
1-Murat TAŞKIN (BİZDEN SÖYLEMESİ)
Dün ile bugün kavga ederse...
Evet... Dün ile bugün kavga ederse, kaybeden yarın olur.
Bunun ne kadar doğru bir söz olduğunu tarih bize her zaman gösterdi.
Eskişehir'de de bizzat yaşadık bu kaybı.
Zira...
Geçmişte sık sık yaşanan "Sen böyle yaptın- Sen de şöyle yaptın" sözleriyle başlayan kavgalar, Eskişehir'in yarın'ını resmen unutturdu çoğu zaman.
Unutulan yarın bir türlü gelemedi bu şehre.
Gelmediği için de kaybeden hep Eskişehir oldu.
Çoğu fırsat heba edildi sırf bu "Dün-Bugün" kavgası yüzünden.
Şu sıralar da benzeri bir "Dün-Bugün" kavgaları yaşanıyor Eskişehir'de. Yaşanan kavgalardan biri de, şehrin geleceğini ilgilendiren 25 Binlik imar planlarıyla ilgili.
"Dün-Bugün" kavgası yüzünden, daha planın tartışılmasına bile geçilemedi.
Nasıl bir plan yapıldı?
Bu plan Eskişehir'e nasıl bir vizyon ve gelecek kazandıracak?
Halkın ihtiyaçlarına cevap verebilecek mi?
Kitlelerin mağduriyetlerine neden olacak mı?
Mülkiyet hakkı gözetildi mi?
Fakirin yerleri heba edilip, zenginin yerleri değerlendi mi?
Bunun gibi bir sürü soru ve endişe var 25 binlik planlar ile ilgili.
Hem şehir ve şehrin geleceği, hem de vatandaşlar ve onların geleceği için bu denli önemli bir konuda, daha planlar üzerinde bile müzakere yapılmadan başlayan "Dün-Bugün" kavgası gerçekten endişelendiriyor insanı.
İnsan ister istemez "Bu kavganın sonu da tıpkı diğerleri gibi Yarın'ı unutturacak mı?" diye düşünüyor.
Dün-Bugün kavgası nedeniyle bu kadar kaybettiğimiz "Yarın" yetmedi mi?
Artık şu "Dün-Bugün" kavgasını bir tarafa bırakma zamanı gelmedi mi?
Artık...
Eskişehir'i düşünüp, kişisel ego ve kibri bir tarafa koyma zamanı değil mi bugün?
Dün-Bugün kavgasıyla "Yarın"ı heba edenler yoksa, "Benden sonra tufan" mı demeye başladı?
.....
Projelerde vatandaşın taşıdığı iki endişe...
Bana ait olan ev, arsa ya da işyeri eğer Devlet tarafından alınacaksa, iki konuyu merak ederim.
Birincisi, benden aldıklarına karşı bana ne verileceği...
Diğeri ise...
Benden aldıklarının yerine ne yapılacağını...
Belki, ikincisinin o kadar önemi yok ama...
Benden aldıklarının karşılığında bana neyin verileceği bir hayli önemli.
Zira...
Bana ait olan ev, arsa ya da işyerinin mutlaka bir karşılığı olmalı ki, benim burada hakkım yenmesin.
Bu nedenle mağdur duruma düşmeyeyim, mülkiyet hakkımı alabileyim.
O yüzden...
İnsanlara ait olan menkul ve gayrı menkulleri ellerinden alırken, karşılığında onlara ne verileceğinin söylenmesi lazım.
Eskişehir'de bir süredir Kentsel Dönüşüm Projelerinin uygulanacağı alanlar konuşuluyor.
Söz konusu alanlarda uygulanacak projeler olduğu söyleniyor.
Ancak...
Bu projelerin tam anlamıyla ne olduğunu kimse bilmiyor.
O yüzden de...
Kentsel dönüşüm Projelerini destekleyenler kadar, karşı çıkanlar da bulunuyor.
Karşı çıkanların büyük bir bölümü, kentsel dönüşüm Projesi uygulanacak olan bölgelerde evleri, işyerleri ya da arsaları bulunan insanlar.
Dönüşüm projesi uygulanması halinde, sahip oldukları ev, arsa ve işyerlerinin ellerinden alınacağını biliyorlar.
Bilmedikleri ise, bunun karşılığında kendilerine ne verileceği.
Karşılık olarak verilen ile mağdur duruma düşüp düşmeyecekleri.
Haklı olarak insanlar bunu merak ediyor.
-"mağduriyet yaşayacak mıyım?" diye kara kara düşünüyor.
Yukarıda da söyledik.
Ev, arsa ve tarla gibi mülkler insanların ellerinden alınacaksa, bu insanlar iki konuyu gerçekten çok merak eder...
Birincisi, kendisinden alınanlar karşılında yine kendisine ne verileceğini...
İkincisi de:
Kendisinden alınanların yerine ne yapılacağı...
Şu anda tartışılan kentsel dönüşüm Projeleri ile ilgili insanların merak ettiği bu iki soru yanıt bulmuş değil.
O yüzden de...
Kentsel dönüşüm Projelerine karşı insanların bakış açısı net değil...
Aslında, söz konusu projeler kapsamında nelerin yapılacağı ve insanlara da, verdikleri karşısında neleri alabilecekleri söylenmiş olsa...
Belki de, Kentsel dönüşüm Projelerini ilk önce, projelerin uygulandığı alanlarda yeri olanlar kabul edecek...
......
Ölmeden önce...
Ölümcül hastalara acı çekmemeleri için yatıştırıcı ve rahatlatıcı tedavi uygulayan hemşire Bronnie Ware, 'Ölmeden Önceki Beş Pişmanlık' adlı bir kitap yazmış...
Ware'in deneyimlerine göre, son günlerini yaşayan insanlar para, şöhret ve başarıyı tamamen unutuyor; sadece ilişkiler ve mutluluk konusunda pişmanlık yaşıyor.
O yüzden, hala hayatta olduğunuza göre bu yazıyı mutlaka okuyun derim...
İşte ölmeden öncesi 5 pişmanlık:
1- KEŞKE İNSANLARIN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMAK YERİNE, HAYATIMI KENDİ İSTEDİĞİM GİBİ YAŞASAYDIM
Son günlerini yaşayan insanların en çok pişmanlık duyduğu konu bu. Hemşire Bronnie Ware'e göre kişiler başarılarından çok hatalarına ve zayıflıklarına odaklanıyor.
Hayallerinin yarısını bile gerçekleştiremediklerini fark ederek, bu zayıflıklarını yaptıkları seçimlere bağlıyorlar.
2- KEŞKE BU KADAR ÇOK ÇALIŞMASAYDIM.
Özellikle erkek hastalar bu pişmanlığı yaşıyor. En çok kullandıkları cümle ise, 'Keşke bu kadar çok çalışacağıma ailemle vakit geçirseydim.'
Çocuklarının büyümesini kaçırmaktan, eşleriyle daha çok vakit geçirememekten pişmanlık duyuyorlar.
3- KEŞKE DUYGULARIMI İFADE EDECEK KADAR CESUR OLSAYDIM
Birçok hasta, karşılarındaki kişiyle tartışacağı korkusu yaşadığı için duygularını bastırmış olmaktan pişman.
Hemşire Ware, birçok ilerlemiş hastalığın, bu bastırılmış duygulardan kaynaklandığını, gerçek hisleri saklamanın verdiği küskünlüğün insanı hasta ettiğini söylüyor.
4-KEŞKE DOSTLARIMLA BAĞLANTIMI HİÇ KOPARMASAYDIM
Hayat değişiyor, yıllar geçiyor, insanlar yaşlanıyor... Bu arada eski dostlarla her zaman iletişimde olmak kolay değil.
Ancak kişiler hayatının sonuna yaklaştıklarını hissettiklerinde eski dostlarını hatırlıyor ve onları özlüyor.
5- KEŞKE MUTLU OLMAYI TERCİH ETSEYDİM
Mutluluğun hayatta 'seçilebilir' bir duygu olduğunu çoğu insan ölüm döşeğinde fark ediyor.
Değişiklikten korkmak, başkalarını mutlu etme çabası, alışkanlıklar, kalıplaşmış yaşam tarzları, kişileri gerçek mutluluktan alıkoyuyor.
.....
BİRAZ DA GÜLMEK LAZIM
İki arkadaş barda sohbet ediyormuş. "Offf" demiş biri, "23 yaşında, mankenlik yapan, beş kuruşsuz bir sevgilim var, diğer yanda 63 yaşında inanılmaz serveti olan ve benimle yaşamak isteyen yaşlı bir dul, geleceğimi hangisiyle kuracağıma karar veremiyorum."
Diğeri "Saçmalama" demiş,
"Bu şartlarda bir saniye bile... tereddüt etmezdim doğrusu.
Ömründe bir daha 23 yaşında bir fıstığın ilgisini çekebilir misin sanki? Gençlik ve güzelliğin yerini ne tutabilir ki? Hemen koş o güzel peri kızının kollarına."
Arkadaşı "Haklısın" demiş, "İşte arkadaşlık bu. Akıl dolu desteğine ne kadar teşekkür etsem az."
Diğeri "Önemli değil" demiş "Bana şu yaşlı dul kadının telefonunu verir misin?"