4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DİLİN CİSMİ KÜÇÜK CÜRMÜ BÜYÜK

Eleştirmek, tartışmak için, "İyi düşünme" nin,"iyi konuşma" nın ve "iyi yazma" nın, gerekli olduğu kuşku götürmez bir gerçektir. Ayrıca istesek de istemesek de işimiz, mesleğimiz, ne olursa olsun, yaşamımız süresince eleştiri ve tartışmalardan uzak kalamayız. Hiç değilse, günlük yaşantılarımızın, gereği ya eleştiririz ya da eleştiriliriz. Ve gerektiğinde, kimi tartışmalara katılmak zorunluluğu duyarız. Çünkü düşünceler, değişik görüşler ve yorumlar karşısında kalırız. Beğendiklerimiz ve benimsemediklerimiz de olur.
Hülasa insanlarla olan ilişkilerde, olay ve gelişmeler karşısında, tartışmalara girişiyor, eleştiri karşısında da kalabiliyoruz. Öyleyse; eleştiriyi ve tartışma yöntemlerini yeterince öğrenmemiz ve bilmemiz gerekir.
Evet, eleştiri ve tartışma yaşantımızın bir parçası, daha doğrusu bütünü içindedir. Ondan kimse uzak ve ilgisiz kalamaz. Öyleyse, hoşgörü, mesleklere ve başkalarına saygı, anlayış... Uygarlığın temelidir. Demokrasi de, bu tür temeller üzerine inşa edilir.
Öte yandan Türkiye'de, bazı kişi/kişiler için, eleştiri çok kolaydır. Çünkü araştırmaz, kamuoyu ile paylaşılan düşüncelerin, ne getirip, götüreceği de hesap etmezler. Olaylar ve gelişmeler karşısında, aklına geleni kamuoyu ile paylaşırlar. Ülke, kurum ve kuruluşlar ve kişi/kişiler zarar görecek umurlarında olmaz. Bir kişi suç işlese bile, ifade ve düşünceleri ile meslekleri ve kurum/kuruluşların geneli suçlu duruma düşürür. Başkaları suç işler veya suça neden olur ama faturayı, suçsuz insanlara keserler. Yeter ki reyting alsınlar
Nitekim geçen hafta, Vatan Gazetesi Köşe Yazarı Tuğçe Baran, Eğitimi "İŞGENCE", Öğretimi de "DUBLE İŞGENCE" olarak tanımladı, öğretmenlik mesleğini de sanık sandalyesine oturttu. Oysa ülkemizin sorunlarının çözümü,"EĞİTİM"' le eşdeğerdir. İnsanımızın eğitiminden, öğretmenler kadar, toplum, Tuğçe Baran' ın kendisi ve çalıştığı Vatan Gazetesi de sorumludur. Çünkü tüm gelişmiş ülkelerde, " EĞİTİM" i , öğretmenler ve eğitim kurum/kuruluşlarından, daha çok toplum yapar.
"EĞİTİM", öğretmenlere bırakılmayacak kadar da önemlidir.
Elbette demokrasi ile yönetilen ve son yıllarda fikir ve düşünce özgürlüğü havarisi kesilen çevrelerin bulunduğu Türkiye'de, bu tür gelişmeleri yadırgamamak lazımdır. Ancak suçlamalar, geçmiş yıllarda, vatanın en ücra köşesinde, meslek onuru ve bilinci ile hizmet yapan, sağ olan emekli öğretmenlerimiz üzmüş, ebediyete intikal edenlerin de kemiklerini sızlatmıştır.
Onlar ki, kar tipi, çamur demeden okulunu, köylü vatandaşla birlikte yapan, tamir eden, köylüyü bilgisi ile ışıklandıran, Beş numaralı gaz lambasında, plan yapan, kitap okuyan, mahmurlaşan gözlerle daha çok okumaya kendisini adayan, öğrencilerini geleceğe hazırlamak için, caba gösteren öğretmenlerdi. Köyden şehre gelmek için, balçık çamurlara bata, çıka, ya da hasta çocuğunu, muayene ettirmek için "Öküz arabası" nın ağır, ağır yol kat etmesine hep sabrettiler. Bütün zorluklara rağmen, çalışma azimlerinden bir şey kaybetmediler. Köyüne, ya da şehre ulaştığında, mütevekkil insanlara yaraşan o dost canlısı yüzünde kutsal bir görevi yapmanın huzuru vardı. Ahmet, Hüseyin ve Fatma kızı nasıl yetiştirebilirim diye akşamları, beş numaralı lambanın ışığında, biteviye düşünen insanlarımız da "ÖĞRETMENDİ".
İsterdik ki Tuğçe Baran, öğretmenleri haksız yere eleştirmeyerek, gündeme getirdiği olayların, suçlusu olan politikacıları, valileri, okul müdürlerini ve öğretmenleri isim isim kamuoyuna teşhir etsin. Ama o kolay yolu seçti, tüm eli öpülesi emekli ve mesleğini hakkıyla yapan, öğretmelerimizi de zan altında bıraktı
Diğer yandan Tuğçe Baran, Türkiye' nin, öğrencileri soğukta bekletilmelerinin nedenlerini ve öğretmen yetiştirme politikalarını araştırsa, suçluların öğretmenler değil de "POLİTİKACILARIN" olduğunu görecek, çocuklarımızı soğukta bekletenlerin de, "POLİTİK" VE "ELİT" güçler yanında, "VALİ" ve mutabbıs "OKUL MÜDÜRLERİ" olduğunu görecekti. O işi kolayına kaçtı. Ayrıca kendisinin de bu alanda bilgi yoksulu, olduğu ortaya çıkmış oldu.
Ayrıca demokrasi ile idare edilen ülkelerde, soruların çözümü, seçmenin elindedir. Durum bu olunca, Arzu edilmeyen olaylar ve eğitim- öğretim alanlarındaki sorunlarda, Tuğçe Baran' ın, bir köşe yazarı ve seçmen olarak hiç mi sorumluluğu yok?
Öğretmen af edicidir. Ancak Tuğçe Baran'ın, yaşayan veya ebediyete de intikal eden, emekli ve bugün görevini de hakkıyla yapan, öğretmenlerimize de en azında bir özür borcu var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi