4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DEMOKRAT VE MEDENİ OLMAK!

Türkiye'de, devletin kurum/kuruluşlarında yaşananlar, Özelikle de Türkiye' de ifade özgürlüğü yoktur diyenler, dokunulmazlığı olan milletvekilini dahi, fikir ve düşüncelerini ifade etti diye, tartaklıyorlar, hatta şiddet kullanarak susturmak istiyorlar. Bu tablo, devlete kamuoyu nazarında da ciddi güven kaybettiriyor.
Nitekim Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nın, kabul edilmesinden sonra devam eden oturumda söz alan Sayın Genç, hükümete yönelik eleştirilerde bulundu. Ve "Hükümet sıralarında bir kişinin dışında kimse bulunmuyor. Nerede bu Bakanlar Kurulu üyeleri? sorusuna, AKP'liler, "Doğru konuş" diye tepki gösterdikleri Genç'i, sıra kapaklarına vurarak protesto ettiler. Daha sonra da TBMM' ye, yakışmayan görüntüler sergilendi. Olaylar, kulislerde de devam etti. Kavgada Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç'in, AKP'liler tarafından dövüldüğü söylendi.
CHP ve MHP milletvekilleri, olayları protesto ederek, TBMM' de oturumu terk etti.
Hülasa fikir özgürlüğü dayatan AB'nin, bu alandaki her isteğini de yerine getiren AKP milletvekilleri, Anayasa, milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığına karşın, Sayın Genç,'e, saldırıda bulunmaları icraatlarını ters düştüğü gibi, fikir özgürlüğünde, çifte standart uyguladıklarını da ortaya çıkardı.
Acaba Türkiye' de, yeterince demokrat ve medeni olmak bu kadar zor mu?
Diğer yanda, iktidar yanlılarının ve AB, Türk düşmanı parlamenterlerin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin (AKPM) kapatma davası konusunda, "Türkiye'yi eleştiren bir bildiri yayınlamasını" istemeleri ve bu bildirinin de istedikleri gibi olmasa da yayınlaması, tam bir skandal olurken, Türkiye'ye, yeterince hukuku olmayan bir ülke görünümü de verdiler. CHP ve DSP ise AKP'yi, jurnalcilikle suçladı.
Diğer yandan Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, AKP kapatma davası yargıya intikal ettiği halde, "AKP hakkında açılan kapatma davasının, AB ilişkilerinde sanıldığından daha ciddi sonuçlar doğuracaktır" ve " bu kapatma davası yüzünden, yabancı sermayenin geri kaçtığını, gelmekten çekindiğini, demokraside meydana gelen tıkanıklığın ekonomiyi etkilediğini söylüyorlar;" sözleri, görevi ile bağdaşmadı. Türk düşmanı çevrelerin, eline de koz verdi.
Oysa Anayasanın 138 maddesi ortada:
"Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi'nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz."
Yine dünyada, Türk dostu bilim adamları, Türkiye'yi bekleyen tehlikelerle ilgili uyarılarda bulunuyorlar. Ancak ülkemizdeki siyasi otorite, bu uyarıları dikkate almıyor.
Nitekim İsviçre'nin Lozan kentindeki, Lozan Üniversitesi'nin İktisadi İdari Bilimler Akademisi Dekanı Prof. Matthias Finger, "Stratejik önem taşıyan bazı kurumların özelleştirilmesi, boyunduruk altına girmek olur ki, bunun sonucu, Türk kimliğinin kaybedilmesine kadar varabilir. Şaşkınlık içindeyim" demişti. Gerçektende AKP iktidarı, Türkiye için hayati ve stratejik olan kurum/kuruluşları, yabacılara devretti. Zaman içinde, yapılan hatalar anlaşılacak ama fatura çok ağır olacaktır.
Ülkemizde devletin, en önemli üçayağı olan Yasama, Yürütme ve Yargı kurumları bağımsızlığımızı kayıtsız şartsın elinde tutar. Türk toplumunu da temsil ederler. Doğrundan doğruya da topluma karşı sorumludurlar. Ancak her üç kurum arasında yaşananlar ortadadır.
Son yıllarda ise "DERİN DEVLET" le ilgili tartışmalar, insanımızın kafasında ikilem yarattı. Bu alanda, ağzı olan konuşuyor. Her siyasi cinayet sonrası, derin devlet, gündeme getiriliyor.
Oysa dünyadaki tüm ülkelerde, "derin devlet" kavramı vardır. Ülke çıkarlarını korumak ve kollamak içinde, örtülü olarak sürekli gündemdedir. Ülkemizde ise siyasi iradenin, hatta kişi/kişilerin hatları veya toplum tarafından kabul görülmeyen olaylar, dış ve iç şer odakların senaryoları, sürekli 'DERİN DEVLETE ' mal edilerek, Kamuoyu nazarında, "DEVLET" kavramı, erozyona uğratılıyor veya uğratılmak isteniyor.
Hülasa, atalarımızın, " Toz koktu" sözü, bugün her alanda, özellikle de Yasama, Yürütme ve Yargı'da, yaşanan olumsuzlukları, kapsıyor mu bilinmez ama yaşanan olumsuzluklar, ülkemiz için, hiçte hayra alamet değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi