
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK
DERS NİTELİĞİNDE...
Rize karşısında resmen "Siz oynayın bizler de seyredelim" düşüncesinde bir Eskişehirspor takımı vardı.
Sahada ki görüntü bezgin ve yorgun...
Rakip koşarken adeta oturacak yer arayan bir takım hali mevcuttu.
2 haftada kazanılan 6 puanla birlikte yaratılan takım duruşunun, bir anda kuş gibi uçup gitmesine sebep olan sanki hayalet donanması izledik.
***
Gençlerbirliği gibi önemli deplasmandan galibiyet çıkartan, Liverpool'u saf dışı bırakan Beşiktaş'a şampiyonluk yarışında belki de en önemli darbeyi vuran Eskişehirspor, maç öncesi her şeyin lehine olduğu bir ortamdan büyük soru işaretleriyle ayrıldı!
Bu hayal kırıklığı sadece sonuç ile alakalı değil, bazı oyuncuların bir haftada 4 mevsim yaşayan performanslarıyla ilişkiliydi. Siyah ile beyaz kadar farklıydı her şey...
Gördük ki; bazen en güçlü denilen zaman diliminde, bir uçurum bekler insanı.
Ve o uçurum bütün takımı içine çeker.
Eskişehirspor adına Rize'deki resim buydu...
***
Savunmanın kendini inkar eden hallerini, orta sahanın teslimiyetini izledik.
Eskişehirspor'un kaybetmesini gerektiren şartlar takımın içindeydi.
Diego geldiğinden bu yana en kötü performansını ortaya koydu.
Adeta hata ambarıydı.
Lawal'ın ayakları da, aklı da futbolun dışındaydı.
Ve takımını yalnız bıraktı.
Savunmanın iki kanadı rakibin bereket kulvarı oldu.
Eskişehirspor'un mücadeleden bu kadar uzak kaldığı bir maçı daha hatırlamıyorum.
Kuşatılmış kalede direnen bir asker arıyorsanız, sadece kaleci Boffen'i gösterebilirim.
3 gol yedi ama daha ilk yarıda 3 net pozisyonda kalesinde devleşti.
***
Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz düşüncesiyle zorlu iki haftadan 6 puan çıkartan takımdan eser yoktu.
Bir kez daha anladık ki, O formayı sırtına geçirenin, hangi maç olursa olsun kazanma ruhunu da içinde hissetmesi gerekiyor.
Eğer hissetmiyorsa, böyle bir ders geliyor.
Düşündüm de takımdaki bazı oyuncuları sorgulamak yerine, Skibbe'nin tercihlerini sorgulamak daha anlamlıdır.
Beşiktaş maçının en çok koşan adamı Causıc'ın yerine sakatlıktan yeni kurtulan Toko'yu neden oynattığı gibi mesela...
***
Meselenin emek tarafına bakarsak...
Ne yazık ki Rizespor'un Eskişehirspor'u ezerek yendiği gerçeği kalıyor önümüzde.
Bizlere de o emeğin hakkını vermek düşüyor.
Haklı bir galibiyet aldılar.
Bu yenilgiden bize kalan ise; kendi çıkarları adına kimsenin ucuz sebepler üretmesinin anlamının olmadığı oluyor.
Eskişehirspor'un kadro kalitesi doğru tercihler yapılmadığı takdirde bu kadar!
Çünkü bu kadroda derinlik yok...
Çarkın işlemesi için Beşiktaş maçında olduğu gibi kusursuz bir taktik tasarım ve o taktiğe tam anlamıyla bağlı kalacak bir ekip gerekiyor. Biraz yanlışa dahi mahal yok!
Ancak, Eskişehirspor'un Rize'de ki taktik anlayışında yanlış çok.
Çünkü her maça Beşiktaş ile oynuyormuşsun gibi çıkamazsın. Çıkarsan sıradan bir rakipten daha fazla gol yemekten ancak bu şekilde yırtarsın...
***
Aslında Rize'de alınan bu yenilgi ders niteliğindedir.
Çünkü böyle ilginç sonuçlar, her rakibe saygı duymayı ve aynı şekilde konsantre olmayı öğretir.
Bu yenilgi bir anonstur ama bu yenilgi, Eskişehirspor'un elden ayakta düştüğünün resmi de değildir.
Giden 3 puanı bir kenara atarsak, böyle sonuçların daha dikkatli olmayı emreden bir gerçeği de vardır.
Eskişehirspor'un kazanacağı en anlamlı gerçek de budur.
Beşiktaş galibiyetiyle kendilerinden geçenlerin, ayaklarını yere basmasını sağlayacaktır.
Ancak bilinmelidir ki...
Bursa ve Mersin maçlarında Rize'de ki gibi bir takım görüntüsü asla bağışlanamaz!
Hele bu saatten sonra!
Bu iki maçtan en az 4 puan çıkartmamız da şarttır!
ÇARŞI KARIŞTI
Büyükerşen'in kendi sosyal hesabında Beşiktaş'ın Liverpool galibiyetini Çarşı grubuyla siyasi yönden ilişkilendirerek tebrik etmesi, büyük ses getirdi.
Eskişehirsporlu taraftarlar için Rize mağlubiyetinin dahi önüne geçti diyebiliriz.
Yılmaz Büyükerşen'in Eskişehir için ne ifade ettiğini söylememize gerek dahi yok. Yaptıkları belgesellere bile konu olmuştur.
Büyükerşen'in siyasi kimliğine ve şehrimize verdiklerine saygımız var. Ancak spora bakış açısına yok! Eskişehir sportif tesis anlamında Türkiye'de birçok ilin gerisindedir. Sadece Büyükşehir değil, alt belediyelerde bu konuda yetersiz kalmıştır. Bununla paralel olarak genç nüfusun böylesine yoğunlukta olduğu bu kentin nüfusa göre spor yapma oranı Türkiye'de neredeyse en diptedir.
Eskişehirspor'a istenilen ve beklenilen desteği yıllarca vermemesi Büyükerşen'e sandıkta bir şey kaybettirmemiş de olabilir. Ancak bu Eskişehirspor'un şehrin en değerli markası olduğu gerçeğini de değiştirmez. Eskişehirspor taraftarının sayın başkanın Beşiktaş'ı tebrik etmesine de takıldığını sanmıyorum. Burada Çarşı grubuna göndermeli mesajdır insanları çığırından çıkartan.
Düşündüm de; Çarşı grubunun siyasi kimliği midir sadece burada önemli olan?
Kaldı ki şimdiye kadar Eskişehirspor'a kaç kez tebrik mesajı attığı soru işareti olan bir başkandan bahsediyoruz. Ben yine de bu mesajı sayın Büyükerşen'in de attığını sanmıyorum. Çünkü öyle olsaydı o yazı silinmezdi.
Şimdi Eskişehirspor taraftarı Çarşı durağının isminin Köprübaşı olarak değiştirilmesini istiyor. Yılmaz Büyükerşen hocadan henüz bir açıklama gelmeden kraldan çok kralcılar türedi bile etrafta. Durak ismini değiştirmese de Başkan Büyükerşen'in en azından Eskişehirspor taraftarının tepkisini yok saymadan toplayıcı bir açıklama yapması ve meydanı bazı dalkavuklara bırakmamasını bekliyorum. Çünkü gerçek bir lidere yakışan budur...