
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
CUMHURİYET KOLAY KAZANILMADI
Cumhuriyet Bayramı, tüm yurtta kutlanacak. Bugün Eskişehir'de, saat 15'de, Cumhuriyet Yürüyüşü yapılacaktır. Cumhuriyetin önemi vurgulanacak. Ancak Cumhuriyet kolay elde edilmedi. Erzurum ve Sivas Kongrelerini takiben, bir büyük, istiklal savaşı verildi.23 Nisan 1920'de, milli iradeye dayanan Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı. 29 Ekim 1923'te Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyet yönetiminin, en önemli özelliği, seçim esasına dayanan bir idare olmasıdır. Bu seçim de, gerek seçme, gerekse seçilme hakkı bakımından belli bir kişiye, belli bir zümreye, belli bir sınıfa ait değildir; bütünüyle millete aittir. Cumhuriyet yönetiminde seçimle iş başına gelenlerin görev süresi belli bir dönemi kapsar. Ülke yönetimini belirleme de en yetkili unsur ise halktır. Yani seçmendir.
Atatürk, parlamento seçimleri ile ilgili olarak çok iyi yöntem belirlemişti. O' na göre, egemenlik kayıtsız şartsız milletin elindedir. Bu nedenle de, parlamento üyeleri de, millete karşı sorumludur. " PARLAMENTO ÜYELERİNİ HALK DOĞRUDAN DOĞRUYA VE HİÇBİR ARACI OLMADAN KENDİSİ SEÇECEKTİR." Üyelerin seçiminde aracılığı, ne yürütme kurumu olan hükümet, ne de "PARTİLER" yapabilir. Çünkü halk değer verdiği ve kendisinden hizmet beklediği kişi/kişileri, bizzat kendisi seçecektir. Yine Atatürk, " Halkı, hükümetin veya partilerin dayattığı kişi/kişileri, seçmek zorunda ve durumunda bırakmak, tamamen antidemokratiktir. " demiştir
Bugün öyle mi?
Bugün hâkimiyet halkın değil, parti liderlerinin elindedir. Onlar adayları belirler; halkta belirlenen adayları tercih eder. Oysa Atatürk' ün kurduğu Cumhuriyette, parlamento üyelerini, halk doğrudan doğruya aracı olmadan seçecektir. TBMM'de, görev alacak üyelerin seçiminde aracılığı, ne devlet ve yürütme kurumu olan hükümet, ne de partiler yapabilir. Çünkü halk değer verdiği ve kendinden hizmet beklediği kişileri bizzat kendisi seçecektir. Halkı hükümetin ve partilerin empoze edecekleri kişileri seçmek zorunda ve durumunda bırakmak, tamamen antidemokratiktir.
Cumhuriyet rejimi, her şeyden önce kişi, zümre ve sınıf yararını değil, kamu yararını ön planda tutan, kamu yararına dayanan bir yönetim şeklidir. Ancak ülkemizde, çok partili dönemde, halkın bu alanda tam yetkili olduğunu söylemek çok zordur. Çünkü halkımız, Yıllardır. Parti Genel Başkanları ve yönetimlerinin tespit ettiği adayları seçmek zorunda bırakılmıştır. Hatta tercih bile yapmasına müsaade edilmemiştir. Bu durum önümüzdeki yıllarda değişir mi bilinmez ama halka rağmen başarılı da olmak mümkün değildir. Nitekim de halka itibar etmeyen partiler, yok olup gitmiş, ülkemiz adeta parti mezarlığına dönüşmüştür.
Cumhuriyetin kuruluşu, yönetimin, devlet hayatımızın, siyasi hayatımızın, egemenliğin, bir şahsa, bir zümreye, bir sınıfa değil, millete ait olduğu gerçeğini kazandırmıştı. Padişahlığı da kaldırmıştı. Ancak çok partili dönemde, Cumhuriyet Padişahları türedi. Sonuçta da ülkemiz siyasi literatürüne ve ülke yönetimine, belli isimler hakim oldu. Bu saltanatın sürdürülebilmesi için de partilerde, lider olabilecek insanlar, ya partiden ihraç, ya da pasifize edildi.
Son yıllarda ise bazı sanal ayınlar! İkinci Cumhuriyet, saçmalığını ortaya attılar. Bu düşünce, Atatürk'le birlikte kazandığımız, ne varsa yok edecektir. İkinci Cumhuriyetçi rejimin, tek dostu emperyalist devletlerdir. İkinci Cumhuriyetçiler, hem Batı ajanlığı yaparlar, hem de Batının istekleri doğrultusunda, halkın, her geçen gün yoksulluğa itildiği bir düzenin bekçiliğini yaparlar. Bu kesimlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri, Atatürkçü aydınlar ve öğretim üyelerinin, amansız düşmanıdır.
Türk halkı, Atatürk' ün, " EGEMENLİK, HİÇBİR MANA, HİÇBİR ŞEKİL VE HİÇBİR RENK VE İŞARATTE ORTAKLIK KABUL ETMEZ, Kuvvet birdir; o da milletir. Egemenlikte, Kayısız ve şartsız milletindir." Hedeflerine sahip çıkmak ve gereğini de yapmak zorundadır. Ayrıca Atatürk' ün kurduğu Cumhuriyet, daha da geliştirilmelidir. Nitekim Büyük Önder Atatürk, " Cumhuriyet Rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken, demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır." demiştir.
Elbette bu görev, öncelikle halka düşmektedir. Ülke, demokrasi ve siyaset, liderlerin tekelinden kurtarılmalı, Cumhuriyetin üçayağı olan, "YARGI","DEMOKRASİ" ve "LAİKLİK" unsurlarına da sahip çıkılmalıdır. Parti içi demokrasi hayata geçirilmeli, halk isteği kişilere, iktidarda görev verebilmelidir. Burada öncelikli görev, halka düşmektedir. Çünkü demokrasilerde, sorunların çözümü, seçmenin elindedir.
Cumhuriyet Bayramınız, kutlu olsun...