
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Cumhurbaşkanlığı seçimi bitecek,yeni bir hüsran yolculuğunun seçim süreci başlayacak.
Siyaset sahnesinde uğraş veren iki tip insan var.
Birincisi, kendisine hedef koyup, o hedef doğrultusunda siyasi çalışma yapanlar...
İkincisi ise...
Hiçbir talebi olmadığı halde, çevre baskısıyla siyasete sokulanlar...
Geçmişte yapılan seçimlere şöyle bir baktığınızda, bir yerlere gelmeyi çok isteyen insanlardan çok, talebi olmamasına rağmen çevrenin, yani halkın baskısıyla bir yerlere gelenlerin sayısının bir hayli fazla olduğu gözleniyor.
Örneğin...
Selami Vardar... 12 Eylül öncesinde Belediye başkanlığı yapmış, deyim yerinde ise ununu eleyip, eleğini asmış bir konumdaydı.
1991 seçimleri geldiğinde çevrenin baskısı sonucunda aday oldu. "Ben yaşlıyım" dese de, insanlar belediye Başkanı adayı olarak onu görmek istediler. Bu konuda da önemli bir baskı unsuru oldular. Halbuki, Selami Vardar'ın böylesine bir talebi başlarda yoktu. Ve yapılan seçimlerde Belediye Başkanı seçildi.
Vardar'dan sonra belediye Başkanlığı koltuğuna oturan Aydın Arat'ın da böylesine bir talebi olmamıştı.
Şeker fabrikaları Genel müdürlüğü yapmış PTT Yönetim kurulunda görevi bulunan biriydi Aydın Arat.
Partide de önemli bir görevi vardı.
Aday belirlemenin son gününde zar zor adaylığa ikna edilerek getirildi. Yapılan seçimleri de kazanıp, Başkanlık koltuğuna oturdu.
Keza, halen Belediye başkanlık koltuğunda oturan Büyükerşen'in de Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü yaptığı süre içinde hemen her seçimde ismi aday olarak geçmesine rağmen, bu konuda hiçbir başvurusu olmadı.
Ta ki 99 seçimlerinde, çevrenin de baskısıyla Milletvekili adayı olmak istedi ancak, dönemin DSP Genel başkanı kendisinden büyükşehir belediye başkan adayı olmasını isteyince, bunu kabul etmek durumunda kaldı.
Aynı örnekleri Milletvekili seçilmiş isimlerde de görmek lazım.
Varını yoğunu Milletvekili olabilmek için harcamalarına rağmen, bir çok isim bir türlü milletvekili seçilemezken, çevre baskısıyla aday olan, ya da hiç hesapta olmamasına rağmen seçilen vekiller oldu bu şehirde.
Netice itibarıyla söylemek istediğimiz şu...
Siyasette bir koltuğa oturmak için, bunu çok istemek ve bu uğurda ne gerekiyorsa yapmak yetmiyor.
Bir koltuğa oturabilmek için, ya çevrenin zorlaması, ya da şansın büyük derecede rol oynaması gerekiyor.
O nedenle, hiç kimse "Benim hedefim şurası" diye yola çıkıp, bu yolun sonunda da hedefine ulaşacağını zannetmesin.
Eğer böyle bir düşünce ile çıkılan yol, çoğu insan için hüsranla bitti.
Not: Bu yazıyı kaleme almamızın nedeni, yarından sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucu belki de belli olmuş olacak. Belki de 15 gün sonra yapılacak olan ikinci tura kalacak seçim. Ama Ağustos ayı sonunda Cumhurbaşkanlığı seçimi tamamen sonuçlanmış, yeni bir seçim, yani 2015 Milletvekili seçimi gündeme gelmiş olacak. Milletvekili seçimi gündeme geldiğinde de, bu seçimi hedefleyen niyetliler bir bir çıkacak ortaya. Ve bu seçimin sonunda da, yine hüsrana uğrayanlar olacak. O yüzden şimdiden bilsinler istedik.
......
İkna edemediler ki insanları...
Bana ait olan ev, arsa ya da işyeri eğer Devlet tarafından alınacaksa, iki konuyu merak ederim.
Birincisi, benden aldıklarına karşı bana ne verileceği...
Diğeri ise...
Benden aldıklarının yerine ne yapılacağını...
Belki, ikincisinin o kadar önemi yok ama...
Benden aldıklarının karşılığında bana neyin verileceği bir hayli önemli.
Zira...
