
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Davutoğlu Eskişehir'i anlatır herhalde?
Dedepark otel'de düzenlediği "Dış Politikada Sivil Toplumdan Beklentiler" konulu toplantıya katılmıştı Başbakan adayı Ahmet Davutoğlu.
Eskişehir'in, Anadolu kültür ve medeniyetinin harmanlandığı diyar olduğunu söylemişti önce.
Ardından da, Eşinin Eskişehirli olmasına ve Eskişehir'in damadı olduğuna vurguda bulunmuş, Yunus Emre ve Seyitgazi gibi daha birçok önemli şahsiyetin bu bölgede yaşadığını, Bu bölgede yaşayanların, 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' sözünü çok iyi bildiklerini ve Özgürlük ve demokrasinin hiçbir şekilde zarara uğratılmaması gerektiğini söylemişti.
İşte o toplantıda...
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Eskişehir ile ilgili bir tespiti bir hayli dikkatimizi çekmişti.
-"Tarihimizin sembol şehirlerinden biri olan Eskişehir, aynı zamanda küçük bir Türkiye modelidir. Hem tarihi hem de insan dokusu bakımından Eskişehir'i anlayanlar, Türkiye'yi de anlamış olurlar." saptaması yapmıştı Ahmet Davutoğlu o konuşmasında.
O, bu sözleri söylerken, Eskişehir'i bir türlü anlamayan ve bu yüzden de 12 yıldır mahalli seçim kazanma sevinci yaşayamayan partisinin Eskişehir'deki aktörleri, avuçları patlarcasına alkışlıyordu Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasını.
Halbuki:
Davutoğlu'nun "Eskişehir'i anlayanlar, Türkiye'yi de anlamış olurlar" sözünden çıkartabilecekleri tek sonuç "alınganlık" olmalıydı ama, partisinin Eskişehir'deki seçilmiş aktörleri alınganlık göstermek yerine, bu sözleri alkışlamayı tercih ettiler.
Yani...
Eskişehir'i 12 yıldır bir türlü anlayamadıkları gibi, bu sözlerin ne anlam taşıdığını da anlamamışlardı.
Sonuç olarak...
AK Parti Başbakan adayı olarak önceki gün Ahmet Davutoğlu'nun ismini açıklayınca, nedendir bilinmez Eskişehir'de yapmış olduğu bu konuşma geldi aklımıza.
Ne diyelim?
Başbakan koltuğuna oturacak olan Ahmet Davutoğlu, bundan böyle Eskişehir'i anlamadığı 12 yıldır ortada olan partisinin aktörlerine artık Eskişehir'i anlatır herhalde?
......
Demokrasi Genel başkanın iki dudağı arasında
Siyasi partilerde en demokratik aday belirleme yöntemi, hakim huzurunda üye yada delege ile yapılan ön seçimdir.
Yani...
Aday adayı olmak isteyenler ortaya çıkar, partiler üye ya da delege listelerini yargıya teslim eder. Yargı da seçim yaparak o partinin adayının kim olduğunu ilan eder.
Böylece aday belirlemede ne torpil dönmüş olur, ne de adam kayırma.
Hiç kimse de Önseçim sonucuna itiraz etmez.
Bilir ki, hakim huzurunda yapılman bir seçimde partilinin tercihi ortaya çıkmıştır.
Genel başkanların koltuklarını bırakmak istememesi nedeniyle, hakim huzurunda ön seçim yapma uygulamasından vaz geçti partiler.
Bunun yerine...
Parti yöneticileri gözetiminde ön seçim yapmaya başladılar.
Yani, yargıyı ortadan kaldırdılar.
İşte bununla birlikte bozuldu parti içi demokrasi.
Çünkü, parti yöneticileri aday belirleme konusunda yaptıkları önseçimi bazen yönlendirdiler, bazen de çıkan sonucu çarptırdılar.
Bu yüzden hak eden aday olamadı, hak etmeyen aday ilan edildi.
Aradan bir müddet geçtiğinde, bu yöntem de terk edildi.
Partiler tüzüklerine "Aday tespiti Genel merkez yoklaması ile yapılır" ibaresini koydular.
Tüzüğe konulan bu madde, adayların bizzat Genel merkez ve Genel başkan tarafından belirleneceğini resmen ilan eden bir maddeydi.
İşte o günden beri partiler adaylarını tüzüklerine koymuş oldukları bu madde ile belirliyor...
Yani...
-"Genel merkez yoklamasıyla."
Böyle olunca, partilinin değil, genel merkez ya da genel başkanın istediği kişiler aday yapılıyor.
Tıpkı şimdi olduğu gibi.
Anlayacağınız...
Siz yıllarınızı parti çalışmalarına adayın, çizginizden hiçbir zaman taviz vermeyin, her zaman parti için fedakârlıkta bulunun, bunların tümü hikaye...
Bunları yaptınız diye aday olamazsınız...
Çünkü aday olmanız için Genel başkanın size onay vermesi lazım.
Partiyle hiç alakanız yoktur, hatta geçmişte parti aleyhine birçok davranışınız olmuştur. Hiç önemli değil.
Genel Başkan istiyorsa, aday olursunuz.
İşte parti içi demokrasinin geldiği nokta bu...
O yüzden ileride aday olacaklara tavsiyemiz...
Kimse particilikle boş yere uğraşmasın. Para ve zaman harcamasın.
Bu enerjiyi bir şekilde Genel başkana yakın olmaya harcasın...
Tabii aday olmak istiyorlarsa...
Çünkü böylesi daha kolay ve garanti...
.......
Ne olur bitsin artık şu "battı-Batıyor" söylentileri...
Adı konmamış olsa da, ülke muazzam bir ekonomik sıkıntı içinde
Yıllarca ticaret yapan köklü firmaların sahip ve yöneticileri bile, böyle bir adı konulmamış bir krizle hiç karşılaşmadıklarını söylüyorlar.
Gerçekte de durum vahim.
Eski işler yok.
Eski karlar da.
Ekonomik kriz, hayatın her alanına girmiş durumda...
Nereden bakarsanız bakın...
-"Bu günümüze şükür" diyen bile kalmadı.
Herkes para peşine düşmüş.
Yine herkes alacaklılardan kaçıp, telefonlarını açmaz hale gelmiş.
İşin kötüsü...
Herkesin borcu olduğu kadar, tahsil edemediği alacağı var.
Alacaklar tahsil edilemediği için, borçlar ödenemiyor.
Bu da ticaretle uğraşanları adeta perişan ediyor.
Kriz sadece alışverişlerde de değil.
Yukarıda da söylediğimiz gibi yaşamın her alanında.
Her yer kiralık ve satılık.
Dönüp bakan yok.
Otomobiller ve diğer gayrimenkuller, normal fiyatının altına düştüğü halde...
Alıcı çıkmıyor.
Yani, zor duruma düşenler;
-"şunları satıp borcumu kapatırım" da diyemiyor, çünkü alıcı yok.
İşte böylesine, adı konulmamış ekonomik bir krizin yaşandığı ortamda, bir de hiç yoktan çıkartılan ve oldukça moral bozan dedikodular var.
-"Duydun mu filanca firma çok kötü durumdaymış"
-"Falanca firmanın çekleri vurulmuş"
-"O kadar büyük firma, kapıya kilit vuracakmış"
-"Bilmem ne firması iflasını istemiş" gibi.
Adı konulmamış kriz bir yana...
Zaten yaşanan krizi daha da içinden çıkılmaz hale getiren bu tür söylentiler.
Belki bir kaçı doğru ama, çoğunluğu da dedikodudan ya da rakipler tarafından çıkartılan söylentilerden ibaret.
Tamam piyasalarda yaşanan büyük bir sıkıntı var.
Adı konulmamış bir krizin yaşandığı da doğru.
Bunların, mali durumu iyi olmayan firma ve kişileri batırabileceği de bir gerçek.
Ancak öylesine bir genelleme yapılıyor ki, hepsine inanacak olsanız, Eskişehir'de ticaret yapan firma ve kişi kalmayacak
İşin ilginç tarafı...
Ekonomik kriz bir yana, firmaları asıl batıracak olan bu gidişle bu tür "Battı-Batıyor" söylentileri olacak.
Ne olur kesilsin artık "Şu firma batıyor, bu firma batacak" söylentileri...
Eğer böyle devam ederse...
Bu söylentiler sayesinde gerçekten batan ya da batma noktasına gelen her firma, işsiz ve ekmeksiz kalan bir sürü insanın da mağduriyetine neden olacak.
........
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
Genç bir adam süpermarkette dolaşırken yaşlı bir kadının kendisini izlediğini fark eder. Fazla umursamadan alışverişine devam eder.
Bir şeyler alır ve kasaya gelir. Bu sırada yaşlı kadın adama:
- "Size bakmamdan rahatsız oldunuz ama yeni ölen oğluma çok benziyorsunuz bu yüzden size bakıyorum" der.
Bunun üzerine adam üzülerek:
- "Oğlunuzu kaybetmenize çok üzüldüm. Yapabileceğim bir şey varsa çekinmeyin söyleyin." der
Yaşlı kadında
- "Marketten çıkarken bana güle güle anne derseniz bu beni çok mutlu eder."
Ve kadın marketten çıkar. Adam da ona
- "Güle güle anne" diyerek veda eder.
Kasadaki tezgahtar alışverişinin 100 milyon tuttuğunu söyler.
Adam şaşırır ve
- "Ama nasıl olur ben sadece bir kaç ufak şey aldım." diye çıkışır.
Bunun üzerine tezgahtar kız
- "Anneniz onun aldıklarını da sizin ödeyeceğini söyledi."