
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Demokrasiyi kaybettiğinde hatırlayanlar...
Adamın partiyle uzaktan yakından alakası yok.
Partiye herhangi bir emeği olmayışını bırakın bir tarafa, o güne kadar o partiye oyu bile nasip olmamış.
Dahası...
Oyunu bile vermediği partiyi zaman zaman da eleştirmiş.
Nasıl oluyorsa oluyor.
Davet alıyor partiden.
Ya da biri parti büyüğüne ricacı falan oluyor.
O güne kadar bildiği ve söylediği her şeyi unutuveriyor adam iyi mi.
-"İyi de benim partim bu değil ki" demiyor.
Hatta...
-"İyi de benim bu partiye oyum bile nasip olmadı ki!"de demiyor.
Dahası...
-"Ben bu partiyi zaman zaman eleştiriyordum. Kaldı ki ben partinin yolunu bile bilmem" de demiyor.
Yakından uzaktan alakasının bile olmadığı partiye, parti büyüğünden aldığı davet üzerine atıyor kapağı.
Partinin yıllarca çilesini çekmiş, zaman ve para harcamış,en zor zamanlarda bile partisini bırakmamış insanların bir ömür boyu gelemeyeceği görevlere, tepeden paraşütle gelip bir güzel oturuyor.
Oturduğu yeri de yadırgamıyor iyi mi?
Kendini ayrıcalıklı buluyor çünkü.
O parti için hiçbir şey yapmamış olmasına rağmen,o koltuğu temsil etmenin hakkı olduğunu düşünüyor kendi kendine.
Nasıl düşünmesin ki?
Partiye adımını attığı gün, ömrünü parti için harcayanların yöneticisi, temsilcisi olmuş.
Ne "Ön seçim"i alıyor ağzına, ne de "Parti içi demokrasi" yi.
Kazayla "ön seçim" ya da "parti iç demokrasi" falan dese, kendisinin tepeden paraşütle nasıl indiği sorulacak.
O yüzden işine böylesi geliyor.
Çünkü, hiç hesapta olmayan görevlere ancak bu şekilde gelebileceğini çok iyi biliyor.
Sonra...
İşler karışıyor.
Kendisini paraşütle o görevlere getirenle ters düşüyor.
İşin gidişatından, bir daha aday gösterilmeyeceğine, o koltuklara bir daha oturamayacağına aklı kesiyor sonunda.
İşte o aşamadan sonra neye dönüşüyor bizim adam biliyor musunuz?
O ana kadar ağzına bile almadığı "ön seçim" geliveriyor birden aklına.
O ana kadar yanından bile geçmediği "parti içi demokrasi" her iki lafından biri oluveriyor.
O yüzden de, söyledikleriyle ciddiye falan alınmıyor.
Çünkü ne söylerse söylesin, "Madem bu kadar parti içi demokrasiye inancın vardı da niye paraşütle indiğinde hak etmediğin koltukları kabul ettin?" Sorusuna cevap veremiyor.
Velhasıl...
Ön seçim ve parti içi demokrasi bazılarının aklına, bir daha aday gösterilmeyeceğini anladıklarında geliyor.
Halbuki...
İşin başında tepeden inme ile geldikleri görevi kabul etmeyip "Bu hiç de demokratik değil. Ben böyle bir yöntemle gelip,partiye hizmet etmiş insanların hakkını yiyemem" deseler, hem parti içi demokrasiye büyük bir katkı yapmış olacaklar, hem de söyledikleriyle ciddiye alınacaklar.
Bunu yapamadıkları için ciddiye bile alınmıyorlar.
...
Seçmenin mesajını kimse anlamamış anlaşılan...
Eskişehir halkı, son yapılan mahalli seçimlerde oylarıyla bir mesaj verdi.
Oylarıyla bir taraftan CHP'li Yılmaz Büyükerşen'i Belediye Başkanı yapan Eskişehir halkı, diğer taraftan meclis çoğunluğunu AK partiye verdi.
Bu bir anlamda "AK Partili çoğunluk CHP'li Belediye Başkanına, CHP Belediye Başkanı da AK Parti meclis çoğunluğuna saygı duyarak, birlikte çalışacak" mesajıydı.
Aslında,her iki tarafın da birbirlerini denetlemesi açısından önemli bir mesajdı bu.
Ancak...
Büyükşehir belediye meclisinde bu mesaj pek de iyi alınmadı galiba.
Özellikle son yapılan oturumlarda sürekli olarak mecliste güç gösterisinde bulunulması, Eskişehir halkının vermiş olduğu mesajın doğru anlaşılmadığını ortaya koyuyor.
Halbuki...
Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu mesaj, "Birbirinizle güç gösterisi yapmayın, birbirinizle hizmet için ortak hareket edin" mesajıydı.
.....
CHP artık şehir meselelerine gelebilse...
-Kadın kolları, il yönetimine...
-Odunpazarı ilçe yönetimi, Tepebaşı Belediye Başkanına...
-Tepebaşı ilçe yönetimi, Odunpazarı Belediye Başkanına
-Gençlik kolları il yönetimini, kadın kolları Belediye başkanlarını, ilçe yönetimleri birbirlerine...
