4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DEMOKRASİ HEM ARAÇ HEM DE AMAÇTIR

Ak parti' nin iktidar olması ve Abdullah Gül' ün cumhurbaşkanı seçilmesi, gerek dış gerekse ulusal basında geniş yer aldı. Ancak, haberlerin pek çoğu, özellikle de yorumlar ülkemiz açısında hiçte hayra alamet değildi. Maalesef, bazı kişi/kişiler ve kesimler, özellikle de bazı medya "Dereyi görmeden paçaları sıvadı" gelecek için karanlık senaryolar üretildi.
Nitekim The New York Times, "İslamcı siyasi geçmişi ve inançlı bir Müslüman kimliğiyle bilinen (Abdullah Gül'ün) Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesini, 84 yıllık laik sistemin (belinin) kırılışı" olarak sundu.
Oysa Ak Parti'nin almış olduğu netice ve Sayın Gül' ün Cumhurbaşkanı olması meşrudur. Yaşananlar, "DEMOKRASİ" nin de bir gereğidir. Demokrasiyi, yönetim biçimi olarak kabul edenler, bu sürecin sonucunu da kabul etmek zorundadır. Ak Parti veya Sayın Gül, sevilir veya sevilmez, Ancak Ak Parti iktidarına ve Sayın Abdullah Gül'ün, 11. Cumhurbaşkanı olmasına sevinenlere karşı sempati duyulmasa bile hoşgörüyle bakılmalıdır. .
Şayet 84 yıllık "laik sisteminin" beli kırıldıysa, bunun tek sorumlusu Ak Parti İktidarı değildir. O, öncelik, "Atatürk", "Cumhuriyet" ve" Laiklik" le siyasi literatüre pirim yapmak isteyen ve üstelik bu değerleri, erozyona da uğratan, siyasi partiler ve kitle örgütleri ve halktan kopan CHP, siyasi çıkar için, her türlü akıma göz kırpan, Sayın Demirel, Turgut Özal, Tansu Çiller ve Necmettin Erbakan'ındır.
Şu bir gerçek ki, çok partili dönmede, politikacılar, dini siyasete alet ettiler. Oysa din bir kere siyasete alet edilince, onun önünü almak mümkün değildir. Sonunda, ya ülke, ya da sistem batar. Rejim de zarar görür. Fatura da inançlı insanlara çıkartılır.
Artık gerçekler ortadadır. Kaygılara da gerek yoktur. Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt' ın da söylediği gibi, Türk Silahlı Kuvvetleri, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyup kollama görevini, Atatürkçü Düşünce Sisteminin rehberliğinde gerçekleştirirken, kararlı duruşundan asla taviz vermeyecektir.
Yine TSK, Anayasamızda açıkça belirtilen, soydaşlık değil, yurttaşlık esasına dayanan ve Atatürk'ün, "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran, Türk halkına Türk ulusu denir." ifadesinin, değiştirilmesine de karşıdır. Ulus ve Üniter Devletten yana da taraftır.
Öte yandan demokrasi, amaç mı araç mı' tartışması, bitirilmelidir. Demokrasi, her durumda hem amaç, hem araçtır. Yeter ki Demokrasi'ye halkın katılımını daha çok sağlamak, bir yönetim ve yaşam biçimi haline getirmek için, kişi/kişilerin ve kurumlar, üzerine düşeni yapsınlar.
Diğer yandan siyasi partiler, demokrasinin gereği olarak siyasi literatürde yer alırlar. Ancak kendi bünyelerinde, istenen düzeyde demokrasi yoktur. Oysa Demokrasi için, demokratik araçlar, demokratik kurumlar gerekiyor.
Hiç Şüphesiz ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde, başta AK Parti olmak üzere, muhalefet ve diğer demokratik kurumlarımız iyi bir sınav verememiş, cumhurbaşkanlığı seçimini uzlaşı kültürüyle yönetmek de mümkün olmamıştır. TSK' nın yayınladığı bildiri ise, zamanlama açısından uygun olmadığı gibi, sivil toplum kuruluşlarının, düzenlediği cumhuriyet mitinglerini de gölgede bıraktı.
Maalesef ülkemizde, siyasetçiler ve medya, demokrasinin verdiği özgürlükleri, gerektiği şekilde kullanmıyor. Halbuki demokratik ve laik düzene karşı tepkiler, öncelikle demokratik araç ve kurumlarla, gerçekleştirilmelidir. Yani siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, çeşitli eylemleri ve yayınları, demokrasinin sınırları ve kuralları içinde gerçekleştirilmeli, kişi/kişilerin haklarına karşı da saygı olmalıdır.
Sayın Gül, toplumun, özellikle de TSK' nın mesajlarını en doğru şekilde analiz edecektir. Ediyor da. Seçildiği andan itibaren de buna özen gösteriyor. Sayın Gül' de biliyor ki halka, yasalara, ulusal ve evrensel değerlere ve TSK' ya rağmen, başarılı olmak çok zordur. Ayrıca 'Laiklik, özgürlük ve eşitlik olmadan, da demokrasi olmaz.'
Gerçekler ortadadır. Artık kısır çekişmeler, kaygı ve kuşkular bittirilmeli, Sayın Gül hakkındaki kaygılar, zamana bırakılmalı, icraatı değerlendirilerek karar verilmelidir. Uygulamaları görülmeden, "ön yargılı davranmak", hatta "yargısız infaz yapmak", etik olmadığı gibi, sorunları da ortadan kaldırmaz. Ülkemize de zarar verir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi