilmiş bir ayı... Ne dersen yapar. Fakat ona sakın "Ayı" deme. Dediğin anda ne yapacağı belli olmaz, perişan olursun"
Ahmet Ağa almış ayıyı.
Gitmiş köye.
Başlamış tarlayı sürmeye.
Ayı geçekten laf söz dinliyormuş ama iş yaparken sağa sola da zarar veriyormuş.
Bostanı eziyor, ağacın dallarını kırıyor, kümesi tahrip ediyormuş.
Sonunda köylü dayanamamış.
Ve ayıya demiş ki:
-"Ben senin ne olduğunu çok iyi biliyorum bilmesine ama... Müdür beye sözüm var. Adını o yüzden söyleyemiyorum..."
Bugün pek çoğumuz resmen böyle bir halde...
Neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz bilmesine de, korku bildiklerimizi bir türlü söyletmiyor.
Kimimiz vermiş olduğu sözden dönmeyi yediremiyor kendisine...
Kimimiz ise...
Kaybolan öküzün yerine kabul ettiği ayı'nın neler yapabileceğini çok iyi bildiği için cesaret edemiyor işin doğrusunu söylemeye...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi