
(ANALİZ) Behçet ALBAYRAK
DİRENİŞ TEORİSİ BALIKESİR'DE DİRİLİŞİ BAŞLATTI
Hangi şehirde bir kulüp üzerinden her defasında yeni bir hikaye yazılabilir?
Hangi şehirde takımıyla aynı anda yürekler çarpar ve birlikte nefes alınabilir?
Hangi şehirde insanların yaşam felsefesi öncelikle gönül verdiği takımıdır?
Eskişehir de ki insanlar bu kez Balıkesir'e öyle binlerce kişi de gitmedi...
Ama statta maçı yaşayanlarla tek yürek, bilgisayar ve telefon ekranlarına yapışarak maçı izlemeye çalışan çok yürek bir şehir vardı.
Bunun adını siz koyun ama...
Bu durumu özel kılan inanç...
Farklı yapan ise aşktı!
***
Gazeteci ağabeylerimiz Soner Yüksel ve Deniz Çağlar Fırat'ın sosyal medya üzerinden yayınlarına tanıklık ettik önce. Bir baktık ki, engellediler...
Eskişehirliler engel tanır mı?
Bu kez de taraftarımızın telefonlarından yaptıkları canlı yayınlara kilitlendik. Sanki sezonun ilk maçı değil, şampiyonluk maçına tanıklık ediyorduk!
Zaten sadece oradakiler değil, binlerce Eskişehirli kale arkasındaydı. Belki de bir ilke imza atılarak tarih yazılıyordu o anlarda. Çünkü yine herkes aynı anda yaşadı sevinci, coşkuyu, mutluluğu...
Eskişehir insanı yine gösterdi farklılığını. Küme düşerken dahi destan yazanlar, yeni bir hikayenin ön sözünü yazıyordu bu kez...
Bir kez daha anladık ki, Eskişehirspor'u Eskişehirspor yapanda bu duyguyu yaşatanlardı.
***
Ufacık bir ekrandan bilmem kaç piksellik görüntüyle izlediğimiz ilk yarıda bazı futbolcuların sahadaki varlığı da fluydu.
Sanki geçen sezonun izlerini taşıyorlardı.
Önce Boffin penaltı kurtardı. Ardından da golü yedik.
Kendi kendimize "yine mi?" dedik
***
Bir takımın kazanabilmesi için, futbolcuların içinde birbiriyle uzlaşan gerçeklerin var olması gerekir. Ayrıca elindeki gücün nasıl kullanılacağını da bilmek...
Bu gerçekler Balıkesir'de maçın ikinci yarısında Eskişehirspor'da mevcuttu.
Kırmızı Şimşekler misafir geldiği sahanın daha sonra sahibi oldu...
***
İkinci yarıda direniş teorisi hayata geçirilince adeta diriliş başladı.
Bruno'nun ilk golü harikaydı.
"Bazen bir dokunuştur hayat!"
İkinci golü ise hayatiydi.
O yüzden Eskişehirspor'un dün gece kazandığı sadece üç puan değildi.
Onlar tüm şehri ağlatan geçen sezonun da canına okuyarak, geleceğe de umutla bakmamızı sağladılar...
ŞEHİR OLARAK İHTİYACIMIZ VARMIŞ...
Sezonun ilk maçlarında akıl oyunu olur, pozisyon olur.
Böyle bir maçı kazandığınız zaman özgüven olur.
Taraftarında gönlü olur.
Ama eksikleri görüp bundan sonra önlemler almak en doğrusudur.
Eskişehirspor adına gecenin en anlamlı yanı; sezona bir deplasman galibiyetiyle başlamak kadar, imza attıkları gerdi dönüşle futbolcuların ve şehrin kendini bulmasıdır...
Gördük ki;
Böyle bir galibiyete şehir olarak da çok ihtiyacımız varmış!
***
Eskişehirspor'u gelecek adına Balıkesir'de iki ayrı resmin içinde sorgulamak gerekir.
İlk yarıda orta alanda demode adımlar vardı.
Oyuna katılmayanlar vardı.
İkinci yarıda ise kendi gerçeğine dönenler ve kimliğini bulanlar...
Futbolun dört gerçeği vardır.
Ruh, disiplin, emek ve taraftar. Bu gerçekler ikinci yarıdaki Eskişehirspor'da mevcuttu.
Omuz omuza verip, ligden düştükten sonra yeniden örgütlenmek gibi.
Balıkesir'den mağlup da dönülebilirdi. Ama ikinci yarıda ki ortaya konulan duruş, her şeye yetti.
Zaten bu ligde bazı maçlar yürekle kazanılır. Böyle maçlara hazır olun. Avucundayken kaçan, gitti derken dönen çok mücadeleler izleyebiliriz.
***
Bu yüzden böylesine bir maçın ardından ilk yarıda Boffin'in takımı ayakta tutuşunu, orta sahanın duruşunu, defansın belli pozisyonlarda buyurganlığını sorgulamayı teknik heyete bırakıyorum.
Balıkesir'de sonradan ortaya çıkan Eskişehirspor duruşunu işaret etmeyi daha anlamlı buluyorum.
Çünkü o duruş; ligin sonunda şampiyon olmayı isteyen bu şehrin insanına layık olmaya çalışan takım duruşudur...