
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Dört milletvekili... Dört haber...
Önceki gün, yani Perşembe günü, gazetenin mail kutusuna haberler ardı ardına gelmeye başladı.
Gelen haberler, Eskişehir'in dört milletvekiliyle ilgiliydi.
-CHP milletvekili Gaye Usluer, mecliste basın toplantısı düzenleyip, 120 Bin öğretmen açığı olduğunu söylüyordu...
-CHP milletvekili Utku Çakırözer Beylikova'da vatandaşlarla sohbet ederken "Halk ülkeyi erken seçime götürenleri cezalandıracak" diyordu.
-CHP milletvekili Cemal Okan Yüksel, yaptığı basın açıklamasıyla "Patriot füzeleri neden Türkiye sınırından çekildi?" diye soru önergesi verdiğini anlatıyordu.
-AK Parti Milletvekili Salih Koca, İnşaat Mühendisleri Odasını ziyaret ederek "Yapılan projeler vatandaşın yararına olmalı" diyordu.
Dört milletvekilinden ardı ardına gelen haberlerdi bunlar aynı gün içinde.
Aslında bir önceki gün de böyleydi durum.
Muhtemelen bugün de böyle olacak.
Dört milletvekilinden, yaptıkları ve söyledikleriyle ilgili dört ayrı haber gelecek.
Eskişehir'in 6 milletvekili var.
Nabi Avcı ile Ruhsar Demirel'i Eskişehir'de ne gören var ne de bir şey söylediklerini duyan.
Ancak...
Diğer dört milletvekili büyük bir gayret içinde, bir şeyler yapmak ve bir şekilde kamuoyunun gündeminde olmak için açıkça çaba gösteriyor.
Durum böyle olunca da insan ister istemez "Seçilme endişesi olmayanlar rahat. Sesleri bile çıkmıyor. Ancak: Erken seçim olması halinde yeniden milletvekili olma endişesi taşıyanlar da, bu süreci çabalayarak değerlendirmek istiyor" diye düşünmeden edemiyor.
***********************************
Kim ne anlamak istiyorsa anlasın...
Mail yoluyla gelen bir kıssadan hisse vardı ve bu mail yoluyla gelen fıkrayı aylar öncesinde bu köşede paylaşmıştık.
Doğrusunu söylemek gerekirse, şu günlerde daha da bir anlam kazanmaya başladı bu fıkra.
İsterseniz hiç yorum yapmayalım ve aynen paylaşalım.
Bir okuyun bakalım...
Sonrasında da...
Kim ne anlamak istiyorsa da anlasın...
"Üç arkadaş bir yaz günü yaya olarak yolculuk yapmak zorunda kalıyorlar.
Biri Türk, biri Kürt, diğeri de Ermeni.
Ama Ermeni olan aynı zamanda papaz.
Sıcak, bir süre sonra yolda susuyorlar.
Etrafta su yok.
Bağların da tam olgun zamanı.
"İki salkım üzüm yiyelim de ağzımız ıslansın," diye
Bir bağa giriyorlar.
Bağın sahibi bir Türk ama onu görememişler.
"Kaç paraysa veririz," diyerek yemeye başlamışlar.
Bu sırada bağın sahibi gelmiş.
Bakmış üç kişi üzümünü yiyorlar.
Fena bozulmuş ama üç kişiyle de başa çıkamayacağını düşünmüş.
Birine bakmış, kıyafetinden Ermeni ve papaz olduğu belli.
Diğerine bakmış, konuşmasından Kürt olduğunu anlamış.
Üçüncüsü de Türk.
Dönmüş Ermeni'ye,
"Bak bu adam Türk, yesin malımı.
Benim kanımdandır.
Helali hoş olsun.
Bu da Kürt'tür ama din kardeşimdir.
Sen niye yiyorsun benim üzümü mü?" demiş.
Bu laf, üzerlerine sorumluluk yüklenmeyen
Türk ve Kürt'ün hoşuna gitmiş.
Adam, papazı bir güzel dövmüş.
Kıpırdayacak hal bırakmamış, yere uzatmış.
Bağ sahibi biraz sonra Kürt'e dönmüş.
"Müslümansın da niye sahipsiz bağa giriyorsun.
Bu adam benim kanımdan yediyse afiyet olsun,
Çünkü o Türk'tür.
Kardeşimdir," diyerek bir güzel onu da dövmüş
ve yere uzatmış.
Bu durum Türk'ün hoşuna gitmiş.
Biraz sonra Türk'e dönmüş ve "Tamam anladık Türk'sün,
Aynı kandanız, aynı dindeniz ama sahibi olmadan başkasının
bağına girilir mi?" diyerek Türk'e de vurmaya başlamış.
Türk yumrukla yere yuvarlanınca Kürt'e dönmüş ve
"Biz," demiş..."papazı dövdürmeyecektik arkadaş."
*****************************
Bu şehirde otel yatırımlarının karşılığı alınmalı
Eskişehir'de, şu son bir-iki yıl içinde Otel furyası yaşanıyor.
Rixos, Divan, Hilton...
Hepsi önemli, ulusal ve uluslararası markalar.
Eskişehir'i tercih edip, milyonlarca dolarlık yatırım yaptı.
Yapmaya da devam ediyor.
Hilton'un Kütahya yolu üzerinde bir Otel daha yapacağı konuşuluyor.
Bunun yanı sıra, yerel markaların da birbiri ardına Otel yatırımları oldu Eskişehir'e...
Bundan 10 yıl önce, Eskişehir'in 3 bini aşmayan Otel yatak kapasitesi, en az 3-4 kat artmış vaziyette.
Önemli olan elbette bu Otel yatırımlarının Eskişehir'e yapılmış olması.
Demek ki Eskişehir'de bir gelecek gördüler ki, yatırımlarını bu şehre yapma kararı verdiler.
Ancak...
Otel yatırımının Eskişehir'e yapılması kadar, bu yatırımın yatırımı yapana da para kazandırması gerekiyor.
Yani...
Yapılan Otellerin çalışması gerekiyor.
Bunun için yatırımı yapanların elinde çok da büyük bir imkan yok.
Zaten tüm imkanlarını yatırımı yaparak sağlamışlar.
İşte bu konuda iş şehre düşüyor.
Yani...
Şehrin kamu ve özel kurumlarına.
Şehirde bulunan kurumlar ne kadar çok ulusal ve uluslar arası etkinlik düzenlerse...
Şehirde bulunan özel kuruluşlar, bayi toplantılarını ne kadar çok Eskişehir'de yapmaya özen gösterirse...
Eskişehir'e yapılan bu Otel yatırımları o kadar karşılık bulur görüşündeyiz.
Bu konuda özellikle belediyelere ve Eskişehir'deki iki Üniversiteye büyük görev düşüyor.
Yapacakları her kongre, sempozyum ve festival gibi etkinlikler, otellerin doluluk oranını arttıracağı gibi, Otel yatırımlarının Eskişehir'e yapılmasındaki isabetli kararı da bir anlamda doğrulamış olacak.
Kısacası...
Eskiden "Yatak kapasitesi yeterli değil" denilerek, birçok etkinliğin Eskişehir'de düzenlenememesi bahanesinin ardına sığınılıyordu.
Şimdi böyle bir bahane de yok...
Çünkü...
Eskişehir'in yatak kapasitesi, bu güne kadar hiç olmadığı şekilde artmış ve ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilecek durumda.