-Kadın kolları, kadın kollarına, gençlik kolları gençlik kollarına...
-Milletvekilleri yeni seçilen yönetimlere ziyarette bulununca...
Anlayacağınız...
Şu 10-1+5 günlük süre içinde CHP'de birbirini ziyaret etmeyen yönetim kalmayınca...
Böylece...
Bu ziyaretler sayesinde, birbirleriyle görüşmeyen yönetici de kalmayınca...
Oturup bir yazı yazmış...
"Bu ziyaretlerin biran önce bitirilip, CHP'nin ülke ve şehir gündemine de dönmesinin zamanı geldi galiba." Yorumunda bulunmuştuk.
Hatta...
"Umarız, yukarıda saydığımız ziyaretlerin bir de iade-i ziyaretleri olmaz umarız..." demiştik.
Hatta...
"CHP'liler birbirlerini ağırlamaktan, ne iş yaptıklarını hatırlamayacak hale gelecekler diye korkuyoruz..." diye de bir yorumla bitirmiştik yazıyı.
Araya Kurşunlu Külliyesi olayı girdiğinde de, "Herhalde bu iş sona erdi" diye düşündük.
Ama öyle olmadı.
CHP'de ziyaretler tam gaz devam ediyor.
Mahalle temsilcileri yönetimleri, Gençlik teşkilatları başkanları tüm hızıyla ziyaret etmeye devam ediyor.
CHP'de ziyaretten başka kamuoyuna yansıyan pek bir şey yok.
Hani diyoruz ki...
Spor salonu mu olur yoksa başka bir mekan mı, bir yer tutulsa da.
Partinin bütün yönetimleri ve teşkilatları oraya toplansa.
Kim kimi tebrik edecek? Kim kime "Hayırlı olsun" diyecekse dese.
Ve bu işin bir sonu gelse.
Böylece CHP ülke ve daha da önemlisi şehir meselelerine artık gelebilse.
-Kadın kolları, il yönetimine...
-Odunpazarı ilçe yönetimi, Tepebaşı Belediye Başkanına...
-Tepebaşı ilçe yönetimi, Odunpazarı Belediye Başkanına
-Gençlik kolları il yönetimini, kadın kolları Belediye başkanlarını, ilçe yönetimleri birbirlerine...
-Kadın kolları, kadın kollarına, gençlik kolları gençlik kollarına...
-Milletvekilleri yeni seçilen yönetimlere ziyarette bulununca...
Anlayacağınız...
Şu 10-1+5 günlük süre içinde CHP'de birbirini ziyaret etmeyen yönetim kalmayınca...
Böylece...
Bu ziyaretler sayesinde, birbirleriyle görüşmeyen yönetici de kalmayınca...
Oturup bir yazı yazmış...
"Bu ziyaretlerin biran önce bitirilip, CHP'nin ülke ve şehir gündemine de dönmesinin zamanı geldi galiba." Yorumunda bulunmuştuk.
Hatta...
"Umarız, yukarıda saydığımız ziyaretlerin bir de iade-i ziyaretleri olmaz umarız..." demiştik.
Hatta...
"CHP'liler birbirlerini ağırlamaktan, ne iş yaptıklarını hatırlamayacak hale gelecekler diye korkuyoruz..." diye de bir yorumla bitirmiştik yazıyı.
Araya Kurşunlu Külliyesi olayı girdiğinde de, "Herhalde bu iş sona erdi" diye düşündük.
Ama öyle olmadı.
CHP'de ziyaretler tam gaz devam ediyor.
Mahalle temsilcileri yönetimleri, Gençlik teşkilatları başkanları tüm hızıyla ziyaret etmeye devam ediyor.
CHP'de ziyaretten başka kamuoyuna yansıyan pek bir şey yok.
Hani diyoruz ki...
Spor salonu mu olur yoksa başka bir mekan mı, bir yer tutulsa da.
Partinin bütün yönetimleri ve teşkilatları oraya toplansa.
Kim kimi tebrik edecek? Kim kime "Hayırlı olsun" diyecekse dese.
Ve bu işin bir sonu gelse.
Böylece CHP ülke ve daha da önemlisi şehir meselelerine artık gelebilse.
.....
BİRAZ DA
GÜLMEK LAZIM
Temel ile Dursun bir gün ava gitmişler. İri bir geyik avlayıp geri dönerlerken çok ağır olan geyiği birer boynuzundan beraberce tutarak köylerine doğru yola koyulmuşlar. Köye beş yüz metre kala köyün yaşlılarından biri ile karşılaşmışlar. Adam geyiği görüp Temel ile Dursun'u tebrik ettikten sonra geyiği böyle taşımaları halinde etinin sertleşeceğini söyleyerek kuyruğundan çekerek taşımalarını önermiş. Temel ile Dursun da kuyruğundan çekerek taşımaya başlamışlar. Bir süre sonra çok yorulmuşlar ve Dursun Temel'e dönüp :
"Ula Temel biz yine eskisi gibi taşısak iyi olur. Baksana köyden epeyce uzaklaştık..."