
7-Ahmet URFALI (DOLUNAY)
DEVLETİN BİRLİĞİ
Avusturyalı bilim adamı Oswald Menghin, Türk milletin devlet fikrine ulaşmasını şöyle anlatır: '' Savaşçılık kabiliyetini iyice güçlendiren, demirciliği yanında, otlak ve su için mücadeleler dolayısıyla metaneti artan bozkırlı, aynı zamanda, huzur içinde yaşayabilmek için insanların karşılıklı saygı hissi ile donanması gerektiğini de öğrenmiş ve insan kütlelerini sürekli olarak barış halinde tutabilmek için toplulukta herkes tarafından zaruri bir hukuk düşüncesine ulaşmıştır. Bu devlet fikrinin doğuşudur .İşte savaşçılığına, hukuk fikrine ilavaten yine at sayesinde sağladığı uyuşuk yerli kütleleri zihin durgunluğundan kurtararak, insan iradesine sonsuz faaliyet ufukları açan sürat kavramı ve maddi araç olarak sahip bulunduğu demir vasıtası ile Türkler, kendilerine bağladıkları insanları idare etmek üzere yeryüzünde ilk siyasi kadroları vücuda getirmiş, ilk kanun koyucu millet olmuştur.''
Tarihte ilk olarak devlet kurmayı başarabilen atalarımız, işte bu teşkilatçılıkları sayesinde çağlar boyunca devletler kurarak kavimleri bir arada huzur ve barış içinde kaynaştırıp yönetmişlerdir.
Günümüzde devlet, aynı vatanda yaşayan bir milletin kendi kurduğu egemenlik anlayışı ve belirlediği hukuk sistemi içinde, seçtiği siyasi iktidar altında örgütlenmesidir. Devlet, kuvvetler ayrılığı prensibine dayanarak yasama, yürütme ve yargının uyum içinde çalışmasıyla yönetilir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran milli irade, üniter yönetim sistemini benimsemiş ve buna bağlı olarak merkezi idarenin üstünlüğüne dayanmıştır. Üniter devletlerde siyasi otorite tek merkezde toplanmıştır. Ülke, tek anayasaya göre yönetilir. Yasama organın çıkardığı kanunlar bütün ülkede uygulanır. Bu olgu anayasada: '' Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı, İstiklal Marşı'dır. Başkenti Ankara'dır.'' maddesiyle ''değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez.'' hükmüne bağlanmıştır. Dolayısıyla Türk devletinde; kanton, federasyon, konfederasyon, paralel yapılanma gibi anayasa dışı uygulamaların yeri yoktur.
Devlet, fiili durumlara göz yumamaz, Devlet görevlileri, kendini devlet gibi görerek kurtarılmış bölgeler kuran, kantonlar ilan eden, federasyon sınırları çizen gruplara gereken cevabı verir. Devletten başka hiçbir güç: vergi toplayamaz, yargılama yapamaz, sözde asker alamaz. Bu tür yapılanmalar her vatansever insanı kaygılandırıp ve endişeye sevk etmektedir. ''Çözüm süreci'' adı altında yürütülen projeden ''yanılttılar'' feryadıyla şimdilik dönülmüş gibi görünmesi ve terör örgütlerine karşı yeniden mücadeleye başlanması acaba bir parça ümit olabilir mi?