Bana ait olan ev, arsa ya da işyerinin mutlaka bir karşılığı olmalı ki, benim burada hakkım yenmesin.
Bu nedenle mağdur duruma düşmeyeyim, mülkiyet hakkımı alabileyim.
O yüzden...
İnsanlara ait olan menkul ve gayrı menkulleri ellerinden alırken, karşılığında onlara ne verileceğinin söylenilmesi lazım.
Eskişehir'de bir süredir Kentsel Dönüşüm Projelerinin uygulanacağı alanlar konuşuluyor.
Söz konusu alanlarda uygulanacak projeler olduğu söyleniyor.
Ancak...
Bu projelerin tam anlamıyla ne olduğunu kimse bilmiyor.
O yüzden de...
Kentsel dönüşüm Projelerini destekleyenler kadar, karşı çıkanlar da bulunuyor.
Karşı çıkanların büyük bir bölümü, kentsel dönüşüm Projesi uygulanacak olan bölgelerde evleri, işyerleri ya da arsaları bulunan insanlar.
Dönüşüm projesi uygulanması halinde, sahip oldukları ev, arsa ve işyerlerinin ellerinden alınacağını biliyorlar.
Bilmedikleri ise, bunun karşılığında kendilerine ne verileceği.
Karşılık olarak verilen ile mağdur duruma düşüp düşmeyecekleri.
Haklı olarak insanlar bunu merak ediyor.
-"mağduriyet yaşayacak mıyım?" diye kara kara düşünüyor.
Yukarıda da söyledik.
Ev, arsa ve tarla gibi mülkler insanların ellerinden alınacaksa, bu insanlar iki konuyu grçekten çok merak eder...
Birincisi, kendisinden alınanlar karşılında yine kendisine ne verileceğini...
İkincisi de:
Kendisinden alınanların yerine ne yapılacağı...
Şu anda tartışılan kentsel dönüşüm Projeleri ile ilgili insanların merak ettiği bu iki soru yanıt bulmuş değil.
O yüzden de...
Kentsel dönüşüm Projelerine karşı insanların bakış açısı net değil...
Aslında, söz konusu projeler kapsamında nelerin yapılacağı ve insanlara da, verdikleri karşısında neleri alabilecekleri söylenmiş olsa...
Belki de,Kentsel dönüşüm Projelerini ilk önce, projelerin uygulandığı alanlarda yeri olanlar
......
Başkasının seçtiğine kızmamak için seçiminizi sandıkta mutlaka yapın
Bu gün bir seçim var.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana ilk kez Halk Cumhurbaşkanını seçecek.
Seçilecek olan Cumhurbaşkanı da, Türkiye Cumhuriyetinde ilk kez Halk tarafından seçilmiş olma özelliği taşıyacak.
Seçimde oy kullanmak vatandaş olmanın şüphesiz en öncelikli görevi.
O nedenle...
Bu gün yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde kullanılacak oyların oranı, vatandaşların öncelikli görevi olan oy verme işlemini ne denli yerine getirdiğini, insanların ülke ve devlet yönetimine iştirak etmek için görevlerini ne şekilde yerine getirdiğinin de bir göstergesi olacak.
Çok da uzatmaya, seçime katılıp oy vermenin faziletlerini falan sıralamaya gerek yok.
Bugün herkes seçimde oylarını oylarını kullanmalı.
"Bana ne" dememeli.
Sandık başına giderek seçimini yapmalı.
Bunu yapmalı ki, başkasının seçtiğine kızma hakkı olmasın...
......
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
İki arkadaş barda sohbet ediyormuş. "Offf" demiş biri, "23 yaşında, mankenlik yapan, beş kuruşsuz bir sevgilim var, diğer yanda 63 yaşında inanılmaz serveti olan ve benimle yaşamak isteyen yaşlı bir dul, geleceğimi hangisiyle kuracağıma karar veremiyorum."
Diğeri "Saçmalama" demiş,
"Bu şartlarda bir saniye bile... tereddüt etmezdim doğrusu.
Ömründe bir daha 23 yaşında bir fıstığın ilgisini çekebilir misin sanki? Gençlik ve güzelliğin yerini ne tutabilir ki? Hemen koş o güzel peri kızının kollarına."
Arkadaşı "Haklısın" demiş, "İşte arkadaşlık bu. Akıl dolu desteğine ne kadar teşekkür etsem az."
Diğeri "Önemli değil" demiş "Bana şu yaşlı dul kadının telefonunu verir misin?"