4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DOĞA VE KAMU YARARI

Yırca' da, 6 bin zeytin ağacının kesilmesi sonrasında, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararına, Başbakan Yardımcı Bülent ARINÇ, "Dağ taş zeytin ağaçları ile dolmuştur. "sözü ile tepki gösterdi. (br)Sayın ARINÇ' ın, sözleri, yadırganmamalıdır. Çünkü AKP iktidarı, hükümet kurulurken, çevresel değerlerin, ekonomik etkinlikler için, kullanılacağını açıklamıştı, Ayrıca AKP iktidarı, ormanlık alanları, birinci derece sit alanı olmaktan çıkarmaya devam ediyor. (br)AKP, meclis'e sevk ettiği, 1. derecede doğal SİT alanlarının yapılaşmaya açılmasını, hazine ve orman arazilerinin satışını ve imar affını içeren, yasa tasarısını, sivil toplum kuruluşları, "doğanın geri dönülemez olarak, yok edilmesi ve kaçak yapılaşmanın özendirilmesi" şeklinde yorumladı.(br)Siyasi iktidarın, doğaya yönelik operasyonlarından, Boğaz'da payını aldı, İmarda, "çamlık" olarak geçen, 20 bin metrekarelik alan, alelacele hazırlanan sözde, "bilimsel" raporla, birinci derece sit alanı statüsünden çıkarıldı.(br)Hülasa AKP iktidarı, HES, Termik Santral, taş ocakları ve madenler için doğanın yok edilmesini, öncelikli tutarken, bu uygulamasının gerekçesi olarak da, "KAMU YARARI" nı gösteriyor. Oysa DOĞA, öncelikli kamu yararıdır. Çünkü doğa olmazsa, yaşam da olmaz. (br)Nitekim Cumhuriyet dönemi, Anayasalarımızda, kamu yararı kavramı, iki ana konuda kullanıldığı gözlemlenmektedir. Mevcut anayasamızda, "kamu yararı" başlığı altında, ayrı bir düzenleme mevcuttur. Bu başlık altında, "Kıyılardan yararlanma"(md.43), "Toprak mülkiyeti"(md.44), "Tarım, hayvancılık ve üretim alanlarında çalışanların korunması" (md.45), " gibi, maddeleri yer almaktadır.(br)Elbette, termik santral ve HES ile elektrik üretilecektir. Söz konusu elektrik üretiminden, elde edilecek yarardan, herkes yararlanacaktır. Ancak elektriğin üretileceği, topraklar ve vadi öyle bir vadidir ki, bu vadide elektriği üretmek için, yapılacak çalışmalar, vadiyi yok edecektir, çok değerli bir ekosistemi ortadan kaldıracaktır, pek çok canlının, yaşam alanını ortadan kaldıracak, ya da tahrip edecektir. Kaybedilen doğa, bir daha geri gelmeyecektir.(br)Hiç şüphesiz, Termik Santral, HES, Konut, Maden ve Taşocağı gibi faaliyetlerle, biyolojik çeşitliliğin zarar görmesi ve türlerin yok olması sonucu, doğal dengenin bozulması kaçınılmazdır. Doğal dengenin bozulmasıyla birlikte, insanoğlunun da yaşamı tehlikeye düşecektir. Ayrıca doğanın yok olması, dolaylı olarak büyük ekonomik kayıplara da neden olacaktır. O halde doğanın korunmasında, belirgin bir kamu yararı vardır.(br) Anayasada, Milli Parklar ile ilgili 14. Maddesine göre, "Milli parklar, tabiat parkları, tabiat anıtları ve tabiatı koruma alanlarında, Tabii ve ekolojik denge ve tabii ekosistem değeri bozulamaz, Yaban hayatı, tahrip edilemez, Bu sahaların özelliklerinin kaybolmasına veya değiştirilmesine sebep olan veya olabilecek her türlü müdahaleler ile toprak, su ve hava kirlenmesi ve benzeri çevre sorunları yaratacak, iş ve işlemler yanında, Tabii dengeyi bozacak, her türlü orman ürünleri üretimi, avlanma ve otlatma yapılamaz.(br) Ayrıca onaylanmış planlarda, belirtilen yapı ve tesisler ve Genelkurmay Başkanlığınca, ihtiyaç duyulacak savunma sistemi için, gerekli tesisler dışında. Kamu yararı açısından, vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk bulunmadıkça, her ne suretle olursa olsun, hiçbir yapı ve tesis kurulamaz ve isletilemez veya bu alanlarda var olan yerleşim sahaları dışında iskân yapılamaz" ifadeleri yer almaktadır.(br)Anayasanın, ilgili hükmüne rağmen, siyasi iktidar, doğaya zarar verme de karalıdır. Nitekim 10 yılda, beş kez değiştirilen ve 2010'da "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu" adıyla ortaya çıkan yasa taslağı, iktidarın, her türlü doğal, kültürel ve tarihî varlığı metalaştırma ve rant sağlama, yaklaşımının gerçek bir aracı niteliğindeki tabiatı koruma değil, kullanma yasası olduğu söyleniyor. (br) Doğaya, zarar verenlere, Kızıl derililerinin, "Biliyorsunuz, dağlar, her zaman taş binalardan daha güzeldir. Şehirde yaşamak, yapay bir varoluştur. Orada birçok insan, ayaklarının altında, gerçek toprağı hissedemiyor, saksıdakiler dışında, bitkilerin büyüyüşünü göremiyor, ya da caddelerin ışıklarından, geceleyin yıldızlarla süslenen büyüleyici gökyüzünü görebilecek kadar uzaklaşamıyor. İnsanlar, Yüce Ruh'un yarattıklarından, uzakta yaşadığında, onun kanunlarını da kolayca unutuyor. " atasözü, en güzel cevaptır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi