1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)

Dua edin de erken seçim falan olmasın!


Cumhuriyet Halk Partisi'nde seçim kazanıldı ama ortalık da birbirine girdi.
Durduk yerde Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a psikolojik bir cephe açıldı.
Durduk yerde yönetimler görevden alınmak istendi.
Seçim öncesi, seçim çalışmalarına katılmaları için bin bir güçlükle ikna edilen aday adaylarının, seçim sonrası hatırı bile sorulmadı.
Kadın kolları adeta dışlandı.
Tüm bu anlattıklarımız, parti içinde resmen gruplaşmaya neden oldu.
Grubun biri, eline geçirdiği güçle diğerlerini ötelemeye, iteklemeye başladı.
-"Nasıl olsa seçim bitti ve güç bizim elimizde" diyenler, "Artık size ihtiyacımız yok" dedikleri insanları gerçekten de yok saymaya başladı.
-"Bu şehirde artık Cumhuriyet Halk Partisi'ni biz dizayn ederiz" diyenler, öteledikleri insanlara resmen bir "2019 hesapları falan yapmaya kalkmayın. Eğer öyle bir hesap yapılacaksa, bunu biz yaparız. Çünkü genel merkez dahil bütün güç artık bizim elimizde" demediği kaldı.
Kısacası...
Seçimler biter bitmez, CHP içinde bulunan grup Eskişehir'deki mutlak hâkimiyetini resmen ilan etti.
Seçimin başarısını tamamen üzerine alıp, grup dışındaki herkesin başarıda hiçbir payı olmamışçasına davranmaya başladı.
Ne de olsa seçimler bitmiş,güç tamamen ele geçmişti.
Ancak...
Öylesine ilginç bir siyasi süreç yaşanıyor ki ülkede...
Bir koalisyon hükümeti olasılığı kadar, kısa bir süre içinde yeni bir seçim yapılma olasılığı mevcut.
Merak ettiğimiz...
Eğer yeni bir seçim kararı alınırsa ve bu seçimin de tarihi için 4 ay sonrası tespit edilirse, Eskişehir'deki parti içinde mutlak hâkimiyetini ilan eden grup ne yapacak?
Bu gün için o öteledikleri ve itekledikleri insanların önüne nasıl gidecek?
Psikolojik cephe açtıkları Ahmet Ataç'dan, bölgesinde kendileri için nasıl destek isteyecek?
Görmezden geldikleri kadın kollarından, "Başarıda hiçbir payınız yok" dedikleri örgütlerden nasıl yardım isteyecek?
Seçim sonrası hatırlarını bile sormadıkları aday adaylarını "Sen olmazsan bizi sokmuyorlar" dedikleri mahalle ve köylere nasıl götürecek?
Seçim sonrasında 2019 hesapları yapmaya başlamışken, yenilenecek bir seçimi aynı şekilde nasıl kotarabilecek?
Ne diyelim?
Dua etsinler de biran önce koalisyon hükümeti kurulsun, erken seçim falan olmasın.
Aksi takdirde işleri vallahi çok zor...
Çünkü...
Her şeye yeniden başlayacaklar ve bu defa yanlarında, o seçim sonrası kırıp döktükleri belki de olmayacak...

.....


Eskişehirliydiler....Çerkez'diler...

Metin Kılıç: HDP den Bursa Milletvekili adayıydı.
Eşi Ferdane Kılıç ise, HDP'nin Parti Meclisi üyeliği görevinde bulunuyordu.
İki çocukları vardı.
Biri kız, diğeri oğlan.
Oğul Nartan Kılıç Kafkasya'da eğitim görüyordu.
Kızları Sinem ise, Türkiye'de.
Anne Ferdane, oğlu Nartan ve Kızı Sinem ile Suruç'a gitti önceki gün.
SGF'li gençlere destek vermekti amaçları.
O hain bombanın patladığı sırada oradaydı üçü de.
Anne Ferdane ile oğlu Nartan can verdi o katliamda.
Sinem ise yaralandı.
Metin Kılıç Bursa'da aldı acı haberi.
Hemen Urfa'ya gitti.
Cenazeleri teslim aldı yaşadığı büyük acıyla.
O'nun yaşadı büyük acı, Eskişehir'e de yansıdı.
Niye mi?
Metin ve Ferdane Kılıç Eskişehir'in Çepni köyündendi.
Çerkez kökenli bir aileydi anlayacağınız. Köylülerini, hemşerilerini, Eskişehirlileri kahretti bu hain saldırı.
......


Belki de o bir kişi bu çocukların içinden çıkacaktı...

Bundan yıllar önce...
Gazeteye gelmişti bir grup Üniversite öğrencisi.
Matematik dersinden hepsi sıfır almış, kendilerine sıfır veren hoca'yı şikâyete gelmişlerdi.
Araştırmıştık meseleyi.
Gerçekten söyledikleri doğruydu.
40 kişilik sınıfta sadece 1 öğrenci 50'nin üzerinde puan alırken, 39 öğrenciye sıfır vermişti hoca.
Derhal, çantamızı, fotoğraf makinemizi alıp, gitmiştik kampüse.
İyi haberdi sonuçta.
Bulduk 39 öğrenciye sıfır veren hocayı.
Gazeteci olduğumuzu söylemiştik önce.
Ardından olayı hatırlatıp;
-"Hocam! Çocukların hepsine sıfır vermişsiniz. Sadece bir öğrenci 50'nin üzerinde not alabilmiş. Bu nasıl oluyor?" diye?
O anda söylediği tek cümle "Evladım. Türkiye'ye de zaten bir tek adam lazım" demiş, sonra da bizi odasına götürmüştü hoca.
Ardından da...
Öğrencilerin sınav kâğıtlarını göstermiş ve "Sen olsan kaç verirsin?" diye sormuştu?
Kendisine hak vererek dönmüştük gazeteye.
Önceki gün Şanlıurfa Suruç'ta meydana gelen o haince saldırıyı öğrenip, katliamda can veren öğrencileri görünce kahrolduk.
Aklımıza, yukarıda yaşadığımız olay geldi ister istemez.
Patlama sonucu can veren o gençlere içimiz acıdı.
4 Tıp,6 Hukuk,6 Sosyoloji ve 8 Psikoloji öğrencisi.
Nereden baksanız en başarılı ilk 20-30 bin kişi içinde olan öğrenciler.
Yaşasalardı, pek çok hayat kurtaracaklardı belki.
Yaşasalardı, pek çok insanın hakkını arayacaklardı mahkemelerde.
Pek çok insanın ruh sağlığını iyileştireceklerdi belki.
Toplumun hastalıklarına çare bulacaklardı kim bilir?
Ama yaşamıyorlar artık.
Hain bir saldırı o gencecik vücutlarını paramparça etti.
Belki de...
Türkiye'ye lazım olan o bir kişi, bu çocukların içinden çıkacaktı.
Terör istemedi iyi mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ) Arşivi