
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)
DOĞAL KAYNAKLAR KORUNMALI
Geçen hafta Gürleyik Köyü Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma Derneği Başkanı, Halit GÜRSOY' la, ayaküstü sohbet etme fırsatı bulduk. Tanıştığımız, 27 Aralık 2008 yılından, bu yana, köyün doğasını ve tarihini korumak için, mücadelesinden hiçbir şey kaybetmemiş. Köyündeki doğayı korumak için, her türlü fedakârlığı yapıyor.
Hidro elektrik santralı projesini hayat geçirmek için, doğa harikası, Gürleyik Köyündeki yer içinde karar alınmıştı. Bu karar sonrası, Gürleyik halkı, köylerinin simgesi olan Gürleyik Şelalesini, yok ettirmemek adına, Gürleyik Köyü Doğal ve Tarihi Varlıkları Koruma ve Geliştirme Derneği ile birlikte, hukuksal ve lobi mücadelesinin, en iyi örneğini gösterdi. Mücadele sonun da yargının, verdiği kararla, proje durduruldu.
Mayıs ayında, Muğla ve Borum'a, yaptığımız ziyarete, güzellikleri karşısında, büyük haz alırken, plansız ve programsız yapılan yatırımlarla, harap olan ormanlar ve betonlaşan kıyılarımız karşısında üzüldük. Tedbir alınmaması, gelecekte, turizm sektörünü de güç durumda kalacaktır.
Aslında doğayı tahrip etmekle, torunlarımızın emanetine ihanet ederken, turizm özellikle de yaşam açısından olmazsa olmaz doğayı da yok ediyoruz. Ancak geriye kalan güzellikleri kurtarmak için, hala bir şansımız var..
Sahillerde, doğal güzellikler yok edilerek, betonlaşma devam ederse, gelişme durabilir; hatta Türk Turizmi telafisi mümkün olmayacak, bir kulvara girebilir. Çünkü Turist beton yığınları değil, doğal güzellikleri tercih eder.
Öte yandan kıyı bölgelerinde, narinciye bahçeleri ve zeytinlikler, yağmalama derecesinde hızla yok olmaktadır. Ülkemizde, son 20 yılda, bu şekilde yok olan tarım alanları, 400 bin hektardır.
Şu bir gerçek ki Türkiye, tarım alanlarında, özellikle de, kıyı bölgelerimizdeki gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalandı. Zira Türkiye'nin, Avrupa ülkelerinin, bir asır önce hazırladıkları gibi, sanayi, konut ve tarım alanlarını gösteren, bir "MASTER PLANI" bulunmadığından, devlet turizm yatırımcılarına, konut alanları gösterememiştir. Bu çerçevede, belediyeler, kendi hudutları ve mücavir alanları içindeki sahaları, valiliklerde bu alanların dışında kalan sahaları, doğal imar planlarını yapıp, tasdik ederek imara açmışlardır.
Gezilerde, dikkat çeken diğer bir gözlemimiz de, "EROZYON" dur. Ormanların ve bitki örtüsünün, hızla yok edildiği sahil boylarında, erozyon en büyük tehlikedir. Maalesef ülke genelinde, erozyonla, her yıl KKTC kadar toprağı yitiriyoruz. Kıyı bölgelerinde, erozyonun önlenmesi için, mutlaka mevcut bitki örtüsü korunmalı, kesinlikle de betonlaşmaya izin verilmeyerek, ağaç dikimine hız verilmelidir.
Kıyılarda gördüğümüz bu yanlışlıklar karşısında, sürekli Eskişehir Ovasını hatırladık. Ova, yanlış kentleşme sonucu, beton yığını haline getirildi; adeta yağmalandı. Her gelen belediye yönetimleri de, bu kötü gidişe göz yumdu. Vilayet ise mücavir alanlar dışındaki bu tür gelişmelere müdahale etmedi.
Eskişehir, tarım alanlarını ve doğal güzelliklerini korumak için, mutlaka il bazında bir "MASTER PLANI" yapmalıdır. Mastır plan, ildeki gelişmelerin hızını ve niteliğini doğru kavramada ve doğru yönlendirmede, en ciddi unsur olacaktır. Aynı zamanda, hem bölgedeki, hem de bölge dışından gelecek yatırımcı için rehber olacaktır.
Eskişehir, Gürleyik köylülerinin yaptığı gibi, doğal zenginlik ve güzelliklerini korumak zorundadır. Bu alanda öncelikli görev vilayet ve belediyeler düşmektedir. Tarım alanlarındaki konut yapımı durdurulmalı, sıkı denetim yapışmalı, ekonomik değeri olmayan sahalar ve mera vasfını kaybetmiş araziler, konut yapımı ve yatırımlara tahsisi edilmelidir. Kentte, büyüme koridorları, yeniden tespit edilmeli, tarım arazilerine, kesinlikle imar izni verilmemelidir.
Eskişehir'in, gelecekte en büyük sorunlarından biri de su ihtiyacı olacaktır. Porsuk Eskişehir açısından, su kaynağıdır. Ancak tedbir alınmazsa, gelecekte bu imkânda kaybedilebilir. Porsuk' un, kirleticisi Kütahya' dır. Kütahya'dan 10binkg/gün'lük atık geliyor. Şehir dışında ise 25kg günlük kirlenme oluyor. Aslına porsuk Kütahya'ya temiz olarak giriyor ama kirli çıkıyor. Eskişehir, Porsuk kirliği mutlaka önlemelidir.
Ayrıca Eskişehir'deki, yeraltı sularının kirlenmemesi ve tarım alanında israf edilmemesi içinde, tedbirler alınmalıdır. Özellikle de sanayi ve tıbbi atıklar, mutlaka denetim altına alınmalı ve gerektiği şekilde de imha edilmelidir.
Ülkemiz ve Eskişehir' de doğal kaynaklar, özellikle de sularla ilgili, eğitim çalışmaları yapılmalı, tedbirler bürokratların ve halkın insafına bırakılmamalıdır. O nedenle de caydırıcı cezaları içeren, yasal mevzuat ve ülke geneli ve kentlerle ilgili "MASTER PLAN" bir an önce hayata geçirilmelidir.