4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DEVLET VE ANAYASA

Tüketiciyi Destekleme Derneği (TUKDES) Genel Başkan Yardımcısı Ali Karademir," DEVLETİ KORUYAN DEĞİL, İNSANI KORUYAN" bir Anayasa istediklerini belirttikten sonra, bugüne kadar yapılan bütün Anayasalarda, devletin vatandaşına karşı korunmasının esas alındığını iddia etti.
Sayın Karademir, devletin, ya anlamını biliyor, ya da devletteki yanlışlıklardan seçmen olarak kendisini sorumlu tutmuyor. Çünkü demokrasi ile yönetilen ülkelerde, sorunların çözümü seçmenin elindedir. Ayrıca Allah'ın Resulü, "KAVİMLER LAYIK OLDUKLARI ŞEKİLDE YÖNETİLİRLER " buyurmuştur. Ayrıca " DEVLET" yoksa "ANAYASA" da olmaz. Çünkü Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Hal böyle olunca, önce "DEVLET" korunacaktır. Çünkü kabahat devlette değil, siyasi iktidarları belirleyen seçme ve devlette görev alanlardadır.
Aslında TUKDES Genel Başkan Yardımcısı Ali Karademir gibi, insanlarımız önce "BEN", sonra "DEVLET" derler. Oysa gelişmiş ülkelerde, insanlar önce "DEVLET", sonra KURUM/KURULUŞLAR" daha sonra da "BEN" duygusu içinde hareket ederler. Çünkü Devlet ve Kurum Kuruluşlar olmadan, yaşam olmayacağını çok iyi bilirler.
Ayrıca devlet, belirli bir yeryüzü parçası üzerinde yaşayan insan topluluğunun üstün irade çerçevesinde örgütlenmesidir. Bu örgütlenmenin korunması ve kollanması için de " DEVLET" in, öncelikle korunması gerekir. Ayrıca ülke, coğrafi anlamda bir bütünlük teşkil eden ve sınırları belirlenebilir, bir kara parçasını ifade eder. Ancak devlet sınırları, öngörülebilir bir toprağa sahip olması şarttır.
Önce "BEN" diye kişi/kişiler, bilmelidir ki devlet bir kavramdır. Bir örgütlenmedir. O nedenle de yapılacak Anayasa, İktidarları değil, DEVLETİ VE İNSANIMIZI KORUYAN" bir anayasa olmalıdır. Devlet nasıl yönetilirse, kamuoyuna da öyle yansır. Devleti yöneten de, "SİYASİ İKTİDARLARDIR. O nedenle de Anayasa, hem devleti, hem de vatandaşı korumalıdır ama seçmede üzerinde düşeni yapmalıdır.
Tüm dünyada, siyaset ve siyasetçi, demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Demokrasi de partilerin ve siyasetçilerin varlıklarının nedenidir. Siyaset ise sorun çözme sanatıdır. Ancak Türkiye için, aynı şeyleri düşünmek ve söylemek biraz zor. Çünkü Türkiye'de siyaset ve siyasetçi, Türkiye'nin gelişmesinin ve sorunlarının çözümünün önünde ciddi bir engel olduğu gibi, sorun yaratan taraftır da.
Yıllardır da," İktidarlar", devleti ve kısıtlı yaşadığımız demokrasiyi, güvencesiz bırakarak, ülkeyi totaliter ve diktacı eğilimlere mahkûm etmiştir. Halkımızı, özellikle de işçiler, memurlar, işsizler, yoksullar, gördükleri manzara karşısında, siyasi partilerden uzaklaşmış, siyasete olan güven de yok olmuştur.
Çok partili dönemde, bazı politikacılar, milletten çok, yandaşlarına, akraba, dost ve dava arkadaşlarına hizmet etti. Kamu kurum/kuruluşlarının imkân ve olanaklarını, yakınlarının ve dava arkadaşlarının hizmetine sundu. Ya da haksız ve yanlış politikalarla, devlerin imkânlarını çar-çur ettiler.
Özellikle de her iktidar değişikliğinde, bürokrat atamalarında etkili oldular. Devlet makamlarına kariyer sahibi insanları değil de, kendi davalarına hizmet eden veya edecek kişi/kişileri atadılar. Dürüst, çalışkan, başarılı, girişimci ve yatırımcı, gibi kriterlere sahip insanları da hep görevden alarak, adeta cezalandırıldı.
Ülkemizde, devlete yön vermek, geçmişteki olayları ranta dönüştürmek isteyen ve kendilerini de aydın olarak kamuoyuna dekara eden bir kesim ve siyasiler var. Bu kesimler, devletin kurum/kuruluşları yok olacakmış, bağımsızlığı ve birlik ve berberlik tehlikeye düşecekmiş, etnik ve dinsel nefret artacakmış, ülke iç savaş eşiğine gelecekmiş, umurlarında değildir. Her gelişmede, ahkâm kesiyor. Sürekli "DEVLETİ" suçluyorlar. Bu tavırları ile de dış ve iç şer odakların değirmenine, bilerek veya bilmeyerek su taşıyorlar.
Ayrıca Devleti Ayakta tutan, Ordusu, Polisi, Adaleti, Eğitimi ve Maliyesi gibi kurum/kuruluşlar, olmasa, ülke nasıl korunacak, vatandaş hakkını nasıl savunulacak veya huzur ve refah nasıl sağlanacak?
Artık herkes, gerçekleri görmelidir. Devlet, Türkiye' nin teminatıdır. O nedenle de her Türk vatandaşı, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, önce," DEVLET", sonra rızkını temin ettiği kurum/kuruluşlar sonra, "BEN" demelidir. Çünkü devlet, insan, toprak ve egemenlik unsurlarının bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Yapılacak ANAYASA, bu unsurları koruyacak ve kollayacak, en önemlisi de devleti ve kurum/kuruluşları yönetenlere, iktidarlara, doğru yolu gösterecek hükümler içermelidir. İşin doğrusu da bu değil midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi