4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DOĞA ORTAK MİRASIMIZDIR

                                       
             Yaşadığımız, bölgede, toprak, ağaç, çiçek, hayvanlar, su vb. tüm varlıklar, doğayı oluşturmaktadır. İnsanların ve canlıların, hayatını devam ettirebilmesi için, doğa olmazsa olmaz konumdadır. Tüm canlıların, yaşaması için, gerekli koşullar, doğada sağlanır.
              İnsanlığın, en eski yerleşme alanlarından biri de Anadolu'dur. üzerinde de pek çok toplum yaşadı. İnsan, Anadolu'nun, doğal coğrafyası üzerinde, her zaman etkili oldu ve binlerce yıl içinde, onu kısmen de olsa değiştirdi.
               XXI. yüzyıla geldiğimizde, bu değişimin, daha farklı bir boyutta sürdüğünü görüyoruz. Anadolu'nun, on binlerce yıllık tarihi boyunca, el değmeden kalabilmiş, doğal coğrafyalar, büyük bir hızla, insan kullanımına açılıyor.
               Kıyılarda, turistik tesisler yapılıyor, nehirler üzerinde barajlar kuruluyor. Sulak alanlar kurutularak, yeni tarım alanları açılıyor, orman alanlarından yollar geçiriliyor. Yaşam alanlarını kaybeden, çok sayıda canlının, sayısı azalıyor veya nesli yok oluyor.
               Doğadaki, hızlı değişim ile gerçekleşen doğal yaşamın kaybı,  doğal alanların yok olmasından, sadece hayvanlar ve bitkiler değil, insanlık da zarar görüyor. Yaşamsal önem taşıyan, su kaynakları, hava ve toprak yok olmaya veya kalitesini kaybetmeye, devam ediyor tedbir alınmazsa, yok olmaya da devam edecektir.
                 Son yıllarda, Türkiye'nin doğası üzerindeki baskının, daha da arttığını, hatta bu durumun, adeta devle t politikası haline geldiğini görüyoruz. Geliştirilen, yasa tasarıları, binlerce yıldır, Anadolu topraklarını kaplayan, doğal alanlar için, birer ölüm fermanı olarak karşımıza çıkıyor.
              İnsan için, hayati önem taşıyan doğa, insanlardan, hak ettiği değeri göremiyor.. çevre insanlar tarafından kirletilmekte ve dünya yaşanmaz hale getirilmektedir. Maalesef insan yaşamı için, bu kadar öneme sahip olan doğanın, en büyük düşmanı da yine insandır.
              Elbette günümüzde, doğayı koruyan, meçhul kahramanlar da var. Bu Kahramanlardan biri de Gürleyik Köyü Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği Başkanı, Sayın Halit GüRSOY’ dur.
              Kendisini, Gürleyik Köyü doğası için mücadelesinde tanıdık. O Gönüllü isimsiz bir doğa kahramanıdır. çünkü gönüllülük, onun için, bir yaşam biçimidir. Toplumsal projelere, karşılıksız katılmaktır. İnandığı dava için de her türlü fedakârlığı yapmaktır.
            Gürleyik Mahallesi, Eskişehir’e, 123 kilometre uzaklıktadır. Doğası, özellikle de Subaşı Şelalesi, bir doğa harikasıdır. Subaşı Şelalesi, adeta doğal bir havuz konumundadır. Derinliği 1-7 metre arasında değişen, bu havuz, doğal kaynak suyuyla dolmakta ve sürekli akış nedeniyle temizlenmektedir
        Gürleyik Mahallesi’nin, harika bir doğası var. Değirmen mevkiinde subaşı, kişilere, "Cennet denilen yer burası olsa gerek" dedirtecek niteliktedir. Nitekim ESOGü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof Dr. Naime ASLAN, " Gürleyik, doğal güzellikleriyle ve Gürleyik çayı ile erderrik bitki ve hayvanlarıyla, Cennetten bir köşedir. " demiştir.
              Sayın Halit GüRSOY, Gürleyik Mahallesi doğasını, hatta kentteki tek ağacı ve biyolojik çeşitliliği, ortak mirasımız olarak görüyor. Hedefi de hepimizin sorumluluğun da olan ortak değerimiz doğal mirası korumak ve gelecek nesillere aktarmaktır. çünkü doğal yaşam, insan faaliyetleri nedeniyle, hızla yok olmaktadır.
  Doğanın korunması için, ülkemizde, her insanımız, Halit GüRSOY gibi, doğa için mücadele temelidir. çünkü doğada, çok sayıda canlının, nesli tarihte eşi görülmemiş, bir hızla tükeniyor, küresel ısınmanın, olumsuz etkileri, her geçen gün, daha da somutlaşıyor. En önemlisi de rant uğruna, doğayı fakirleştiren, bir insanlık büyüyor. 
  Dünya, ülkemiz, Eskişehir ve Gürleyik Mahallesi’ndeki, doğal alanların, en azından bu haliyle korunması ve bozulanların onarılması, yaşamın devamını sağlamak,  her insanın ve her kesimin, ortak görevidir.
              çünkü kaybedilen, her karış doğal alan, sonunda belki de yeryüzünün, bir köşesinde küçük bir kıyamet kopmasına, bir canlı türünün, yok olmasına ve yeryüzündeki ekolojik düzenin, biraz daha yara almasına neden oluyor.
   Binlerce yıllık Anadolu mirasının, varisi olan Türk insanına da doğayı korumak için  büyük sorumluluklar düşüyor. Türkiye'nin, doğal kalabilmiş bütün coğrafyalarını, birer miras olarak görmek ve onların içinde barındırdıkları binlerce canlı ile birlikte yaşamalarını sağlamak, en temel vatandaşlık görevlerimizden biridir.
          Sayın Halit GüRSOY, örnek alınmalıdır. çünkü O, Gürleyik Mahallesi değil,   ülkemizin ve dünyanın, doğal kaynaklarının, özellikle de doğal ekosistemleri,  temsil eden coğrafyaların, korunmasını istiyor. çünkü doğa insanlığın,ortak mirastır. Ayrıca yeterli yaşam koşulları sağlayan, onurlu ve refah içinde, bir çevrede yaşamak, her insanın, temel hakkıdır.
            Sayın Halit GüRSOY’ u, kutluyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi