4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM)

DOĞAL ZENGİNLİK VE GÜZELİKLER, HIZLA YOK OLUYOR

Bodrum'da, 500 hektar orman alanını kül eden yangının ardından, bu kez Antalya'nın Manavgat ilçesi ile İzmir'in Menderes, Menemen, Selçuk ve Çeşme ilçelerinde de orman yangını çıktı. Yangınların şüpheli bir şekilde çıkıp, kısa sürede yayılmasının ardından sabotaj şüphesi artıyor.
Yangınların, çıkış nedeni belli değil ama özellikle Bodrum'daki yangında, 2B yasasının, yangında etkili olabileceği de söylentiler arasındadır. Şayet bu doğru ise bu yangınların sorumlusu ve işgallerin suçlusu siyasilerdir. Özellikle de AKP gibi, CHP' nin de 2B uygulamalarına olumlu bakması, sabotaj ve işgalleri daha da artıracaktır.
Ülkemizde, 2B kapsamına giren pek çok yer, orman vasfı taşıyordu. Bu vasıf yok edilerek, beton yığınına dönüştürüldü. Kanunsuz olarak da işgal edildi. Maalesef devletin kurumları da, bu tabloya göz yumdu.
Mayıs Ayı içinde, Ege Bölgesi'ni gezme fırsatı bulduk. 1962 yılından beri, bölgeyi yakından izlediğim için, gelişmeleri daha iyi değerlendirebiliyoruz. Bölgede geçmişteki doğal güzellikler, özellikle de tarım alanları, zeytinliklere, makilikler, adeta yok edilerek beton yığını haline getirilmiş. Orman yangınları ise bu kötü gidişin tuzu biberi oluyor. Maalesef tahrip edilen bu yerler, bir müddet sonra 2B kapsamında değerlendiriliyor.
Özellikle de plansız ve programsız yapılan yatırımlarla betonlaşan kıyılarımızı, bekleyen felaket karşısında, tedbir alınmaması halinde, gelecekte, Türk, turizm sektörü, güç durumda kalacaktır.
Aslında doğayı tahrip etmekle, altın yumurtlayan tavuğu da kesmiş oluyoruz. Ancak geriye kalan güzellikleri kurtarmak için hala bir şansımız var. Çünkü Akdeniz ve Ege sahilleri, Avrupalı ve ABD'li yatırımcıların, en gözde seyir alanları oldu. Ancak sahillerde doğal güzellikler yok edilerek, betonlaşma ve son Bodrum ve Alanya'daki gibi Orman yangıları devam ederse, bu gelişme durabilir; hatta Türk Turizmi telafisi mümkün olmayacak bir kulvara girebilir. Çünkü turist, beton yığınlarını değil, doğal güzellikleri tercih eder.
Öte yandan Tarım alanları da hızla yok ediliyor. Rant uğruna, son 20 yılda bu şekilde yok olan tarım alanları, 400 bin hektarın üzerindedir. Başka bir değişle, Seyhan sulamasını 4 katı, Manisa sulamasının 20 katı, Eskişehir sulamasının da 25 katına eşittir.
Türkiye, kıyı bölgelerimizdeki gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalandı. Zira Türkiye'nin Avrupa ülkelerinin bir asır önce hazırladıkları gibi, sanayi, konut ve tarım alanlarını gösteren, bir "MASTER PLANI" bulunmadığından, devlet turizm yatırımcılarına, konut alanları gösterememiştir. Bu çerçevede, belediyeler kendi hudutları ve mücavir alanları içindeki sahaları, valiliklerde bu alanların dışında kalan sahaları, doğal güzelliklerine ve tarım alanı olup olmadıklarına bakmaksızın, imar planlarını yapıp tasdik ederek imara açmışlardır.
Gezilerde, dikkat çeken diğer bir gözlemimiz de, "EROZYON" dur. Ormanların ve bitki örtüsünün hızla yok edildiği sahil boylarında, erozyon en büyük tehlike. Maalesef ülke genelinde erozyonla, her yıl KKTC kadar toprağı yitiriyoruz. Kıyı bölgelerinde erozyonun önlenmesi için, mutlaka mevcut bitki örtüsü korunmalı, kesinlikle de betonlaşmaya izin verilmeyerek, ağaç dikimine hız verilmelidir.
Kıyılarda gördüğümüz bu yanlışlıklar karşısında, sürekli Eskişehir Ovasını hatırladık. Ova, yanlış kentleşme sonucu, beton yığını haline getirildi. Adeta yağmalandı. Her gelen belediye yönetimleri de, bu kötü gidişe göz yumdu. Vilayet ise mücavir alanlar dışındaki bu tür gelişmelere müdahale etmedi. Sonuçta da arzu etmediğimiz, bu günkü tablo meydana geldi.
Eskişehir, tarım alanlarını ve doğal güzelliklerini korumak için, mutlaka il bazında bir "MASTER PLANI" yapmalıdır. Mastır plan, ildeki gelişmelerin hızını ve niteliğini doğru kavramada ve doğru yönlendirmede veya hem bölgedeki, hem de bölge dışından gelecek yatırımcı için de rehber olacaktır.
Eskişehir, doğal zenginlik ve güzelliklerini korumak zorundadır. Bu alanda, öncelikli görev vilayet ve belediyeler düşmektedir.
Tarım alanlarındaki konut yapımı durdurulmalı, ekonomik değeri olmayan sahalar ve mera vasfını kaybetmiş araziler, konut yapımı ve yatırımlara tahsisi edilmelidir. En önemlisi de, Eskişehir' de yeniden büyüme koridorları tespit edilmeli, tarım arazilerine, kesinlikle imar izni verilmemelidir. Çünkü doğal zenginlikler, bize torunlarımızın emanetidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
4-Mustafa KANTARCI (GÖZLEM) Arşivi