
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Dolandırılanlara vallahi acımıyorum.
Adamın biri bırakmış sakalı, sırtına da asmış çantasını, başlamış kapıları bir bir çalmaya.
-"Ev almışsınız ama kurban kesmemişsiniz" diyerek, alıyor ilk parasını.
Ardından başka bir evin kapısını çalıp:
"Peygamberimiz adına kurban kesmek için para topluyorum" diyerek, ikinci parasını alıyor. Ancak, verilen para miktarını beğenmeyip "size hac farz" diyerek 600 lira daha koparıyor.
Üçüncü evde...
-"Kızım beni peygamber gönderdi, size hacılığı müjdelemeye geldim, yardıma muhtaç çocuklar için kurban parası topluyorum" diyerek yine alıyor parayı.
Dördüncü evin kapısında da benzeri bir hikâye:
-"Kızım beni Peygamber gönderdi, namazlarını aksatıyormuşsun, yardıma muhtaç çocuklar için kurban parası topluyorum" diyerek alınan ciddi bir para.
Bunlarla sınırlı kalmıyor sakal bırakmışomzuna çanta asmış adam.
-Camiden gelen şahısla birlikte ikametine kadar gelip "Beni hırsız sanma, Hızır Aleyhisselam gönderdi beni, sen de kurban parası varmış" diyerek 500 lira ve cep telefonunu alıp gidiyor.
Anlattığımız sadece 5 olaydan da ibaret değil.
Her çaldığı kapıda ya Peygamber ya da Hızır tarafından yollandığını söyleyip,para istiyor sakallı ve omzunda çantalı adam.
Her çaldığı kapıda inanıyorlar kendisine iyi mi?
Sorgulama kesinlikle yok.
"Peygamberimiz seni nasıl görevlendirir kardeşim?" diye sormak yok.
-"Mesele hayır işlemekse, bunu ben sen olmadan da yaparım" diyen yok.
Hadi bunları diyen yok...
-"Sen dolandırıcı mısın ki böyle kapı kapı dolaşıyorsun" diyen de, "senin bu topladığın paralarla kurban keseceğini nereden bileceğim?" diyen de yok.
Ellerinde ne varsa çıkartıp veriyorlar bir bir.
"Bu verdiğin çok az" diyor sakallı ve çantalı adam, içeriye gidip daha fazlasını getirip veriyorlar.
Neymiş: "Peygamberimiz onu para toplasın" diye göndermiş.
Neymiş: "Hızır onu bu iş için görevlendirmiş"
5 yaşında bir çocuğun bile inanamayacağı hikâyeye ayaküstü inanıyorlar.
İnanmakla kalmayıp, ellerinde ne var ne yoksa veriyorlar.
İnanmayıp vermeseler, günaha girecekler ya kendilerince.
İnanıp verdiklerinde güya Peygamberimizin emrini yerine getirecekler ya akıllarınca.
İsteseniz 50 lira borç parayı vermeyecek olanlar, bu denli basit yalanlara bile inanıp, 500 lirayı dolandırıcının eline resmen sayıyorlar.
Bu şekilde çalışan, insanların en zayıf yönlerini tespit edip, oradan vuran dolandırıcılara elbette "helal olsun" demek istemiyoruz ama...
Emin olun, böylesine cahilce davranıp, dolandırıcıların eline istedikleri parayı sayan, sonra da "Dolandırıldım" diye feryat figan edenlere zerre kadar üzülmüyoruz.
Çünkü...
Onlar bu cahil inanışlarıyla belki de dolandırılmayı hak ediyorlar...
.......
Niyet bu ülkeyi Suriye ve Irak yapmak...
Ülkenin en büyük Havaalanı...
Aynı zamanda...
Ülkenin en güvenli yeri.
Adım başı güvenlik var.
Adım başı kontroller.
Neredeyse üç metre arayla yerleştirilmiş yüzlerce kamera.
Dünyanın ve ülkenin her yerinden gelen insanların bir anlamda bulunduğu bir noktadan bahsediyoruz.
Söz konusu yerde silahlarla sağa sola ateşler açılıyor, canlı bombalar kendilerini patlatıyor.
Bu, bunu yapan teröristler tarafından yapılmış bir meydan okuma.
-"Sizin en güvenilir yerinizi bile böyle yerle bir ederiz" demenin eyleme dönüşmüş hali.
Bu basite alınacak, diğer terör olayları gibi unutulacak,belli bir zaman sonra unutulup gidecek bir olay değil.
Bu...
Ülkenin güvenliğinden, ekonomisine, turizminden ticaretine kadar her şeyi yakından etkileyecek bir terör saldırısı.
Bu, Türkiye'yi aynı zamanda "güvenliği olmayan" bir ülke durumuna sokacak bir saldırı.
İnsanların Türkiye'ye gelmeme kararı almasında önemli bir neden teşkil edecek bir saldırı bu.
Düşünün bir kere: Aranızdan hanginiz tatil için Suriye ya da Irak'a gitmek ister ki?
Yine düşünün...
En güvenli olması gereken bir yerde patlayan bombalar o ülkeyi başkalarının güzünde nasıl güvenli bir hale getirebilir ki?
Atatürk Hava limanında patlatılan bombalı terör saldırısı ile ilgili herkesin bir ön yargısı var.
Kimi İşit'e bağlıyor bunu.
Kimi ise terör örgütü PKK ya.
Arada, bunun sırf gündem değişikliği için planlandığını söyleyenler bile var.
Ne olursa, hangi terör örgütü yaparsa yapsın, ortada korkunç bir olay ve bu olay nedeniyle yaşamlarını yitirmiş günahsız canlar var.
Niyet artık oldukça açığa çıkmış durumda.
Türkiye'yi bir Suriye, bir Irak haline getirmek.
Çünkü...
Bu ülkede yaşayanların dışında kalan terör örgütlerinin de, diğer devletlerin de işine gelen tek ortak düşünce bu...
.......
Urfa'da göreve
gergin başlamış...
Eskişehir'den Urfa'ya uğurlanan vali Güngör Azim Tuna, Urfa Valilik binası önünde törenle karşılanmış.
Sonrasında da, çıkıp ilk kez makamına oturmuş.
Valilik koltuğuna oturan Güngör Azim Tuna bu sırada gazetecilere "Soru sorun. Soru soran yok mu" demesiyle ve ilk sorunun gelmesi bir olmuş.
Ancak "Soru sorun" dediğine de, diyeceğine de bin pişman olmuş Vali Güngör Azmi Tuna.
Zira...
Urfalı gazetecilerden birinin "Sayın valim, Urfa'ya gelmeden önce Şanlıurfa'nın sorunlu bir yer olduğunu söylemişsiniz" sorusuna bir hayli sinirlenmiş.
O gerginlik içinde önce "Kim diyor onu?' diye soruya soruyla karşılık vermiş.
Gazetecinin "Basına yansıyan tarafını söylüyorum" demesi üzerine daha da sinirlenip gerilen Vali Tuna "Ben böyle bir açıklama yaptım mı? Gördün mü? , dinledin mi? Öyle bir şey yok" derken, gazetecinin, açıklamayı basından okuduğunu söylemesi ısrarı üzerine de "Hayret bir şey!" diyerek, gerildiğini açıkça ortaya koymuş.
Sonuç olarak...
Eskişehir'den uğurlanan Vali Tuna, Urfa'daki ilk görev gününe oldukça gergin bir şekilde başlamış.