
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
DEVLETİN YAPISI KORUNMALI
Yeni Anayasa ile devletin yapısı değiştirilir mi bilinmez ama Başbakan Yardımcısı, Beşir Atalay' ın,"Biz İspanya veya İngiltere, modellerini birebir uygulamayacağız, onlardan yararlanarak, dünyaya örnek olacak bir "TÜRK MODELİ" geliştireceğiz." önerisi ve devletin yapısında, yapılacak değişiklikler, Türk halkına, geçmişte Sovyetler Birliği nde, yaşanan gelişmeleri ve çöküşü yaşatır.
Nitekim 1985 yılında, İktidara gelen Mikhail Gobaçov', iktidara geldiğinde, Sovyetler Birliğinin, yapısını değiştirmeye karar vermişti. Bu değişme veya yeniden yapılanma, iki koldan olacaktı. "GLASNOST" (açıklık) ve "PERESTROKYA" (siyasi sitemi, devlet örgütünün ve hükümet organlarının, yeniden yapılanması) fikir ve uygulamaları" ile bütünleşince, Sovyetler Birliği' nin, dağılması kaçınılmaz oldu.
Çöküşün nedenlerinden, birincisi, siyasal iktidarın veya devlet yapısının değiştirilmesi, İkincisi ise ekonomik yapıda radikal değişikliklerin gerçekleştirilmesiydi. Bu alanda, epey yol alındı ama çöküş süreci başladı. Mikhail GOBAÇOV, sonuçta hatasını anladı. Sovyetler Birliği'ni kurtarmak için, her yolu denedi. Ancak, tüm çabalarına rağmen başlamış olan çöküşü, önleyemedi. Sonuçta Sovyetler Birliği çöktü.
Türkiye, yeni anayasa ile devletin yapısı, kesinlikle değiştirilmemelidir. Aksi halde Sovyetlerin çöküş sürecini yaşar. Çünkü ATATÜRK' ÜN, GERÇEKLEŞTİRDİĞİ DEVLET YAPISINI DEĞİŞTİRMEK, TÜRK HALKI İÇİN, FELAKET OLUR.
Ayrıca yeni bir anayasa yapmak demek, rejimi veya sistemi toptan değiştirmek demek değildir. Anayasa değişiklikleri, sistemin aksayan yönlerini düzeltmek ve çağdaş hukuk normlarına uydurmak için yapılır. Çünkü temel hukuk kuralları ve demokratik sistemin işleyişi, tüm dünyada aşağı yukarı aynıdır.
Atatürk' ün, kurduğu model, ırkçılığa, sınıfa, ayrımcılığa dayanmayan, demokratik, laik, ulus devlet modelidir. Bu modelde, dil, din, ırk ve cinsiyet farklı değildir. Türk, Gürcü, Boşnak Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut, Arap gibi farklı etnik kökenleri öne çıkaran bir model değildir. Aksine, bütün etnik kökenleri ve kültürleri, "Türk ulusu," üst kimliği altında birleştirir. Nitekim Atatürk, " Diyarbakır' lı, Van' lı, Trabzon' lu, İstanbul' lu, Trakya' lı ve Makedonya 'lı hep bu ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarıdır" demiştir.
Diğer yandan Atatürk, ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel alanlarda, etkili, köklü devrimler yaptı. Bilimsel ve akılcı düşünceyi, devlete ve topluma egemen kıldı. İnsanlık ve yaşamayla ilgili her şeyin en doğru yolunun ilim ile bulunabileceğine olan inancında oldu. Ve " Dünyada her şey için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir. Fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, delalettir" demiştir.
Atatürk, "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir." demesine rağmen, ortama "POLİTİK" ve "ELİT" güçler hakim oldu. Padişahlık kaldırıldı ama çok partili dönemde, "Cumhuriyet Padişahları", boy gösterdi. Türk Milleti, siyasi arenada yıllarca, aynı isimlere, layık ve mahkûm oldu.
Oysa Kemalizm de, parlamento üyelerini halk, doğrudan doğruya ve hiçbir aracı olmadan kendisi seçecektir. Üyelerin seçiminde, aracılığı, ne devletin yürütme kurumu olan hükümet, ne de partiler yapabilir. Çünkü halk, değer verdiği ve kendisinden de hizmet beklediği kişileri, bizzat kendisi seçecektir. O nedenle de yeni anayasada parti içi demokrasiyi sağlayacak hükümler içermelidir. Bugün öyle mi?
Atatürk, milliyetçi bir insandı. Ancak, O'nun milliyetçi düşüncesinde, ırkçı, ümmetçi, kafatasçı, gibi kavramlara yer yoktu. Bilakis, O'nun düşüncelerinde, Türk halkını birleştirici, bütünleştirici, bilimsel, akılcı ve gerçekçi kavramlara yer vardı.
Atatürk' e göre, bir toplumun barış içinde yaşayabilmesi için, o toplumda hiçbir ferde ve zümreye üstünlük vermemek gerekir. Bir toplumun içinde üstün ve düşkün kişi ve zümrelerin bulunması, o toplumun, sosyal ve ekonomik yapılarının sınıfların varlığına dayandığını gösterir. Bugün ise "Kürt Açılımı" ile yeni bir sınıf yaratılmak isteniyor.
Atatürk, ulusal ve uluslararası barıştan yana oldu. Tüm insanların, barış, huzur ve refah içinde yaşamasını istedi."Yurtta barış, dünyada barış " özdeyişiyle de, bugünkü ve gelecek nesillere hedefi gösterdi. Bugün ise demokratik haklar, bahane edilerek etnik milliyetçilik körükleniyor. İç barışın bozulmasına da zemin hazırlanıyor.
Yeni anayasa ile etnik eksende, ayrımcı bir model geliştirmek veya iki uluslu anayasa yapmak, Üniter yapıyı bozmak, Atatürk' ün, kurduğu modelle bağdaşmaz. Mevcut yapıyı değiştirmek ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay' ın, "TÜRK MODELİ" çözüm değil, çözümsüzlüktür. Türkiye'de böler.
ABD, AB, PKK ve DTP' nin, isteği de bu değil midir?